fbpx
Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
Türk Tarihi

Halifeliğin Kaldırılmasının Siyasal Yansımaları

Halifeliğin kaldırılması, TBMM’nin 3 Mart 1924 tarihinde çıkardığı kanunla halifelik makamını kaldırmasıdır. Cumhuriyetin ilanından sonra gündeme gelen Halifeliğin kaldırılması meselesi, 3 Mart 1924’te gerçekleşmiştir.

Saltanatın kaldırılması ile Halifeliğin hukuki zeminini kaybettiği, Meclis içinde ve dışında tartışmalara konu olmuştur. Halifeliğin geleceği Cumhuriyetin ilanından sonra halife ve yandaşlarının davranışlarına bağımlı kalmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra verilen tepkiler ve muhaliflerin halifenin etrafında toplanmaları sorunun çözümünü hızlandırmıştır Halifelik konusu 3 Mart 1924 tarihli Meclis oturumunda tartışmaya açılmıştır. Yapılan görüşmelerden sonra geçilen oylamada halifeliğin kaldırılması oybirliği ile kabul edilmiştir.

halifeliğin kaldırılması
halifeliğin kaldırılması / Fotoğraf: Pinterest

Halifeliğin Tarihçesi

Halife sözcüğü İslam devletlerinde Peygamber’den sonraki devlet başkanlığı kurumunu ifade eder. İslamiyetin ilk dönemlerinde Müslümanlar sorunlarını doğrudan doğruya peygambere götürüyorlardı. Peygamberin vefatından sonra ortaya çıkan ilk sorun ise onun yerine kimin geçeceği olmuştu. Ortada önce iki aday bulunuyordu. Hz. Ebubekir ve peygamberin yeğeni ve damadı olan Hz. Ali.

Sonunda Hz. Ebubekir seçilmiş ve kendisine halife ünvanı verilmişti. Halifelerin seçimle belirlendiği Dört Halife döneminden sonra halifelik kurumu saltanata dönüştü. Emevilerden Muaviye, seçime son verip bir aile yönetimi kurunca, halifelik saltanata dönüşmüştür.

Türkler daha Selçuklu İmparatorluğu’nun kuruluş döneminde halifeliği ele geçirme imkanına kavuşmuşlardı. Fakat bu ünvanı almayı istememişlerdi. 1058 yılında Bağdat’a giren Tuğrul Bey, halifeyi makamında bırakmış ve sadece Sultan-ı İslam sanını almakla yetinmişti.

Osmanlı padişahları Yavuz Selim’den daha önce halife sıfatını kullanmışlardır. Bunu kullananların ilki I. Murat olmuştu. Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı ele geçirmesi sonrası Osmanlıların hilafet iddiası güçlenmiş ve kesinleşmiştir. Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken onu bir İslam birliğine dönüştürmeye çalışan II. Abdülhamit halifeliği önemli bir araç olarak kullanmaya yönelmişti.

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı sonunda yıkıldı. Ankara’da kurulan bir meclis hükümeti ülkeyi yönetmekteydi. 1 Kasım 1922’de saltanatın hilafetten ayrılmasına ilişkin yasa Meclis’ten geçmişti.

Saltanat kaldırılırken Osmanlı hanedanı ve halifelik hakkında net bir açıklama yapılmamıştı. 4 Kasım 1922’de Osmanlı hükümetinin istifa etmesinin ardından Padişah Vahdettin 16 Kasım’da İngilizlere başvurmuştur. Böylece Osmanlı Devleti’nin son padişahı Vahdettin halife sıfatıyla kalmıştı.

Saltanat kaldırıldığında Vahdettin halife ünvanını korumuştu. Ne var ki bu durum ancak 17 gün sürmüştü. Vahdettin İngilizlere sığınınca yeni bir halife seçimi kaçınılmaz olmuştu. Vahdettin’in İstanbul’dan ayrılmasının ardından 18 Kasım’da mecliste gizli bir oturum düzenlenmiştir.

Toplantıda hükümet, halife Vahdettin’in İngilizlere sığınarak İstanbul’dan ayrıldığını bildirmiştir. Hilafet makamına da Abdülmecit Efendi seçilmiştir.Yeni halifenin kendine tanınan sınırların dışına çıkması, gelişmeleri halifeliğin kaldırılması yönüne sürüklemiştir.

Halifeliğin Kaldırılmasından Önce Gerçekleşen Olaylar

Cumhuriyetin ilanı içte ve dışta bazı tepkilerin oluşmasına neden olmuştu. Cumhuriyetin ilanı törenlerle kutlanırken bazı çevrelerde de olumsuzluklara neden olmuştu. Buna tepkiyle yaklaşan çevreler şunlardı:

  • Saltanat ve Halife taraftarları
  • İstanbul basını
  • Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal Paşa ile ön sıralarda yer almış ünlü komutanlar

Saltanat ve Halife Taraftarları

Saltanat ve halifelik sistemiyle bütünleşmiş olanlar, TBMM’nin almış olduğu karara karşı tepki göstermişlerdi. Çünkü Cumhuriyet, İstanbul’daki Osmanlı hanedanının sonu demekti. Bu kişiler Cumhuriyet rejimine zamanla alışabilirdi.

İstanbul Basını

Cumhuriyetin ilanını beğenmeyip hemen eleştiriye geçen başlıca gazeteler şunlardı:

  • Tanin
  • Tevhid-i Efkar
  • Vatan

Bunların eleştirileri, Cumhuriyetin ülkenin sorunlarını hemen çözebilecek bir sistem olmadığı. Alınan kararın zamansız olduğu ve acele ile alındığı noktalarında birleşmekteydi. Eleştirilerin altında, Mustafa Kemal Paşa’nın Anayasal yetkilerle Cumhurbaşkanı seçilmesi. Halifelik makamının da devlet yönetiminin dışında bırakılmasıydı.

Cumhuriyeti erken bir girişim olarak gören H. Cahit Yalçın‘ın kuşkusuda Atatürk’ün bundan sonra tek başına davrancağı idi. Velid Ebüzziya, Cumhuriyetin ilanını bir balon uçurmaya ve dolap çevirmeye benzetiyordu.

Ahmet Emin Yalman ise Cumhuriyetin ilanına ve Atatürk’ün Cumhurbaşkanı seçilmesine karşı çıkıyordu. Ona göre bu durum Mustafa Kemal Paşa’nın kişiliğini zedeleyen bir bir gelişmeydi. Ahmet Emin Yalman‘a göre bu değişiklikle Meclis kararları onaylama konumuna indirilmişti. Hele halifelik de kaldırılacak olursa Türkiye’nin çok şey kaybedeceğini söylüyordu.

Kurtuluş Savaşı Liderlerinin Eleştirileri

Cumhuriyetin ilanı, o sırada İstanbul’da bulunan Rauf Bey’i ve bir kısım arkadaşlarını memnun etmemişti. Eleştiri getiren kişilerin başında şu isimler bulunuyordu:

  • Rauf Orbay
  • Kazım Karabekir
  • Ali Fuat Cebesoy
  • Refet Bele

Rauf Bey‘e göre cumhuriyetin ilanı ile, kamuoyu ani bir olay karşısında bırakılmıştı. Ona göre Cumhuriyetin ilanında acele edilmişti. Konu iyice tartışılmadan, Anayasadaki ilgili hükümler düzeltilmeden gündeme alınmıştı. Eleştirilerle dolu görüşleri 1 Kasım 1923 tarihinden Tasvir-i Efkar gazetelerinde yayınlamıştır.

Kazım Karabekir ile Fuat Cebesoy‘da işlerin gerçekleştirilme tarzından memnun kalmadıklarını açıklıyorlardı. Karabekir’in planı çok açıktı. Cumhuriyet ilan edildiğinde Mustafa Kemal Paşa salt o ünvanı almak için Cumhurbaşkanı seçilecekti. Ancak Cumhurbaşkanlığından hemen istifa edecekti. Ama istifa eden Atatürk, Cumhurbaşkanlarına verilen tüm haklardan da ölünceye kadar yararlanacaktı.

Mustafa Kemal Paşa istifa edince de Cumhurbaşkanı TBMM tarafından değil halk tarafından seçilecekti. Bu demeçler ve öneriler, Atatürk’ün barıştan sonra köşesine çekilip çekilmemesi konusunda tartışmalara yol açmıştı.

Onun yakın arkadaşlarından bir bölümü kendisinin çekilmesini isteyip bekliyordu. Geniş halk kesiminde Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı siyasi devrimi sürdürmesi için görevde kalmasını isteyenlerde az değildi.

Halifeliğin Kaldırılmasının Nedenleri

Halifelik makamına Abdülmecit Efendi seçilmişti. Meclis Halife’ye bağlılık arz etmesi için 15 kişiden oluşan bir heyeti İstanbul’a göndermiştir. Heyet 24 Kasım’da yeni Halife Abdülmecit Efendi tarafından kabul edilmiştir.

Halife sorunun tartışıldığı görüşmede Abdülmecit, Meclisin alacağı kararları kabul edeceğini belirtmişti. Seçilecek halifenin nerede oturacağı ve yetkilerinin ne olacağı sorunuda ortaya atılmıştı. Mustafa Kemal Paşa, seçilecek olan halifenin İstanbul’da oturması gerektiğini söylemişti.

Tartışmalı geçen görüşmelerden sonra 19 Kasım 1922’deki oturumda Abdülmecit Efendi, 148 oyla halife seçilmişti. Mustafa Kemal Paşa, halifenin kullanacağı ünvan ile nasıl davranması gerektiğine dair açıklamalar yapmıştı.

Buna göre Abdülmecit, sadece Müslümanların Halifesi ünvanını kullanacaktı. Bu ünvana başka şeyler eklemeyecekti. İslam dünyasına hazırlayacağı bildiride, TBMM’nin ve hükümetinin Türk halkı için en yararlı sistem olduğunu bildirecekti.

halifeliğin kaldırılması öncesinde gerçekleşen son cuma töreni
halifeliğin kaldırılması öncesinde gerçekleşen son cuma töreni / Fotoğraf: Pinterest

Halife Abdülmecit Efendi’nin Davranışları

TBMM’nin kararı ve Mustafa Kemal Paşa’nın açıklamaları, simgesel bir halifeliğin öngörüldüğünün kanıtıydı. Fakat Abdülmecit bazı itirazlarla bu sınırlar içinde kalmak istemediğini göstermişti. Refet Bele’ye Müslümanların Halifesi ünvanına ek olarak Hadimu’l-Harameyn sanını da kullanmak istediğini açıkladı.

Ayrıca Cuma Selamlıkları’nda hil’at ve Fatih Mehmet’in kullandığı şekilde sarık takmasının uygun olacağını söyledi. Mustafa Kemal Paşa’nın buna verdiği yanıt şöyledir: “Halife, Fatih’in sarığı yerine redingot giyebilir!”

Halife Abdülmecit, İstanbul’da gösterişli cuma namazları törenlerine heves ediyordu. Refet Bele’nin hazırlamış olduğu açıklama metnini de beğenmemiş ve kendisinin yeni bir metin hazırlayacağını bildirmiştir. Bu arada Halife Abdülmecit 21 Aralık’ta düzenlenen bir törenle kutlamaları kabul etmeye başlamıştı.

Halifenin konumu ve yetkileri çeşitli yerlerde tartışılmaya neden olmuştu. Saltanatın kaldırılmasına itiraz etmeyenler bile bu kez halifelik yanlısı kesilmişlerdi. Mecliste ortaya çıkan halifeye bağlı olma eğilimi M. Kemal Paşa’nın konuya daha ayrıntılı şekilde bakmasını gerektirmiştir.

Meclis İçinde Halifelik Lehinde ve Mustafa Kemal Paşa Aleyhine Başlatılan Kışkırtmalar

Mustafa Kemal Paşa kendi deyimi ile halk ile yakından temas kurmak için bir yurt gezisine çıkmıştı. 14 Ocak 1923’te başlayan gezide halk ile uzun sohbetlerde bulunmuştu. Halkın öğrenmek istediği konular arasında halifelik konusununda yer aldığını anlamıştı.

O dönemin gelişmelerinden biride, İskilipli Atıf Hoca ve Milletvekili Şükrü Hoca’nın kitap yayınlamalarıydı. Atıf Hoca İslam Yolu adlı kitapta halifenin din işlerinin yanında dünya işlerine de bakması gerektiğini savunuyordu. Bu kitap halife taraftarları tarafından büyük destek görmüştü. Atıf Hoca, halifenin “Peygamberin vekili ve halkın padişahı” olduğunu savunuyordu.

Dolayısıyla din işleri yanında dünya işlerine bakması gerektiğini söylüyordu. Milletvekili Şükrü Hoca da Hilafet-i İslamiye ve Büyük Millet Meclisi adından bir kitap yayınlamıştı. Kitap Mustafa Kemal Paşa’nın geziye çıkmasından bir gün sonra bütün vekillere dağıtılmıştı. Belirli bir grubun fikirlerini yansıtan bu kitapta “Halife Meclisin, Meclis Halifenin!” sloganı işleniyordu.

Ona göre devlet başkanı olacak kişi Padişah ve Halife diye iki ayrı ünvan yerine Halife diye anılmalıydı. Bu halife sadece Türkiye devlet başkanı değildi. Yeryüzündeki tüm Müslümanlar üzerinde de geçerli olacak yetkilere sahip olmalıydı. Bu sırada İstanbul basınının halifenin konumuna ilişkin yayınlara başlaması ülke çapında yeni dalgalanmalara neden oldu. Ağa Han ile Emir Ali’nin mektupları da bunlara yeni boyut eklemişti.

İstanbul Basının Yayınları

Cumhuriyet ilan edilirken TBMM’i halifeliğin kaldırılması ile ilgili bir karar almamıştı. Cumhuriyetin ilanını ve Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçilmesini ilk kutlayanlardan birisi Halife Abdülmecit Efendi olmuştu Fakat, Cumhuriyetin ilanından sonra, halifeliğin kaldırılacağı yolunda haberler yayılmaya başladı.

Aynı günlerde İstanbul basını Mustafa Kemal Paşa’nın tek adamlığa doğru yöneldiği şeklinde yazılar yazıyordu. Ayrıca Halifenin istifa edeceği, Anadolu’da veya yurtdışına gönderileceği şeklinde haberler görülmekteydi. İstanbul Barosu başkanı Lütfi Fikri Bey’in mektubu dikkat çekicidir.

Lütfi Bey, Hilafetin Türklüğe kazanılmış bir kuvvet, manevi bir hazine olduğunu ifade ediyordu. Halifeliğin kaldırılmasının önce hanedan, sonra millet için, Türklük için bir intihar olduğu iddiasındaydı. Bu yaklaşımın abartılı olduğunu savunan yazılar da basında yer alıyordu.

Ağa Han ile Emir Ali’nin Mektupları

Cumhuriyete geçiş basının yayımlarıyla halifeliğin ve Halife Abdülmecit’in ne olacağı sorununa dönüşmüştü. Yurt dışında da önemli gelişmeler oluyordu. Hindistan’ın Müslüman liderleri de bu tartışmaların içine girmişlerdi.

Hindistan’daki İsmailiye mezhebinin lideri Ağa Han ile Hintli Emir Ali de Başbakan İsmet Paşa’ya 5 Aralık 1923 tarihinde bir mektup göndermişlerdiBaşbakan İnönü’ye gönderilen fakat ona ulaşmadan İstanbul basınında yer alan mektup, Halifeliğin kaldırılmasını hızlandırmıştır.

Sünni Müslümanların halifesi için gözyaşı döken Ağa Han ve Emir Ali’nin kendileri Sünni değildir. Aynı zamanda bu kişilerin ikisi de İngiliz imparatorluğunun en itibarlı kişilerindendir. Emir Ali, İngiliz imparatorluğunun Privy Council üyesidir. Ağahanlık ise İngiltere imparatorluk döneminde ruhani reislik olmuştur.

Mektubun basında yayımlanmasından sonra Başbakan İsmet Paşa, TBMM’de yapılan gizli görüşmede konunun ele alınmasını istedi. Meclis de hilafet meselesini kendi sorunu olarak görmüş ve müdahaleye karşı çıkmıştır.

Mektup basında yayımlanınca buna ilk yanıtı Hakimiyet-i Milliye gazetesi verdi. Bunda daha çok mektubu yazanların kişilikleri üzerinde duruldu. Ağa Han’ın Dünya Savaşına girildiği zaman İngiliz siyasetine hizmet ettiği belirtildi. Mektubu yayımlayan gazeteciler tutuklandılar fakat mahkeme sonunda beraat ettiler.

Halife Abdülmecid Efendi
Halife Abdülmecid Efendi / Fotoğraf: Pinterest

Abdülmecit Efendi’nin İstekleri

Halifelik sorununda fitili ateşleyen kişi doğrudan doğruya Abdülmecit Efendi’nin kendisi olmuştu. Halife Abdülmecit Efendi’nin 22 Ocak 1924 tarihinde, İsmet Paşa’dan bazı talepleri oldu. Bunlar:

  • İstanbul’a gelen devlet yetkilerinin kendisini ziyaret etmemelerinden dolayı üzünlü olduğunu bildirdi.
  • Yanlış anlaşılmamak için Ankara’ya temsilci gönderemediğini belirtti.
  • Halifelik Hazinesi’nin gücünü aşan ve görevi dışında kalan harcamalar için devlet bütçesinden yardım yapılmasını istemişti.

İsmet İnönü durumu, Harp Oyunları nedeni ile İzmir’de bulunan Mustafa Kemal Paşa’ya iletmiştir. Ayrıca konunun Bakanlar Kurulunda da ele alınacağını da sözlerine eklemiştir. Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’ya verdiği cevapta, problemin Halifenin davranışlarından kaynaklandığını bildirmiştir.

Ayrıca gerek saraydaki gerekse dışarıdaki tavrının saltanat havası taşıdığını belirtmektedir. Bu haberleşmeden sonra Mustafa Kemal Paşa, kurmaylarıyla bir durum değerlendirmesi yapmıştır. Toplantıya katılan isimler şunlardır:

  • Mustafa Kemal Atatürk (Cumhurbaşkanı)
  • İsmet İnönü (Başbakan)
  • Kazım Özalp (Meclis Başkanı)
  • Fevzi Çakmak ( Genelkurmay Başkanı)

Toplantıda halifeliğin kaldırılması kararı verilmişti. Onun yanında, Şer’iye ve Evkaf Bakanlığının kaldırılması ve öğretim kurumlarının birleştirilmesi kararı da alındı.

Halifeliğin Kaldırılması Hakkındaki Kanun Teklifini Kim Verdi?

Mustafa Kemal Paşa 24 Şubat’ta Ankara’ya döndü. 1 Mart’ta Meclisin yeni dönemini açarken yaptığı konuşmada hükümetin çalışmalarını ana hatları ile açıkladı. Ertesi gün toplanan Halk Partisi Grubu’nda yapılan görüşmelerde, İzmir toplantısında alınan kararlar benimsendi. Alınan kararlar şunlardı:

  • Diyanet İşleri ve Vakıflar Bakanlığının kaldırılması.
  • Genelkurmay Bakanlığı’nın kaldırılması.
  • Eğitim ve Öğretimin birleştirilmesi.
  • Halifeliğin kaldırılması.

Fakat bunların hükümet tasarısı değil de milletvekilleri önerisi olarak meclise sunulması uygun görüldü. Halifeliğin kaldırılması hakkındaki teklif Urfa Vekili Saffet Efendi ve 53 arkadaşı tarafından verildi. Böylece “Halifeliğin Kaldırılması Ve ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Dışına Çıkarılması” kararı verildi.

Halifeliğin Kaldırılması Ne Zaman Gerçekleşti?

TBMM’nin 3 Mart 1924 günlü oturumunda yasa tasarılarının komisyonlara yollanmadan görüşülmesi kabul edilmişti. İlk önce Diyanet İşleri ve Vakıflar Bakanlığı ile Genelkurmay Bakanlığının kaldırılması kararı alındı.

Diyanet İşleri ve Vakıflar Bakanlığı Bakanlığı kaldırılarak, Diyanet İşleri Başkanlığı kurulması kararı verildi. Diyanet İşleri Başkanlığı, Başbakanlığa bağlı olacaktı. Genelkurmay Bakanlığıda kaldırılıp, Genelkurmay Başkanlığı kuruldu.

Öte yandan, ülkenin pek çok yerinde özel, ya da vakıflara bağlı din okulları ile genel öğretim yapan askeri okullar vardı. Nitekim, Vasıf Bey ile elli arkadaşının verdikleri öğretimin birleştirilmesi hakkındaki teklif kanunlaştı.

3 Mart 1924 günü Halifeliğin kaldırılması ve Osmanlı Soyunun Yurtdışına Çıkarılmasına Dair Kanun ile kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti, 3 Mart 1924 gününü büyük devrimlerin başlangıcı gibi yaşadı.

Halifeliğin Kaldırılması Kanunu (431 Sayılı Kanun)

“Hilafetin Kaldırılmasına ve Osmanlı Soyunun Türkiye Cumhuriyeti Dışına Çıkarılmasına Dair Kanun” 431 sayı ile kabul edildi. 431 numara taşıyan yasa 13 madde olarak düzenlenmişti. 1. maddede halifeliğin aslında hükümet ve Cumhuriyet kavramlarının içinde mevcut olduğu belirtiliyordu.

2. madde Halife ailesinin erkek ve kadınlarının ve bu kadınlardan doğanları ve damat olanların ülke dışına çıkartılması kabul edildi. 2. maddede yazılı olanların vatandaşlık haklarını kaldıran ve yurtdışına çıkma zorunluluğunu ön gören 3. ve 4. maddeler kabul edildi.

İkinci maddede sayılan kişilerin, Türkiye Cumhuriyeti’nde taşınmaz mal sahibi olamayacakları kararı alındı. Malların tasfiyesi, vekillik ve temsiliyet durumu ile, ne kadar yol parası alacaklarına dair 5 ve 7. madde kabul edildi. Padişahlara ait taşınmaz malların, saraylardaki eşyaların, padişahlığa ait emlak ve hazinenin devri ile ilgili 9 ve 11. maddeler görüşmesi olarak kabul edildi.

Halifeliğin Kaldırılması Hangi Madde İle İlgilidir?

Cumhuriyet kurulduktan sonra İsmet Paşa Hükümetin lideriydi. Hem İsmet Paşa kabinesini hem Millet Meclisini görevler vardı. Bunların bazılarına devrim niteliğinde görevlerde denilebilir. Devletin yönetim şekli 29 Ekim 1923’de belirlenmişti. Şimdi diğer hedeflere yönelmeye gelmişti.

Saltanatın kaldırılmasından, ardından cumhuriyet kurulmasından sonraki ilk hedef halifeliğin kaldırılmasıydı. Bu kanunlarla Türkiye, siyasi iktidarda dini nitelikli yarı Teokratik vasfından biraz daha sıyrıldı.

Dini siyasetten ayıran, devlet idaresinde dini ilke ve kurumları devlet dışında kılan Laik bir devlete doğru yöneldi. Kısacası halifeliğin kaldırılması Laiklik ilkesi doğrultusunda gerçekleştirilmiş bir inkılaptır.

Halifeliğin kaldırılmasının önemi

Halifeliğin Kaldırılmasının Önemi

Saltanattan sonra halifeliğin kaldırılması geleneksel toplum yapısına sahip olan Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırma mücadelesinin önünü açmıştır. Yapılması düşünülen inkilaplara, engel olmaya çalışacak kişilerin en önemli fırsat elinden alınmış oldu.

Atılan bu adımlarla beraber milli, laik demokratik ve çağdaş devleti kurmanın hukuki zemini tamamlanmıştır. Milli egemenlik mücadelesi tam olarak kanunlaşmış, esasları belirlenmiştir. Çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma mücadelesine tüm hızla girişilmiştir.

Halifeliğin Kaldırılmasının Sonuçları

Mecliste kanuna karşı birtakım tepkiler oldu. Ama bu itirazlar çoğu vekil tarafından kabul edilmedi. Kanun teklifi karşısında muhalif olarak söz alan kişi bağımsız Gümüşhane Milletvekili Zeki Bey oldu.

Adalet Bakanı Seyit Bey’in konuşmasından sonra başka söz isteyen olmadı. Yapılan oylamada Halifeliğin kaldırılması oybirliği ile kabul edilmiştir. Halifeliğin kaldırılmasının ülke içinde ve dışında birtakım sonuçlar ortaya çıkarmıştır.

  • 4 Mart 1924’de Abdülmecid ailesiyle birlikte İsviçre’ye gönderilmiştir.
  • Hanedana mensup 33 erkek ve 36 kadın hemen birkaç gün içinde yurtdışına çıkarıldılar.
  • Eski halife İsviçre’de Leman Gölü kıyısındaki Territel kasabasındaki Büyük Alp Oteli’ne yerleşti.
  • Başta Abdülmecid ve ailesi olmak üzere yol masrafları ve ihtiyaçları için gerekli para hükümet tarafından karşılandı.
  • Abdülmecit TBMM tarafından alınan kararın haksız olduğunu açıkladı.
  • Fransız yazarı Claude Farrere, Abdülmecid’i Fransa’ya kabul edilmesi için kampanya başlattı. Böylece Hicaz Kralı Hüseyin’i halife ilan etmeye hazırlanan İngiltere’nin girişimi kesilmeye çalışıldı.
  • Abdülmecit, 1924 Ekim ayında İsviçre’den Fransa’ya geçerek Nice’e yerleşti. İlerleyen dönemde Paris’e yerleşen eski halife 23 Ağustos 1944’te hayatını kaybetti.
  • Abdülmecit Paris’te toprağa verilmiş ve cenazesi 1954 tarihinde Medineye nakledilmiştir.
  • Hicaz Kralı Hüseyin halifeliğini ilan etmişse de bu Hint Müslümanları dahil kimseden destek bulamamıştır.
YARARLANDIĞIM KAYNAKLAR:
  • Hilafetin Kaldırılması – Vikipedi 
  • Devrimler ve Tepkiler – Mahmut GOLOĞLU
  • Tek Adam Mustafa Kemal 1922-1923 Cilt III – Şevket Süreyya AYDEMİR
  • Türk Devrim Tarihi 3. Kitap (Birinci Bölüm) – Yeni Türkiye’nin Oluşumu – Şerafettin TURAN
  • Türkiye Cumhuriyeti Tarihi II. Cilt – Atatürk Araştırma Merkezi 

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu