fbpx
Türk Tarihi

Sivas Kongresi’nin En Önemli Konusu: (Manda)

Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik ve güçsüz çıkan Osmanlı Devleti’nde İngiliz veya Amerikan “yardımı” konusu 1918 Kasımından itibaren yoğun olarak tartışılmıştı. 1919 Mayıs veya Haziran’ından itibaren “manda” sözcüğü popülerlik kazandı. Sivas Kongresi’nden sonra manda konusu gündemden düştü.

Sivas Kongresi 4 Eylül 1919 Perşembe günü öğleden sonra çalışmalarına başladı. Vatansever Sivas halkı, saatler öncesinden başlayarak Kongre’nin yapılacağı lise binası önünde toplanmış, binaya giden bütün yolları doldurmuştu.

Bir hafta boyunca Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında, bağımsızlığa ulaşılması için yapılan çalışmalarda, kongreye damgasını vuran tartışma konusu manda meselesi olacaktı.

İlk madde gereğince yapılacak başkanlık divanı seçiminde en önemli konu kimin başkan olması gerektiği değil, Mustafa Kemal Paşa’nın kongre başkanı olup olmamasıydı.

İkinci gün, delegelerin kişisel istek peşinde koşmamaları ve İttihat ve Terakki’yi yeniden canlandırmaya çalışmayacaklarına dair yemin etmeleri ile geçmişti. Dördüncü günde ise, esas konuya gelinmiş ve o gün Erzurum Kongresi Tüzüğünü görüşülmüş ve sonuca bağlanmıştı.

Sonunda, üçüncü maddenin görüşülmesine sıra gelmiş ve bu madde gereğince görüşülecek konu “Manda” meselesi olmuştu. Gündemin üçüncü maddesi gereğince görüşülmesi yapılacak olan ve “Amerika Birleşik Devletleri Mandaterliği” öngören 25 imzalı muhtıra, kongre başkanlığa verilmişti.

başkan woodrow wilson
Başkan Woodrow Wilson. © IWM Q 58364

ABD Mandası Hareketinin Kökeni

4 Aralık 1918’de İstanbul’da birçok ünlü gazetecenin yer aldığı Wilson Prensipleri Cemiyeti kurulmuştu. Cemiyetin kurucuları arasında şu kişiler yer almıştır:

  • Halide Edip 
  • Dr. Celal Muhtar
  • Ali Kemal
  • Refik Halit
  • Celal Nuri 
  • Necmettin Sadık 
  • Velid Ebüzziya
  • Ahmet Emin 
  • Mahmut Sadık
  • Yunus Nadi
  • Ragıp Nurettin 

ABD Başkanı Wilson’ın, 18 Ocak 1918’de yayımladığı Wilson İlkeleri’nin 12. maddesine göre, Türklerin çoğunlukla bulunduğu bölgelerin Türkiye’den koparılmamasını öngörüyordu. Dernek bu görüşün propagandasını yaparken Amerikan mandacılığının da öncülüğünü yapmıştır.

Cemiyet’in tüzüğünde anlatılan amaçlar gerek siyasal gerekse ekonomik bağımsızlık konusunda farklılıklar göstermiştir. Cemiyetin tüzüğünde yer alan maddelerin bazıları şunlardır:

  • En az 15, en çok 25 yıl sürmek üzere, ABD’den uzmanlardan kurulu “Heyet-i Islahiyeler” çağırılması.
  • Bütün bakanlıklara, geniş yetkileri bulunan bir ABD’li danışmanın başkanlığı altında, kendisinin uygun göreceği uzmanlardan oluşan bir ıslahat kurulunun kurulması.
  • Islahat kurullarının tarım, bayındırlık, sanayi, ticaret, eğitim, sosyal yardım, polis ve jandarma, hapishane, adliye konularını ele alması.
  • Her vilayette geniş yetkili bir müfettişle uzmanlardan oluşan bir ıslahat kurulunun olması.
  • Azınlıklara tam bir eşitlik sağlanmak üzere seçimlerde nispi temsil esasının verilmesi.
  • Bütün Osmanlı unsurlarının yönetime katılmasının sağlanması.
  • Padişah haklarının ve meşrutiyetinin dokunulmazlığı.
  • 25 yıl süreyle Osmanlı Devleti’nin uluslararası tarafsızlığının sağlanması.

5 Aralık 1918’de cemiyetin yöneticileri Amerikan Başkanı Wilson’a bir mektup sundular. Aynı zamanda da, bu yapılırken, İngiltere’ye de bir mektup yollanmıştı. Bu mektup ile de, İngiltere’nin  Türkiye’deki Amerikan mandasına aracılık yapması istendi.

fransız general despereyin istanbula gelişi

Amerikan Mandası Fikri Nasıl Gündeme Gelmiştir?

Yaşanan iki olay ABD mandasını yeniden gündeme getirdi. Bunlardan bir tanesi, İzmir’in işgal edilmesiydi. İşgal, Mondros sonrası Osmanlı ülkesinin dahi parçalanacağının işaretiydi.

Birincisi, Avrupalı müttefiklerin savaş öncesinde Osmanlı topraklarının paylaşılması için gizli antlaşmalar yaptıkları biliniyordu. Bundan dolayı, Wilson ilkeleri ile ülkücü bir görünüş kazanmayı başarmış olan ABD’ye sığınmak birçok kişiye doğal görünmüştü.

İkinci olarak, 28 Nisan 1919’da, Paris Barış Konferansı’nın manda sistemini getiren Milletler Cemiyeti tüzüğünün kabul edilmesiydi. Tüzüğün 22. maddesine göre önceden Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı azınlıklar manda ile yönetilecekti.

Saray ile Hürriyet ve İtilaf çevreleri, İzmir’İn işgaline karşı çare olarak, dolaylı yoldan da olsa, İngiliz mandasına ulaşmak için 20 Mayıs 1919’da İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni kurdular. Saray ve Hürriyet İtilafçılara karşı olanlar ve bu arada birçok ulusçuluğa yönelik kişiler, bu nedenle Amerikan mandası davasında birleşme zorunluluğu hissetttiler.

Sonuç olarak İstanbul’da siyaset ve fikir cepheleri, İngiliz ve Amerikan yanlısı olarak ortaya çıkmış oldu.

king crane komisyonunun ve kimliği bilinmeyen diğer kişilerin fotoğrafları
King-Crane Komisyonu’nun ve kimliği bilinmeyen diğer kişilerin grup portresi, Şam’da 1919.

King-Crane Komisyonu

Milletler Cemiyeti Tüzüğü’nün mandalarla ilgili maddesi, Osmanlı Devleti’nden ayrılıp bağımsız millet durumuna gelebilecek kısımlarda mandacı devletin belirlenmesinde bu toplumların isteklerinin önde geleceğini öngörmüş bulunuyordu.

Bu toplumların isteklerini belirlemek için, Konferans, bir komisyon gönderilmesini kararlaştırmış, fakat Fransa bu konferansa katılmayı kabul reddetmişti. Aynı şekilde İngiltere’de katılmaktan vazgeçince bölgeye sadece Amerikan komisyonu (King-Care) gitmişti.

Bundan dolayı sadece Amerikalılardan oluşan bir heyetin  Haziran 1919’da İstanbul’a gelmesi Amerikan mandasından yana olanları çok umutlandırmıştı.

Türkiye mandaları üzerinde araştırma yapmak üzere kurulması öngörülen komisyonun King-Crane adıyla anılan 7 kişilik Amerikan heyeti, Paris’ten İstanbul’a 3 Haziran 1919’da gelmiştir.

King-Crane Komisyonu, 7 Haziran’da Suriye’ye gidecek, oradaki incelemelerini bitirdikten sonra 21 Temmuz 1919’da İstanbul’a dönerek çeşitli parti, dernek ve yayın organlarının görüşlerini alacaktır.

Haziran 1919’da çalışmalara başlayan komisyon, Suriye ve Filistin’i dolaşarak halkın görüşlerini dinledikten sonra, Arapların büyük çoğunluğunun Suriye’nin bağımsız olmasını istediğini ve Fransız Mandasına karşı olduğunu saptadı. Ayrıca Paris Barış Konferansı üyelerine şu teklifleri sundu:

  • Kilikya, Ermeni mandasına bırakılacak toprakların dışında kalmalı, Anadolu’ya dahil edilmelidir.
  • Anadolu’nun dışında ayrı, manda altında bir İstanbul Hükümeti kurulmalıdır.
  • Anadolu için ayrı bir manda düşünülmelidir.
  • Yunanlara Anadolu’da toprak verilmelidir.
  • İstanbul, Anadolu ve Ermeni hükümetleri, aynı manda altında toplanmalıdır.
  • ABD, söz konusu yerlerde manda yönetimini kabul etmelidir.

Komisyonun raporu dikkate alınmadı, resmi bir rolü olmadı ve kamuoyuna ancak üç yıl sonra açıklandı. Bu rapor Fransa ile İngiltere arasında gerginliğide arttırmıştı.

ingiliz mandası

İngiliz Mandası Taraftarları

En büyük İngiliz mandacısı, Saray ve çevresindekilerdi. Bunun dışında Hürriyet ve İtilaf ile İngiliz Muhipleri geliyordu. Fakat bu çevreler akılcı davranıyor, tepkilerden çekinerek İngiliz mandası ya da korumasından söz etmiyor, İngiliz dostluğundan ya da yardımından söz ediyorlardı.

Damat Ferit, açıklamalarında, bağımsızlığın sıkı bir savunucusu gibi gözüküyor ve manda ve himaye konusunda kimseyi konuşturmak istemiyordu. Bunun tersi, ulusçulara kendi aleyhinde kullanacakları güçlü bir silah vermiş olacaktı. Aslında İngiliz yanlıları Amerikancılardan daha fazla manda ve himaye yanlısıydılar.

Erzurum’a gelen inceleme kurulundan ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi Ziya Bey, Kazım Karabekir’e bunu itiraf etmişti.

Ali Fevzi Paşa başkanlığındaki İnceleme Kurulu, Trabzon’dan Erzurum’a giderken Bayburt’tan Hükümet’e gönderdiği raporda, yollarda güvenliğin mükemmel olduğunu, Erzurum Kongresi’ne katılan delegelerin Padişah’a bağlı olduğunu bildirmiştir. 26 Ağustos 1919’da Kazım Karabekir ile görüştüler. Kazım Karabekir kendilerini Milli Mücadele yolunda ikna etmeye çalışmıştır.

Ziya Bey’e göre, bütün memleketin birliğini sadece İngiliz mandası sağlayabilirdi. ABD mandası, yalnız İstanbul için söz konusuydu. Sonra, ABD mandası altında din tehlike olurdu. Oysa İngiliz manda altında “islam birliği” bile mümkündü. Gerçekten ki, Halife Vahdettin için bu konu olağanüstü bir önem taşıyordu.

Erzurum Kongresi’nde ve Sonrasında ABD Mandası

Erzurum Kongresi açıldıktan birkaç gün sonra, Amasya’dan Mustafa Kemal Paşa’ya gelen bir telgraf (25-26 Temmuz 1919) Bekir Sami Bey’in düşüncelerini açıklıyordu. Bekir Sami Bey bütün ulusun sesini Amerika’ya duyurmak gerektiğini belirttikten sonra aşağıdaki koşullarla Wilson’a, Senatoya ve ABD Kongresine başvurulmasını ileri sürüyordu. Bekir Sami Bey şu koşulları sundu:

  • Adil bir hükümetin kurulması.
  • Eğitim ve öğretimin yayılması ve genelleştirilmesi.
  • Din ve mezhep özgürlüğünün sağlanması.
  • Gizli antlaşmaların kaldırılması.
  • Bütün Osmanlı ülkesini kapsamak üzere Amerikan Hükümetinin bizi güdümü altına almayı kabul etmesi.

Bunun dışında kongrenin seçeceği bir heyetin Amerika’ya bir zırhlı ile ulaştırmayı da temsilci üzerine almıştır. Bu telgraftan iki önemli nokta öne çıkmaktadır. Birincisi, ABD mandacılığını kızıştırıp körükleyen Amiral Bristol’dür. Yoksa ABD’nin Ermenistan ve ya da İstanbul devleti dışında Osmanlı mandasını üstleneceği konusunda bir işaret yoktur.

İkincisi, bu davayı benimseyenlerin en baştaki umutlarından bir tanesi ABD mandası sayesinde Arap illerinden hiç değilse bazılarını ellerinde tutabilmektir. Buradan çıkan sonuç da, imparatorluk hayali uğrunda, mandacıların, Doğu Anadolu üzerinden fedakarlık yapmaya hazır olmalarıydı.

Doğu Anadolulular ve Türk ulusçuları, hayale kapılmadan, akılcı davranarak Mondros sınırlarını kabul etmişlerdir. Mandacıların King-Crane Komisyonu’na sundukları, Doğu Anadolu’da Ermenistan’a toprak verileceği yazısına karşılık, Temsil Heyeti, bir karış toprağın bile verilmeyeceğini net bir dille ifade etmiştir.

sivas kongresinde amerikan mandası görüşmeleri

Sivas Kongresi’nde Manda ve Himaye Neden Gündeme Geldi?

Amerikan mandası 1919 Temmuz’unda toplanan Erzurum Kongresi ile aynı yıl 4 Eylül – 11 Eylül arasında toplanan Sivas Kongresi’nin en sıcak tartışma konularından biri oldu. Her iki kongreye katılan milliyetçi delegelerin bir bölümü manda görüşünü hararetle savundular.

Amerikan mandaterliğini öngören bir muhtıra, İstanbul delegeleri İsmail Fazıl Bey ile İsmail Hamdi ve Temsil Heyeti üyesi Bekir Sami Beylerin imzasıyla kongre başkanlığına verildi.

Öğleden sonra, saat 15:00’te toplantı açılınca, Kongre Başkanı Mustafa Kemal Paşa, bir konuyu açıklamak istediğini belirterek, manda konusu hakkında temaslar yapmak için Sivas’a geldiği söylenen gazeteci Mr. Braun ile görüştüğünü açıkladı.

Mr Braun’un herhangi bir resmi görev ve sıfatı olmadığının anlaşıldığını, hatta kendisinin bir demokrasi ülkesi olan Amerika’nın mandacılıktan yana olmayacağını söylediğini açıkladı. Bu açıklamanın hemen ardından da, bu durum karşısında biraz daha düşünüldükten sonra görüşmelere başlamanın yararlı olacağını belirterek toplantıya ara verdi.

Sivas Kongresi’nin beşinci gününde İsmail Fazıl Paşa ile İsmail Hami Bey ve manda düşüncesinin öncüsü olan Bekir Sami Bey tarafından verilmiş olan önergede istenenler şu şekilde belirtilmişti:

  • Manda meselesinin incelenmesi için bir komisyon kurulması
  • İşgal altındaki yerlerin boşaltılmasında mandater devletin yardımının sağlanması
  • Azınlıklar meselesinin karşılıklı nüfus değişimi ile çözümlenmesi
  • Ulusal egemenliğin ve ulusal kuruluşların tanınması
  • Patrikhanelerin ilgili ülkelere nakledilmesi
  • Milletler Cemiyeti’ne alınmamızın sağlanması

Bu esaslar dairesinde Amerikan mandaterliğinin kabul edilmesi teklif ediliyordu. Bu konudaki görüşmeleri izlemek için bir Amerikan gazetecisi de Sivas’a gelmiş bulunuyordu. Manda önergesi, Mustafa Kemal Paşa’nın başkanı olduğu “Teklif Encümeni”ne gitmiş, üzerinde görüşülmesine rağmen bir karara bağlanmadan kongre genel kuruluna gelmişti.

Sivas Kongresi’nde Manda ve Himaye Tartışmaları

8 Eylül Pazartesi günü öğleden sonra başlayan görüşmede, verilen aradan sonra ilk sözü Gaziantep delegesi ve İstanbul’daki milli mücadele taraftarlarının başı olan Kurmay Albay Kara Vasıf Bey aldı. Kara Vasıf Bey, mandanın tarifine dair açıklamalarda bulunarak uzunca bir konuşma gerçekleştirdi. Daha sonra diğer delegeler bu konudaki görüş ve düşüncelerini açıkladılar.

Vasıf Bey ikinci konuşmasında, işin öneminden bahsetmiş ve manda meselesinin bir an önce karara bağlanması gerektiğini bildirmişti. Alaşehir delegesi Macit Bey’in konuşmasından sonra Mustafa Kemal Paşa, manda lehindeki konuşmaların etkisinden kuşkulanarak, önergenin bir kez daha Teklif Encümenine gönderilmesini teklifinde bulundu.

Önerge sahiplerinden Bekir Sami Bey, konunun bir kez daha encümene gönderilmesinin zaman kaybetmek başka bir şeye yaramayacağını, genel kurulda görüşülerek acele bir karara bağlanmasının faydalı olacağını açıkladı.

Erzurumlu Temsil Heyeti üyesi Hoca Raif Efendi ise, usul meselesini bir tarafa bir tarafa bırakıp uzun ve sert bir konuşma ile manda düşüncesinin ve isteyenlerin aleyhinde bulundu. Daha sonra İsmail Fazıl Paşa’da, Hoca Raif Efendi’ye cevap vererek, mandacılığı savunarak, mandacılığın bağımsızlığı kaybetmek anlamına gelmediğini anlatmaya çalıştı.

İsmail Hami Bey tekrar söz aldı ve mandacılığı savunan arkadaşlarına destek olmaya çalıştı. Refet Bey, bir hayli uzun süren konuşmasına usul meselesi ile başlayarak, önergedeki konunun genel kurulda tartışmaya konulup konulmadığını öğrenmek istedi.

Sivas Kongresi’nde Manda Önergesinin Geri Çekilmesi

İsmail Fazıl Paşa, Refet Bey’in konuşması devam ederken, iyi niyetle yapmış oldukları tekliflerinin yanlış anlaşılmalara neden olduğu gerekçesi ile önergelerini geri çekilmesini bildirdi. Bunun üzerine de Mustafa Kemal Paşa, hemen, önergeyi geri verdi ve önergeyi geri verdiğini genel kurula da açıkladı.

Bu konudaki görüşmelerin o an sona ermesi gerekirdi. Fakat Refet Bey konuşmasına devam ediyordu. Böylece manda meselesi, önerge ve muhtıranın geri alınmış olmasına rağmen görüşülmeye devam etmiştir. Bu yüzden yeniden söz alanlar oldu ve Refet Bey’in konuşması bitince görüşmelere tekrar ara verildi.

Görüşmelere tekrar başlandıktan sonra, Bursa delegesi Ahmet Nuri Bey manda konusu aleyhinde uzunca bir konuşma gerçekleştirdi. İstanbul delegesi ve Kongre’nin divan katibi İsmail Hami Bey’de uzun bir konuşma ile kendisine cevap verdi. İsmail Hami Bey vermiş olduğu cevabında, milletin yeni bir savaş gücüne sahip olmadığından İzzet Paşa’nın da Amerikan mandasından yana olduğunu anlattı.

Kongrenin beşinci günü bu konuşmalarla tamamlandı. Gece kulis çalışmaları yapıldı. Mustafa Kemal Paşa’nın odasında özel toplantılar yapıldı. Bu toplantılara katılanlar arasında bulunan İstanbul Tıp Fakültesi öğrenci temsilcisi Hikmet Efendi (Boran) mandanın en şiddetli aleyhtarı oldu.

tıbbıyeli hikmet boran
Tıbbiye öğrencisi iken İstanbul’un işgaline karşı okulda direniş örgütlenmesinde aldığı rol ve Tıbbiyelilerin temsilcisi olarak katıldığı Sivas Kongresi’nde yaptığı manda karşıtı konuşma ile tanınır.

Sivas Kongresi’nde Manda ve Himayenin Kesin Olarak Reddedilmesi

9 Eylül 1919 Salı günü de manda konusu üzerinde tartışmalar devam etti. En sonunda, Rauf Bey söz aldı. Mandanın bağımsızlığı yok yok edeceğini, bu nedenle “Amerikan mandaterliğini” değil, “Amerikan yardımı” istenebileceğini ve bunu istemeye mecbur olduğumuzu ileri sürdü.

Erzurum Kongresi’nin de belli kurallar çerçevesinde alınacak dış yardıma karar vermiş olduğunu fakat bu yardımın kimden isteneceğinin belirtilmemiş olduğunu bildirdi. Aslında bu yardımın ABD’den isteneceğinin herkes tarafından anlaşıldığını, bu sebeple artık adının açıkça belirtilmesinden bir sakınca bulunmadığını söyledi.

Gerçekten de, Erzurum Kongresi’nde, devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı, vatanın bütünlüğü saklı kalmak üzere, altıncı maddede açıklanmış olan sınırlar içinde milliyet esaslarına uygun ve ülkemize karşı istila niyeti olmayan bir devletin yardımlarının kabul edilebileceği kabul edilmişti.

Bu madde ile prensip olarak dış yardım kabul ediliyor fakat yardım istenecek devletin adı belirtilmiyordu. O dönemde Türk topraklarında gözü ve isteği olmadığı izlenimi veren tek büyük devlet de ABD olarak kabul edildiğine göre, dış yardım istenecek devletin de ABD olması gerekiyordu.

Böylece, Rauf Bey, Erzurum Kongresi’nin dış yardım konusundaki kararına dayanmakla, hem manda teklifini reddetmiş oluyor, hem de istenecek dış yardımı en uygun şekilde alınması yolunu açmış oluyordu. Ayrıca, ABD’de aleyhimize yapılan propagandaları önlemek için de bir heyetin ABD’den istenmesi telif ediliyordu.

Rauf Bey’in bu düşüncesi ve teklifi oya sunularak kabul edildi. Karar gereğince, Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi adına, ABD Senatosu’na, başkanlık divanı üyelerinin beraber imzaladıkları 9 Eylül tarihli yazıyı göndermiştir.

Gönderilen yazıda, Osmalı İmparatorluğu topraklarının ve halkının keyfi idaresine bir barış antlaşmasıyla izin verilmeden önce, tarafsız bir devlet görüşü ile, durumu yerinde incelemek için senato üyelerinden kurulu bir komitenin Türkiye’ye gönderilmesi istendi.

Sonuç

Sivas Kongresi’nde manda konusundaki görüşmeler bitmiş, mandaterlik teklifi kabul edilmemişti. Aynı zamanda Mustafa Kemal Paşa’nın düşüncesine uygun olacak şekilde milli mücadeleye devam da kabul edilmiş oluyordu.

YARARLANDIĞIM KAYNAKLAR:
  • Manda (diplomasi) – Vikipedi
  • İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele – Sina Akşin – Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
  • Milli Mücadele Tarihi II – Sivas Kongresi – Mahmut Goloğlu – Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
  • Kurtuluş Savaşı Günlüğü II – Zeki Sarıhan – Türk Tarih Kurumu

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu
Instagram Hesabımı Takip Et, Yeni İçerikleri Kaçırma