fbpx
Türk Tarihi

Amasya Görüşmeleri: Milli Mücadelede Önemli Başarı

Amasya Görüşmeleri, İstanbul Hükümeti ile Temsil Heyeti arasında 22 Ekim 1919’da yapılmış olan protokoldür.

20-22 Ekim 1919 tarihleri arasında yapılan Amasya Görüşmeleri’nde Temsil Kurulu’nu Mustafa Kemal, Rauf ve Bekir Sami Beyler temsil etmiştir. Aynı şekilde İstanbul Hükümeti’ni de Salih Paşa temsil etmiştir. Amasya Mülakatı olarak da bilinen bu görüşmelerde önemli kararlar alınmıştır.

atatürk ve temsil heyeti üyeleri
Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye üyelerinin Ankara’ya ilk gelişi, 27 Aralık 1919

Amasya Görüşmeleri Hangi Olaydan Sonra Gerçekleşmiştir?

Sivas Kongresi’nin ardından Temsil Heyeti’nin yani Mustafa Kemal Paşa’nın bildirilerine karşı milli mücadele yöneticilerinin, sivil asker görevlilerinin tepkileri ne olursa olsun, halk büyük bir milli mücadele  çabası içinde bulunuyordu. Ülkenin her tarafında Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin şubeleri kuruluyordu.

Bu sırada, Batı Anadolu milli mücadelecileri de yer yer Sivas’a yani Mustafa Kemal Paşa’ya bağlanmaya başlamışlar, Salihli ve Alaşehir milli mücadelecileri İstanbul Hükümeti ile ilişkilerini kopartmışlardı.

Sonunda İstanbul, Sivas’la anlaşma imkanları aramaya başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa ile Selanik’ten tanışan, İstanbul Hükümeti ile Sivas Temsil Heyeti’ni uzlaştırmak için aracılık yapmak isteyen Kerim Paşa, 27-28 Eylül gecesi, Mustafa Kemal Paşa ile telgraf başında Amasya Görüşmelerine uzanacak görüşmelere başladı.

Mustafa Kemal Paşa, ülkenin içinde bulunduğu genel durumu özetlemiş, milli hareketin gelişimini anlatmış ve tek çarenin padişaha bağlı ve fakat milli isteklerden yana bir hükümetin kurulması olduğunu bildirmişti.

Kerim Paşa her seferinde, istenenleri yapmaya gücünün yetmeyeceğini, sadece o günkü hükümetle milletin arasını bulmak istediğini belirtiyordu. Mustafa Kemal Paşa’da milli hareketin gücünü ve halkın kararlı duruşunu anlatıyor, bütün bunların padişaha anlatılmasını istiyordu. Böylelikle Amasya Görüşmeleri olarak tarihe geçecek ilk adımlar atılmaya başlanmıştı.

Mustafa Kemal Paşa, milletin ne pahasına olursa olsun amaca varma ve istediklerini elde etme yolunda ilerleyeceğini ve bazı sevdiği kardeşlerinin de kendisiyle birlikte Sivas’ta bulunduğunu bildirerek konuşmamasını sonlandırdı.
mustafa kemal paşa sivas kongresi üyeleri ile birlikte
Sivas kongresi üyeleri

Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin Düşmesi

Bu sırada da Anadolu’nun milli mücadele çabaları yeni gelişmeler gösteriyordu. Mondros Antlaşması imzalandıktan sonra İtilaf Devletlerinin donanmaları Boğaz’da sıralanıp askerleri İstanbul’a dağılınca azınlıkların taşkınlıkları başlamıştı.

Türk ve Müslüman halk can, mal ve namuslarını korumak için önce birbirleriyle anlaşma yoluna gitmişler, sonra da bağımsızlıkları için mücadele etme kararı vererek, gizlice teşkilatlanıp silahlanmaya başlamışlardı. Kısacası, vatansever İstanbul halkı milli mücadelenin Anadolu hareketi ile birleşmeye hazır durumda idiler.

Bu sırada Mustafa Kemal Paşa, merkezi İstanbul’da bulunan 25. Kolordunun İzmit’teki 1. Tümen’nin komutanı Mustafa Asım Bey’e bir telgraf çekerek, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin İstanbul’a doğru geliştirilmesini ve hükümete meşruluğunu yitirdiği yolunda telgraflar çekilmesini istemiştir.

Mustafa Asım Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın bu telgrafını İstanbul’daki 25. Kolordu Komutanlığı’na bildirerek Müdafaa-i Hukuk Cemiyet’nin bölgedeki mülki ve askeri idare ile işbirliği halinde kuruluşlarını geliştirmekte olduğununun duyulduğunu anlatmış.

İzmit’e yeni gelmesi nedeniyle bölgedeki subay ve memurların milli harekete karşı olan düşünceleri hakkında kesin bir düşünceye sahip olmadığını, milli hareketin İzmit’ten İstanbul’a gelişmesi halinde ne yapması gerektiğini ve Mustafa Kemal Paşa’ya ne cevap vermesi gerektiğini sormuştur.

Mustafa Asım Bey İstanbul’dan beklediği cevabı alamamış ve bunu 2 Ekim 1919’da Mustafa Kemal Paşa’ya haber vermiştir. Ardından da Cuma günü şehrin ileri gelenlerini camide toplayarak subayların geçimlerinin sağlanması hakkında teminat alındıktan sonra milli hareket konusunun görüşüleceğini bildirmiştir.

Subaylar konusunda teminat istemenin kesinlikle doğru olmadığını açıklayan Mustafa Kemal Paşa, Ferit Paşa Hükümetinin düşmesinin an meselesi olduğunu, bu nedenle İstanbul’a kurulacak olan yeni kabinenin milli mücadeleye taraftar olan kişilerden kurulması yönünde telgraflar çekilmesi gerekttiğini açıklamıştır.

Aynı gün, Damat Ferit Paşa hükümetinin istifa ettiği, yeni kabinenin de Ali Rıza Paşa tarafından kurulduğu, Temsil Heyeti ile ileride Amasya Görüşmeleri adını alacak görüşmelerin başlatılaması istediği öğrenildi.

damat ferit paşa ve sevr antlaşmasını imzalayan heyet

Amasya Görüşmeleri Öncesi Yaşanan Gelişmeler

Damat Ferit hükümeti bir çıkmaz içinde kalmasından dolayı istifa etmek zorunda kalmıştı. Sivas Kongresi’ne karşı Ali Galip olayını hazırlayan bir hükümetin Temsil Heyeti ile görüşmesi yapabilmesine imkan bulunmuyordu.

Bunu yanında Ali Rıza Paşa hükümeti bir ara hükümetti ve en önemli, belki tek görevi Mustafa Kemal Paşa’nın hareketini yumuşatıp, bu yoldan mümkünse dağıtmaktı. Padişah Vahdettin’in Ali Rıza Paşa’yı göreve getiren padişah emri şu şekilde yazılmıştı:

“Bir süreden beri görülen bölünme ve anlaşmazlığın yanlış anlamalar yüzünden artmakta olduğu, bunun giderilmesinin ve birliğin sağlanmasının, hükümet ve düzenin yerleştirilmesinin, bunun yanında seçimlerin bir an önce yapılıp Meclis’in toplantıya çağırılması kesin isteğimizdir” diye belirtiliyordu.

Ali Rıza Paşa hükümetinin kurulmasının hemen ardından bütün temas kurma girişimleri Anadolu’dan geldi. Anadolu, İstanbul’la başta haberleşme olanakları olmak üzere bütün iletişimini kesmiş durumdaydı ve bunların tekrar kurulmasını bir pazarlığa bağlamak istiyordu.

2 Ekim 1919’da Temsil Heyeti hükümetten talep edilecek konuların Temsil Heyeti merkezlerine bildirip varsa, görüşlerini alınmasını kararlaştırdı. Daha sonra, Ali Rıza Paşa’nın ertesi günü görüşme sözünde bulunduğunu açıklıyordu.

Mustafa Kemal Paşa ve Ali Rıza Paşa Görüşmesi (3 Ekim 1919)

Ali Rıza Paşa’ya gönderilen telgrafta, milletin o ana kadar göreve gelenlerin, Anayasa’ya ve ulusal isteklere aykırı, bilinen eylemlerinden üzülerek yasa haklarını tanıtmak için gerekli girişimlere sarıldığı belirtilmişti.

İkinci olarak da, Kuvayi Milliye’nin, ulusun kesin iradesini Tanrının yardımıyla tam olarak gösterme gücüne sahip olduğu açıklanmıştı. Üçüncü olarak milletin, Padişahı ve hükümeti zor durumda bırakmaktan sakınıp, tam tersine tamamen destek olmaya hazır olduğu bildirilmişti.

Ancak, Bakanlar Kurulu içinde Ferit Paşa ile işbirliği içinde bulunmuş olan kişilerin yer alması, ulusal isteklerle hükümet görüşünün uygunluk derecesini içtenlikle anlamak zorunluluğunu ortaya çıkarmış, denilmişti.

Sonuç olarak, Ali Rıza Paşa hükümetinden aşağıdaki konuların onaylanıp, kabul edilip edilmeyeceğinin belirtilmesi istendi. Bunlar şu şekildedir:

  • Yeni hükümetin Sivas ve Erzurum Kongrelerinde belirlenip saptanan ulusun yasal örgütlerine ve amaçlarına saygılı kalması.
  • Milli Meclis’in toplanmasıyla eylemli denetim başlayıncaya kadar, ulusun kaderi üzerinde hiçbir şekilde kesin yükümlülük kabul edilmemesi. 
  • Paris Barış Konferansı’nda ulus ve ülke kaderinin belirlenmesinde görevlendirilecek üyelerin bilgili ve güven kazanmış kişilerden oluşması. 

Mustafa Kemal Paşa yine 3 Ekim günlü askeri komutanlara da gönderdiği bir genelgeye, Sadrazam’a çekilen telgrafın bildirmesi ve hükümet ile millet arasında görüş birliği sağlandığı resmen bildirilene kadar resmi haberleşmenin kesik bırakılmasını istedi.

osmanlı sadrazamı ali rıza paşa
Osmanlı Sadrazamı Ali Rıza Paşa

Ali Rıza Paşa’nın Cevabı (4 Ekim 1919)

Sadrazam Ali Rıza Paşa’dan beklenen yanıt 4 Ekim tarihinde gelmiştir. Karşı cevapta, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde kararlaştırılıp tespit edilen, telgraflarla bildirilen örgüt ve amaçların neler olduğunun Hükümet tarafından bilinmediği belirtilmişti.

Bundan dolayı da, incelemek üzere, adı geçen kongrelerde alınan kararların acele olarak bildirilmesi istenmiştir.

Mustafa Kemal Paşa, Ali Rıza Paşa Hükümeti’nin vermiş olduğu bu cevabı, zaman kazanmak ve Temsil Heyeti’ne karşı bir yüklenmeye girmeden, yeni önlemlerle milleti aldatarak kurulmuş olan dayanışmayı ve bağı azaltama hamlesi olarak görmüştür.

Mustafa Kemal Paşa 4 Ekim 1919 günü çektiği telgraf ile Kongre bildirisini, olduğu gibi ve tüzüğün sadece örgütle ilgili temel noktalarını  da özet olarak bildirdi.

Aynı gün İstanbul Hükümeti’nden cevap geldi. Hükümet, Temsil Heyeti’nin şartlarını, bu şartların ondan geldiğini hiç hissettirmeyecek bir ifadeye dikkat ederek, doğal şeyler olarak, benimsiyordu. Hükümet, Temsil Heyeti’nin şartlarını, ona karşı kararlı ve sert hava içinde bazı istekler öne sürüyordu. Temsi Heyeti’nden talep edilen şartlar şunlardı:

  • İşgal edilen resmi dairelerin boşaltılması
  • Hükümet işlerindeki kesintinin giderilmesi ve hükümet gücüne saygı gösterilmesi
  • Yabancılarla siyasal ilişkiler kurulmaması
  • Milletvekili seçimlerinde halkın özgürlüğüne kesinlikle dokunulmamasına söz verilmesi
Mustafa Kemal Atatürk, Temsil Heyeti tarafından el konulan olan bir resmi daire olmadığını, sadece Sivas Valiliğinin okulların tatil olması nedeni ile Temsil Heyeti’nin orada ağırlandığını belirtmiştir.

Mustafa Kemal Paşa yazmış olduğu uzun sayılacak karşı cevabında aşağıdaki temel noktaları belirtmiştir. Bunlar şu şekildedir:

  • Olağandışı ve yasaya aykırı durumların etmeni ve yaratıcısı Ferit Paşa hükümetidir.
  • Ferit Paşa hükümetinin yaptığı yasal olmayan iş ve davranışların nedenlerinin ve etmenlerinin kaldırılması için kesin önlemlerin alınması.

Bunun ardından da Ferit Paşa hükümetinin suçları açıklanıyordu. Ferit Paşa’nın suçları şu şekilde açıklanıyordu:

  1. Paris’te bütün Doğu illerinin geniş özerklikli bir Ermenistan olarak kabulü ve Toroslar’ın sınır olarak gösterilmesi.
  2. İstanbul ve taşrada işgallerle seyirci kalınması.
  3. Sivas Kongresi’ni basmaya kalkışmak ve Sivas halkını isyana hazırlamak.

Temsil Heyeti’nin Önerileri

Mustafa Kemal Paşa Temsil Heyeti adına Ali Rıza Paşa’ya, Meclis’in dağıtıldığı günden sonra dört ay içinde toplanması Anayasanın açık hükümlerinden iken, o güne kadar seçim hazırlıklarının yapılmadığını açıkladı.

Bu davranış ile, Ferit Paşa Hükümeti’nin Anayasaya açıkça saldırmış olduğunu ve Ceza Kanunun özel maddesine göre ağır bir suç sayılması gerektiğini bildirdi. Bundan sonra şu öneriler sıralandı:

  • Yurtta rahatlık ve güvenlik olduğunu ve ulusal isteklerin yüzde yüz haklı ve yasal olduğunu resmi bir bildiri ile açıklayarak ulusun genel birliğine hükümetinde katıldığının gösterilmesi.
  • Önceki hükümetin haince davranışlarına katılmış birtakım memurlar vardır. Bunların ilgili mahkemelere verilmesi. Ulusal eyleme engel olan bazı eski valilerin devlet hizmetinde kullanılmamaları için gerekli işlemlerin yapılması. Ulusal eyleme hizmet ettikleri için görevden alınlanların görevlerine iade edilmesi.
  • Emekli olup da göreve alınmaları Milli Meclis’in onayından geçmemiş olan ve görev almalarının tek nedeni birtakım kötü siyasal düşüncelerden başka bir şey olmayan kişilerin eski durumlarına getirilmesi. Önemli askeri görevlerin yetkili kişilere verilmesi.
  • Eski bakanlardan Ali Kemal ve Adil Beyler ile Süleyman Şefik Paşa’nın, Meclis açılınca ve Yüce Divana verilmek üzere, hiçbir yere kaçmalarına meydan verilmemesi. Posta ve Telgraf Genel Müdürü Refik Halit Bey’in hemen tutuklanarak ilgili mahkemeye verilmesini, yasanın dokunulmazlığını ve ulusal hakların kutsallığı adına yerine getirilmesi.
  • Ulusal eyleme katılmış ya da ulusal eylemi desteklemiş olanlara karşı başlanan kovuşturma ve baskılara son verilmesi.
  • Basını yabancı sansürden kurtarılması.

Bu taleplere milleti tatmin edecek açık ve uygun cevaplar verilinceye kadar, ulusal amaçları gerçekleştirmek için, bütün illerden alınan kararlar gereğince, haberleşme yasağına devam edilmesi kararı alındı.

Atatürk, hükümetin iktidara gelmesinin beşinci gününe gelinmesine rağmen, Ali Rıza Paşa’nın önerilerine hala cevap vermediğinden ve hiçbir zaman cevap vermemiş olduğundan şikayetçi olmuştur.

atatürk ve yunus nadi görüşmesi

Yunus Nadi’nin Mustafa Kemal Paşa İle Görüşmesi

Temsil Heyeti’nin açıkladığı önerilere karşı Ali Rıza Paşa hükümeti cevap vermemiş, Yunus Nadi aracılığı ile görüşülmesi yoluna gitmiştir. 6 Ekim 1919 günü Harbiye Bakanı Cemal Paşa Yunus Nadi’yi makamına davet edip, Mustafa Kemal Paşa ile yaşanan anlaşmazlıkları açıklamıştır.

Cemal Paşa, Yunus Nadi Bey’e durumdan, özellikle hükümetle Temsil Heyeti arasında daha anlaşmaya varılamadığından bahsederek, anlaşmazlık çıkartan tarafın Temsil Heyeti olduğunu belirtmiştir.

Harbiye telgrafhanesinden Sivas’a telgraf çeken Yunus Nadi bu telgrafta iki nokta üzerinde duruluyordu. Birincisi, Temsil Heyeti’nin hükümete güvenme konusundaki şüphelerini kaldırmaya yönelikti. Bu durumda şöyle açıklanmaya çalışılmıştı:

  • Ferit Paşa hükümetinde yer almış kişilerin, bu hükümette de yer almalarından dolayı, kötü gözle görülmelerinin doğru olmadığı ve Abuk Paşa’nın Ferit Paşa hükümetinin düşürülmesinde rol oynadığı.
  • Ali Rıza Paşa Hükümeti’nin, geçiş dönemi hükümeti olduğu, varlığını milletvekili seçimlerine kadar devam edeceği.
  • Şimdiki hükümetin, ulusal isteklerin hepsini iyi karşılamak ve iyi sonuçlanmasına çalışmak konusunda en ufak kuşkuya yer vermemekte olduğu.
  • Abuk ve Cemal paşalar gibi kişilerin, hükümette ulusal örgütlerin birer üyesi ve garantisi gibi görülmelerinde tereddüde düşülmemesi.

Yunus Nadi’nin ikinci olarak ileri sürdüğü nokta, önceki dönem sorumluların kovuşturulmasını istemekle birlikte ılımlı davranılması ve intikam alıcı hareketlere başvurulmaması konusuydu.

Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği cevap, Yunus Nadi’ye vermiş olduğu bilgilerin tek taraflı olduğunu bildiriyor ve Sadrazam’ın telgrafının son maddelerini görmesini tavsiye ediyordu.

Harbiye Bakanı Cemal Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya Telgrafı

7 Ekim 1919’da, aradaki soğukluğu eriten telgraf gönderilmişti. Cemal Paşa tarafından hazırlanan ve Mustafa Kemal Paşa’ya yollanan telgrafta şunlar belirtilmişti:

  • Hükümet, sizinle aynı düşünce birliğindedir ve ulusal iradenin egemenliğini kabul eder. Ancak, intikam alma hükümeti olmaktan kaçınır. Suçluların cezalandırılmasını, yasa tarafından yerine getirilmesini uygun görür.
  • Zarara uğramış valilerin uğramış oldukları haksızlıkların giderilmesini ve durumlarının düzeltilmesini, yeterli olanların seçilip özellikle atanmalarını ve ordunun şeref ve düzenini yeniden sağlamayı tam olarak üstlenir.
  • Devletin dışarıya karşı şeref ve onurunu yeniden sağlamak için ulusal iradeye ve Temsil Heyeti’ne dayanılacaktır.
  • Temsil Heyeti’nin, hem dışarıya karşı hem de içeriye karşı egemen anlamı vermeksizin, hükümete yardımcı durumunda kalmasını ister ve bu kuvvetin yararını gereğince değerlendirir. Öncelikle, telyazılarının karşılıklı ve serbest olarak çekilmesini, eski yerlerinde görevlendirilecek ve atanacak vali ile komutanların hemen yola çıkabilmeleri önemlidir.

Mustafa Kemal Paşa’nın bu telgrafa, olumlu ve samimi bir cevap verdiği görülüyor. Cevapta, hükümetin kendileri ile ortak ve birlik olarak ulusal egemenliği esasını kabul etmesine, ulus adına teşekkür edilmiştir.

Suçluların yasa yoluyla cezalandırılmaları gereğinde de, hükümetle tam bir görüş birliği içinde olduğu açıklıyordu. Bundan sonra hükümetin nüfuzunu içte ve dışta güçlendirmeyi “vatan ve milletin kurtuluşu” için görev bileceklerini ve Cemal Paşa’yı Temsil Heyeti üyesi olarak kabul ettiklerini bildirmiştir. Ardından üç tane istek sıralandı. Bu istekler şu şekildedir:

  • Temsil Heyeti, bütün Anadolu ve Rumeli’deki örgütlerin merkezleri ile haberleşmesini korumak zorunda olduğundan, haberleşmenin eskiden olduğu gibi sürdürülmesine izin verilmesi.
  • Hükümetin nüfuzunun sarsılmaması için, Cemiyet tarafınca her tarafa tebligatta bulunmadan, 48 saat geçmeden haberleşmeye kalkışılmaması.
  • Hükümet beyannamesinin, yayımlanmadan önce Temsil Heyeti’ne gönderilmesi isteniyordu.
  • Temsil Heyeti tarafından Padişaha sunulacak bir teşekkür yazısı ile ulusa yapılacak olan bildirinin örneğini, ilgili yerlere yollanmadan önce hükümete verilmesi.

Böylece, Cemal Paşa ile Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal Paşa arasındaki görüşmeler karşılıklı saygı ve teşekkürlerle tamamlanarak anlaşmaya varıldı. İstanbul’la haberleşmeler serbest bırakıldı ve Hükümet ile Temsi Heyeti beyannameleri yayımlandı.

Hükümet Beyannamesi (7 Ekim 1919)

7 Ekim 1919 tarihli Hükümet Beyannamesinde, hükümetin padişahın teveccühüne ve milletin yardımına güvenerek göreve başladığı bildiriliyordu. Yeni bakanların siyasi partilere bağlılıları olmadığı gibi siyasi gruplara da eğilimli olmadıkları açıklanıyordu.

Hükümetin yolunun Anayasa olduğu söylendikten sonra, milli iradenin oluşturacağı Meclis’in acil olarak açılmasının öncelikli görev olduğu ve seçimlerin özgürlük içinde en kısa zamanda yapılması isteniyordu.

Osmanlılığın şeref ve haysiyeti, ülkede adalet ve eşitlik duygularının bulunmasıyla mümkün olacağı için, soy ve din ayrımı gözetmeden kimsenin haklarına saldırıda bulunulmamasına dikkat edileceği açıklanıyordu.

Hükümetin kamuoyunu yansıtan basının ülkede büyük hizmetler göreceği düşüncesindedir ve bu durumda ülke menfaatlerinin korunmasına her zamandan daha çok dikkat edilmesi gerekmektedir. Devlet işlerinin iyi görülmesi mevcut kanunların tam olarak uygulanmasına bağlı olmakla birlikte memurlarında buna uygun hareket etmeleri gerekmektedir.

Osmanlı Devleti’nin bir birlik halinde ve padişahın çevresinde toplanmış bütün olarak devamının sağlanması için hiçbir girişimden geri durulmayacaktır.

Büyük devletlerin insaf duyguları, Avrupa ve Amerika kamuoyunun giderek belirgin hale gelen ölçülü tutumu bu konuda güven vericidir. Vatanın menfaati, tereddütlere son verecek olan Barış Antlaşması’nın acil olarak yapılmasını gerektirdiğinden bu konuda girişimlerde bulunulacaktır.

Temsil Heyetinin Beyannamesi (7 Ekim 1919)

Dış ve iç felaketlerin baskısı altında yasaklanmış hakları ile kutsal varlıklarını koruma amacı etrafında toplanan büyük milletimiz, milli egemenliği ayaklar altına alınmış birkaç kişinin düşmanlığı ile karşı karşıya kalmıştır.

Millete dayanmadığı için hiçbir kuvveti olmayan bu kişiler, her nasılsa hükümeti ellerinde bulundurmaları nedeniyle resmi bir kimliğe sahip bulunmuşlarıdır. Bu nedenle, hükümetin milli birliğe katılmaması, dosta düşmana karşı, milletin değil, devletin birliğini eksik gösteriyordu.

Fakat Allah’a ve kendi halkına dayanan büyük milletimizin kesin inancı sayesinde engeller ortadan kalkmış, bugün aynı kuruluş amacı etrafında devletin birliği tamamlanmıştır. Bu iki aşamada gerçekleşmiştir. Birincisi Padişahın Ferit Paşa kabinesini düşürmesi, ikincisi Ali Rıza Paşa hükümetinin milli istekeleri kabul etmesidir.

Böylece, milletle hükümet arasında tam bir anlaşma oldu. Bu anlaşmaya dayanarak, 7 Ekim tarihinden itibaren, bütün milli kuruluşlarımız ve Temsil Heyeti’miz hükümete yardımcı olacak ve haberleşmeye konulmuş  olan yasak kaldırılacaktır.

Mili amacın dışında başka hiçbir amacı olmayan heyetimiz, her türlü kişisel çıkarlardan temizlenmiş olduğundan, ilan ettiği milli prensiplerden ayrılmayacaktır. En büyük çalışma payını, sessizce ve tam bir güvenlik havası içinde Kuvayi Milliye’nin yayılmasına ayıracaktır.

Yeni hükümet, Mustafa Kemal Paşa’nın, yani Temsil Heyeti’nin beyannamesini yeterli bulmamıştı. Cemal Paşa, 9 Ekim’de Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf göndererek dört konunun daha ek bir bildiri ile yayımlamasını istedi.

Cemal Paşa’nın Telgrafı (9 Ekim 1919)

  • İttihatçılıkla ilişkileri olmadığının ilan edilmesi.
  • Birinci Dünya Savaşı’na katılmanın doğru olmadığının açıklanması ve sebep olanlar aleyhinde, isimleri gösterilerek, yayın yapılması.
  • Savaş sırasında her türlü adam öldürme suçlarının cezadan kurtulamayacaklarının bildirilmesi.
  • Seçimlerin serbest yapılması gerektiğinin belirtilmesi.

Cemal Paşa, aynı gün hükümet adına, Temsil Heyeti ile Amasya Görüşmeleri görevinin Bahriye Bakanı Salih Paşa’ya verildiğini bildirdi. Mustafa Kemal Paşa, bütün bunlara, 10 Ekim 1919’da cevap verdi.

Mustafa Kemal Paşa’nın Cevabı (10 Ekim 1919)

  • İttihatçılıkla ilişkilerimiz bulunmadığını her fırsatta açıklanmış olduğu gibi, bu konu Sivas Kongresi’nde edilen yeminle pekiştirilmiştir. Bununla beraber, fırsat oldukça yine açıklamalarda bulunulacaktır.
  • İttihatçılar içinde suçlanabilecek kimseler küçük bir azınlıktan ibarettir. Yoksa İttihatçı olup da tarafsızlığını korumuş, kötülüklere karışmamış dürüst kişilerin şüphe altında bulundurulması ülke açısından tehlikelidir.
  • Dünya savaşına katılmamak elbette çok istenirdi. Fakat buna imkan yoktu. Çünkü, savaşa katılmamak ancak silahlı tarafsızlıkla ve Boğazların kapatılması ile sağlanabilirdi. Oysaki, vatanımızın coğrafi ve İstanbul’un stratejik durumu, Rusların İtilaf Devletlerinin yanında olması buna imkan vermediği gibi silahlı bir tarafsızlığı sağlayacak bir paramız, silahımız ve gerekli araçlarımız da yoktu.
  • Savaş suçluların durumuna gelince, savaş ilanı, sorumsuz olan padişahın hakkı olduğuna ve o zamanki kabinenin savaş ilanından dört ay sonra toplanan Meclis’te yaptığı açıklama alkışlarla onaylanmış bulunduğuna göre Yüce Divan tarafından incelenmeden birilerini suçlamak doğru olmayabilir.
  • Savaş sırasındaki kötülüklerin cezalandırılması şekliyle vatanımızda sorumluluğun herkes için aynı olduğunu, kanunların hak, adalet ve tarasızlıkla uygulandığını bilmek arzumuzdur.
  • Seçimler konusundaki görüşümüz ise yayımladığımız beyannamede açıklanmıştır.

Mustafa Kemal Paşa, bu cevabı sonunda görüşme konusundaki soruları da cevaplandırarak, görüşme yerinin Amasya olduğu ve Salih Paşa ile burada görüşecek heyetin kendisi ile Rauf ve Bekir Sami Beylerden ibaret olduğu bulunduğunu bildirdi.

Amasya Görüşmeleri Sırasında İstanbul Hükümetini Kim Temsil Etti?

İstanbul Hükümeti, telgraf haberleşmesi ve karşılılı beyannamelerde ulaşılan anlaşma ve uzlaşma zemininden memnun kalmıştı. Bu yüzden, Cemal Paşa’nın 9 Ekim tarihli telgrafıyla, Temsil Heyeti ile Amasya Görüşmeleri’nde hazır bulunmak üzere Bahriye Bakanı Salih Paşa’nın gönderilmesinin uygun görüldüğünü bildirdi.

13 Ekim 1919’da Bakanlar Kurulu toplanıp Salih Paşa heyetinde Binbaşı Salih Omurtak ve Bahriye Yüzbaşı Sami Beylerle, iki şöför, iki muavin ve bir emir erinin bulunmasını kabul etti. İki gün sonra heyet Amasya Görüşmeleri’ni gerçekleştirmek üzere Altay vapuruyla hareket etti.

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları da 16 Ekim’de Sivas’tan hareketle 18 Ekim’de Amasya’ya vardılar. Salih Paşa heyeti oraya vardığında iyi bir şekilde karşılandı. 20-22 Ekim 1919’da Amasya Görüşmeleri yapıldı. Bu görüşmelerin sonucunda da beş tane protokol ortaya çıktı.

Amasya Görüşmelerine Temsil Heyeti Adına Katılanlar

20-22 Ekim 1919 tarihleri arasında Amasya kentinde yapılan görüşmelerde Temsil Kurulu’nu şu kişiler temsil etmiştir:

  • Mustafa Kemal Paşa
  • Rauf Bey
  • Bekir Sami Bey

Amasya Görüşmeleri Tarihi

Temsilciler Kurulu ile karşılıklı görüşme önerisi Ali Rıza Paşa hükümetinden gelmiştir. 9 Ekim’de görüşme için Bahriye Bakanı Salih Paşa’nın görevlendirildiği açıklanmıştır. Toplantı yerinin de denizden ulaşılabilecek kolay bir şehir olması istenmiştir.

Salih Paşa’nın İstanbul’dan yola çıkmasının ardından, Mustafa Kemal ve arkadaşları da yola çıkmışlar ve 18 Ekim’de Amasya’ya ulaşmışlardır. Taraflar arasında Amasya Görüşmeleri 20 Ekim’de başlamış, 22 Ekim’de sona ermiştir.

Amasya Protokolü Maddeleri

20 Ekim 1919’da, Mustafa Kemal Paşa ile Salih Paşa arasında, “Amasya Görüşmeleri” başladı. Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine de Amasya Görüşmelerinde varılan sonuçlar birer protokol ile tespit edildi.

Temsil Heyeti’nin İstanbul Hükümeti tarafından resmen tanınmış bir varlık olduğunun, görüşmelerin resmi sonuçlarının iki taraf açısından da uyulması gerekli olduğunun kabulünü sağlamlaştırmak gerekiyordu. Bu yüzden, görüşmelerin sonuçlarına ait tutanakların protokol olduğunu kabul ettirmek önemliydi.

Böylece, Mustafa Kemal Paşa ile Salih Paşa arasında yapılan ve üç gün süren Amasya Görüşmeleri’nde varılan sonuçlar üçü açık ve imzalı, ikisi gizli ve imzasız beş protokole bağlandı.

Amasya Görüşmeleri’nde en önemli konu, seçimlerin bir an önce yapılması ve Meclis’in bir toplanması konusuydu. Çünkü siyasal düzenin ne tarafa gideceği, meşrutiyet yani demokrasi mi, yoksa mutlakiyet mi olacağı buna bağlıydı. Demokratik-ulusçu hareketin geleceği bu konulara bağlıydı.

Amasya Görüşmeleri Birinci Protokol

Kararlaştırılan Amasya Görüşmeleri birinci protokol maddeleri tamamen İstanbul Hükümeti’nin dokuz maddelik isteklerinin kabulünden oluşuyordu. Bu isteklerin çoğu Cemal Paşa’nın 9 Ekim tarihli dört maddelik telgrafının ayrıntı maddelerine ayrılmasından ibaretti. Buna göre Amasya Görüşmeleri birinci protokol maddeleri şu şekildedir: 

  • İttihatçılığın, İttihat ve Terakki fikrinin ülkede tekrar uyanması, hatta en küçük belirtisinin görülmesi siyaset bakımından çok zararlıdır.
  • Hükümetle milli kuruluşlar arasında, temel noktalarda anlaşmaya varılmış olduğundan, bir takım kişilerin görevden alınması ve atanması gibi hükümeti zor durumda bırakacak müdahalelerden kaçınılmalıdır.
  • İntikam politikası takip edilmeyeceğinden muhalefetleri yüzünden tutuklanmış olan kişiler bırakılmalıdır.
  • Tehcir olayında suç işlemiş bulunanların cezalandırılmaları adalet bakımından da, siyaset bakımından da gereklidir.
  • Dünya Savaşı’na katılmanın yerinde olup olmadığı hakkında tartışmalara girilmemekle beraber “Savaşa katılmamızın haklı sebeplere dayandığı” yolundaki düşüncelerin şimdi gizli tutulması ülke yararınadır.
  • Seçimlerin serbestçe yapılması ve hiçbir sebeple karışılmaması şarttır. Meclis’te muhalif partilere de ihtiyaç vardır.
  • Gösterilerden ve yazılardan kaçınılmalıdır.
  • Güvenliği bozucu durumlara fırsat verilmemelidir.
  • Hükümetin ne lehine ne de aleyhine yazılar yazılmamalıdır.

Böylelikle Amasya Görüşmelerinin ilk protokolü taraflar arasında imza altına alınmış oluyordu.

Amasya Görüşmeleri İkinci Protokol

Sivas Beyannamesi üzerindeki görüşmelerde varılan sonuçlar ise, 22 Ekim 1919 tarihli bir protokol ile tespit edildi. Amasya Görüşmeleri’nin ikinci protokolünde alınan kararlar şu şekildedir:

  • Sivas Beyannamesin’de belirtilmiş olan sınırın (30 Ekim 1918) elde edilmesi gereklidir. Gösterişte “Kürt bağımsızlığı” amacı altında yapılmak istenen kötülüklerin önüne geçilecektir. Arabistan ile Türkiye arasında tampon devlet yapılmak istenen Adana bölgesinin, Yunanlıların işgal ettikleri İzmir’i de içine alan Aydın ilinin, bağımsızlık sözleriyle koparılmak istenene Doğu Trakya ve özellikle Edirne’nin vatandan ayrılmasına rıza gösterilemez. Bununla beraber bu konularda yasama kurulunun vereceği karara uyulacaktır.
  • Hristiyanlara verilmesi söz konusu olan imtiyazlarda da milli meclisin kararlara uyulması kabul edilmiştir.
  • Bağımsızlığımıza dokunulmamak kaydı ile, herhangi bir devletin fenni, sınai ve ekonomik yardımlarının kabulü için uzmanlarca yapılacak incelemeler üzerine Mili Meclis tarafından uygun görülen şekil kabul edilecektir.
  • Sivas Beyannamesi’ndeki diğer konular, Meclis’in onayına bağlanmak şartıyla, uygun görülmüştür.
  • Milli Meclis’in yasama ve denetleme haklarına serbestçe ve güvenlik içinde sahip olduğunun anlaşılması üzerine, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin geleceğini tayin için yapılması tüzük gereği olan kongre, ayrı bir kongre şeklinde değil, tüzükle isimleri gösterilen temsilciler tarafından yapılmalıdır. Barış kararına kadar, Meclis’in, geçici olarak hükümetçe uygun görülecek bir Anadolu şehrinde toplanması da uygun görülmüştür.
Meclis’in İstanbul dışında bir yerde toplanması durumunda, Temsil Heyeti üyeleri bu meclise katılabilir, hatta hükümeti de kurabilirdi. Ama Meclis Anadolu’da değil de İstanbul’da toplanırsa, Temsil Heyeti’nin Meclis çalışmalarına katılması demek, kapanın içine girmesi demekti. Meclis’in İstanbul’da toplanması durumunda Amasya pazarlığı Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti lehinde çalışmayacak, iktidar ya da tam iktidar beklentileri suya düşecekti.

Amasya Görüşmeleri Üçüncü Protokol

Amasya Görüşmeleri Üçüncü protokol konuları, seçimlerin yapılmasındaki özgürlük ve Temsil Heyeti’nin seçimlere karışıp karışmaması hakkında idi:

  • Milletvekili seçilecek olan kişilerin arasında İttihatçılığın suçları ile ilgili, Tehcir ve cinayet, ülke menfaatlerine aykırı davranma gibi kötülüklerle lekeli kişilerin bulunmaları doğru olmadığından, bunlara engel olmak için mümkün olan çarelere başvurlacaktır.
  • Kişisel haklara ve kanun hükümlerine aykırı davranılmayacaktır.
  • Takip edilecek amaç, sadece temiz ahlaklı ve tarafsız kimselerin seçilmesini sağlamak olacaktır.
  • Yabancıların itiraz ve müdahalelerine meydan vermemek için bütün partilerin ve Hristiyanların seçime katılmaları sağlanarak Meclis’in temsil gücünün, bütün memleketi kapsadığı ispatlanmalıdır.

Amasya Görüşmeleri Dördüncü Protokol (Gizli)

Gizli ve imzasız olan bu Amasya Görüşmeleri dördüncü protokolü şu şekildeydi:

  • Bazı komutanların ordudan çıkarılması ve kimi subayların mahkemeye verilmeleri hakkında emirlerin düzenlenmesi.
  • Malta sürgünleri, Osmanlı mahkemelerinde yargılanabilmeleri için İstanbul’a getirilecekler.
  • İzmir’in boşaltılması için girişimlerde bulunulacak, gerekirse gizlice halka mitingler yaptırılacak.
  • Jandarma ve merkez komutanları, polis müdürü ve İçişleri müsteşarı değiştirilecek.
  • Yabancılar tarafından satın alınmış olan derneklerin çalışmasına ve gazetelerin yayınlarına son verilecek.
  • Aydın Kuvayi Milliyesi’nin bakımının ve güçlendirilmesinin sağlanması.
  • Milli mücadelenin yanında olan memurların görevlerinden alınmaması.
  • Batı Trakya göçmenlerinin yerleşecekleri yerlere gönderilmesi ve taşınmalarının sağlanması.
  • Acemi Sadun Paşa ve arkadaşlarının uygun şekilde geçimlerinin sağlanması.

Amasya Görüşmeleri Beşinci Protokol (Gizli)

Beşinci Protokol de Amasya Görüşmelerinde gizli ve imzasızdı. Bunda Paris Barış Konferansı’na gidecek olan kimselerin adları vardı. Buna göre heyet şu kişilerden oluşuyordu:

  • Tevfik Paşa (Heyet Başkanı)
  • İzzet Paşa (Askeri Delege)
  • Reşat Hikmet Bey (Siyasal Delege)

Amasya Görüşmeleri, 22 Haziran 1919’da sona ermiştir. Mustafa Kemal Paşa, Amasya Görüşmeleri’nde varılan sonuçları Erzurum, Ankara ve Diyarbakır komutanlarına bildirmiştir.

Amasya Görüşmelerinin Gizli Maddeleri

  • Ordudan uzaklaştırılacak komutanlar ile bazı subayların Askeri mahkemeye verilmesi hakkındaki emirlerin düzeltilmesi.
  • Malta’ya sürgün gönderilenlerin Osmanlı makamaları tarafından kovuşturulması için İstanbul’a getirtilmesi.
  • Ermenilerin içinde de kötülük yapanların da mahkemeye verilmesi.
  • İzmir’in Yunanlılar tarafından boşaltılması için İstanbul Hükümeti tarafından girişimde bulunulması ve gerekirse gizli emir ile halka mitingler yaptırılması.
  • İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin halktan zorla imza toplamasının önlenmesi.
  • Yabancı parasıyla satın alınmış cemiyetlerin çalışmalarına ve gazetelerin yıkıcı çalışmalarına son verilmesi.
  • Aydın Kuva-yı Milliyesi’nin desteklenmesi.
  • Milli Mücadeleye katılmış olan memurların yerlerinden oynatılmaması.
  • Batı Trakya göçmenlerinin sevk ve naklinin sağlanması. Acemi Sadun Paşa ve maiyetinin geçiminin sağlanması.

Amasya Görüşmelerinin Önemi ve Sonuçları

Atatürk’ün belirttiği gibi, Amasya Görüşmelerinin “en önemli” noktası kendisi ve arkadaşlarına iktidar mücadelesinin girmesini sağlayacak olan, Meclis’in İstanbul dışında toplanmasının Salih Paşa’ya kabul ettirilmesiydi.

  • Amasya Görüşmeleri ile Milli iradeyi egemen kılacak meclisin toplanması için seçimlerin yapılması kabul edilmiştir.
  • Temsil Kurulu rızasını almadan barış görüşmesine gitmeme kararını reddetti.
  • Erzurum ve Sivas Kongreleri ile oluşan milli teşkilat ve Temsil Heyeti İstanbul Hükümeti tarafından resmen tanınmıştır.
  • Sivas Kongresi kararları İstanbul Hükümeti tarafından kabul edilmiştir.
  • Amasya Görüşmeleri ile Milli mücadele hareketi İstanbul hükümetine karşı siyasal bir başarı kazandı.
  • Milli davaya karşı soğuk duran birçok kimse, İstanbul Hükümeti’nin Ankara temsilcileri ile anlaştığını görünce tereddütleri ortadan kalkmış ve milli hareketin yanında yer almışlardır.
  • İstanbul Hükümeti, Atatürk’ün deyimiyle Anadolu’ya tabi olmak zorunda kaldı.
Türk Tarihi Hakkında Daha Fazla Bilgi Almak İçin Hemen Ziyaret Et: derliyo.com/turk-tarihi/
Yararlandığım Kaynaklar:

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu
Instagram Hesabımı Takip Et, Yeni İçerikleri Kaçırma