İzmir’in İşgali: Bütün Ülke Gözyaşları İçinde
İzmir’in İşgali, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Paris’te toplanan barış konferansının kararıyla İzmir kentinin 15 Mayıs 1919’da Yunanistan Krallığı tarafından işgaliyle başlayan ve 9 Eylül 1922‘de Türk ordusunun kente girmesiyle sona eren işgaldir.
Milli Mücadele tarihinde ayrı bir öneme sahip olan İzmir’in işgali, Türk Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından birini oluşturan olaylardan birisidir. Mondros Ateşkesi’nden sonra başlayan işgaller içinde Türk milletinin en çok tepki gösterdiği olay İzmir’in işgali olmuştur.
İzmir’in işgalinin hemen ardından Türk halkı, olayların ciddiyetini anlamış ve bağımsızlığa ulaşmak için bir arayış içersine girmiştir. Dolayısıyla Milli Mücadele döneminde milletin direnme gücünü ortaya çıkaran, İzmir’in 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgalidir.
Paris Barış Konferansı açıldıktan sonra Osmanlı toprakları üzerinde hak talep eden devletler, bunları kabul ettirebilmek için yoğun bir faaliyete geçmişlerdi.
Venizelos’un Anadolu üzerindeki toprak talepleri, 3000 yıllık olduğu iddia ettiği hakka ve bölgedeki Rum nüfusunun çoğunluk olduğu iddasına dayanıyordu. Bu gerekçe üzerine Yunanistan’a İzmir’in işgali izni vermek, ilhakını da tanımak demekti.
Bu gelişmeler üzerine, Osmanlı hükümeti, resmi görüşleri Fransızca açıklayabilmek için “Entente” adlı gazeteyi çıkardığı gibi, konferansa delege gönderilmek için de faaliyete geçti.
İzmir’in İşgali Nedenleri
Barış sorunumuz, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan 6,5 ay geçtiği halde, bazı geçici kararlar verilmiş olmasına rağmen yerinde sayıyordu. Bu, bizimle birlikte yenilgiye uğramış bütün müttefiklerimizden en sona kalarak Sevr idam hükmünün hakkımızda verilmesine kadar sürecekti.
Barışın gecikmesi Osmanlı Devleti’nin tasfiye edilmekte olan karmaşık sorunlarının fazlalılığından kaynaklanıyordu. Savaş dönemi boyunca, topraklarımız üzerinde yapılmış bulunan gizli antlaşmalara yeni yön verilmesinden, Osmanlı hükümetinin bu davranışlar karşısında sağlam durmamasından dolayı pazarlılar derinleşmişti.
En sonunda, Osmanlı hükümetinin Anadolu’ya karşı cephe alması ve Türk milletinin kurtuluş için ayaklanması da barışın gecikmesine neden olmuştu.
Osmanlı mirasından faydalanmak için ilginç bir istek de Yunanistan’dan geldi. Venizelos, 30 Aralık 1918’de Dört Büyüklere verdiği muhtırada, Marmama Denizi kıyısında Kalkan çizgisinin batısında kalan toprakları; 3000 yıllık bir tarihi geçmişe ve Rum nüfusunun çoğunluk iddalarına dayanarak istiyordu.
Bir alt komisyonda Amerikan ve İtalyan temsilcilerinin karşı çıkmaları üzerine bu istek benimsenmedi. Ama Fiume limanıkonusunda anlaşmazlık üzerine görüşmeleri protesto etmek amacıyla İtalyanların Paris Barış Konferansı’nı bir süre bırakmalarından Lloyd George faydalanmayı başardı.
İtalya’nın Libya’da yaptığı gibi İzmir’den Anadolu içlerine doğru yayılacağı ve girdiği Türk topraklarından çıkarılamayacağını iddia ederek İzmir’in işgal edilmesi ve art bölgesinin Yunanistan’a verilmesi konusunda Fransa ve Amerika’yı ikna etmeyi başardı.
Bu plana karşı çıkanlar olmasına karşın, Başkan Wilson’un desteği ile, Türkiye’deki Rumları korumak amacıyla Yunanlılara İzmir’in işgali için 2-3 tümen çıkarmalarına izin verildi.
İzmir İşgalinin İstanbul Hükümetine Bildirilmesi
14 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’da İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb, öğleden önce, İzmir’in işgal edileceğini Damat Ferit Paşa’nın konağına gelerek bildirdi.
İzmir’in işgal hazırlıklarını yürüten Yüksek Komiser Calthorpe’da aynı saatlerde Vali İzzet Bey ve 17. Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa’yı ziyaret ederek istihkamların Müttefik kuvvetler tarafından işgal edileceği haberini verdi.
17. Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa, notayı almadan Harbiye Bakanına gönderdiği telgrafta; söylentilere göre Yunanlıların, İtalyanların ya da Yunan Kızılhaçı tarafından hazırlanmış silahlı Rumların her birinin çıkarma yapabileceklerini ve bu durum karşısında ne yapılmasını açıklanmasını istemişti.
Harbiye Bakanı, İzmir’in işgali konusunun ateşkes gereği olduğunu belirtti. Söylentiler için de bunlara kulak asmamasını bildirdi. Zaten o sırada İngiliz Yüksek Komiser Yardımcısı Amiral Webb İzmir’in işgali hakkındaki notayı sadrazamın önüne koyuyordu.
Bunun üzerine Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa, birliklere yayımladığı emirde, istihkamları işgal edecek İtilaf kuvvetlerine karşı konulmamasını, gereken kolaylılığın gösterilmesini emretti. Saat 14:00’te İtalya dışında galip devletler müfrezeleri karaya çıkarıldı.
İşgal Öncesinde İzmir Halkının Çabaları
İzmir’de ateşkesin ardından çok üzücü haberler işitiliyordu. Türk Milleti hiç bir zaman maruz kalmadığı ve kalmayacağı hakaretlere maruz bırakılmıştı. Tek çaresi Wilson İlkelerine kalmıştı. Vatansever aydınlar ayrı ayrı ve birlikte tehlikenin önlenmesi için gerekli çareleri düşünmüşlerdi.
Bazılar “Wilson” prensiplerine aykırı olarak meydana gelen günlük olayları protesto etmek, dünyada mevcut bütün insani cemiyetlerin dikkatini çekmek gibi hiçbir fayda getirmeyecek önlemler söz konusu etmişlerdi.
Bunun yanında bazı gruplar da, mahvolmaktansa, milletin vatanperverlik duygularına dayanarak silahla karşı koymak ve bunun için de ülke içinde silahlı teşkilat kurmak gibi doğru tekliflerde bulunmuşlardı.
Zayıf karakterli bazı kimseler, büyük devletlerden birinin “Mandası” altına girerek galip olanların merhametine sığınmaktan başka çare olmadığını düşünmüşler ve bu fikirleri öne atmışlardı. Ancak bu kişilerin sayısı azınlıkta olduğundan, gerçek vatanperverlere, başlatacakları mücadele güç kazandırıyordu.
14 Mayıs günü, İzmir’in işgal edileceği öğrenen İzmir halkı, hükümet meydanında toplanmaya başladı. Orada, Ragıp Nurettin Bey’in konuşmasından ve heyecanlı halkın içinden söz alan vatanperverlerin çoşkulu konuşmalarından sonra, valiye bir heyet gönderilmesine karar verildi.
Vali İzzet Bey, toplantı haberi yapıldığını haber alınca, toplananların dağılmasını, aksi takdirde okulun İtilaf gemileri tarafından topa tutulacağı haberini gönderdi. Bu isteğe hiç kimse aldırış etmemiş, halk Yunanlılar tarafından İzmir’in işgalini görmeye asla tahammül edemiyor, bunun içinde her türlü fedakarlığa hazır bulunuyordu.
Bu öğüt halkın halinin çok acıklı olduğunu tümüyle gösteriyordu. Halk, memur ve subaylardan bazı kimseler ile gene Park Kahvesinde toplanarak durumu tartışmaya devam etti. Bu görüşmelerde ileri sürülen bazı fikirler ortaya çıkmıştı.
Reddi İlhak Cemiyeti’nin Kurulması
İzmir halkı, Kolordu Komutanı ve Valinin emirleri dışına çıkılarak, silahlı olarak koyabilecek subay, asker, jandarma, polis ve memurlarla halkın belli bir plan çerçevesinde düzenlenmesi ve oluşturulmasını kararlaştırdı.
Şehrin etrafında çıkış limanlarına hakim olan noktaların işgali, depolardaki silah ve cephanenin her ne şekilde olursa olsun ele geçirilerek savunmaya karar veren kuvvetlere teslimi ve bölgedeki ilçelerin de savunmaya katılmalarının yolları, iyice düşünüldü.
İtilaf Devletlerinin onayı ile Yunanlılar tarafından işgal edilecek olan İzmir’in ileride İtilaf Devletlerinden biri veya doğrudan Yunanlılar tarafından kendi topraklarına katılması, ihtimal dışında değildi. Özellikle Yunanlıların İzmir’i işgal ettikten sonra oradan çıkmamak için her türlü önleme başvuracaklarına şüphe yoktu.
Bu etraflıca düşünceler karşısında, önce Yunanlıları İzmir’e çıkarmamaya çalışmak ve bunda başarılı olunamadığı takdirde, en azıdan işgali kısmen askeri nitelikte sınırlayarak, ileride ne Yunanlılar ne de diğer yabancı devlet tarafından, şehrin ele geçirilmesine meydan vermemek için “Reddi İlhak Cemiyeti” kurulmasına karar verildi.
Wilson İlkeleri adı altında hakkın gasp ediliyor ve namusun parçalanıyor. Güzel memleketin Yunan’a verildi. Burada Rumlar daha fazla mıdır? Artık kendini göster. Bütün kardeşlerin mezarlıktadır. Oraya yüzbinlerle toplan ve ezici çoğunluğunu göster. Burada zengin fakir, akıllı cahil yok. Yunan hakimiyetini istemeyen ezici bir kitle olduğunu ilan ve ispat et!… Reddi İlhak Milli Heyeti
İzmir İşgali Sırasında Yaşanan Olaylar
Türk Kurtuluş Savaşını’nın dönüm noktası. Sabah saat sekizden başlayarak 12.000 mevcutlu Yunan kuvveti İzmir’e çıkmaya başladı.
Kadifekale’ye Yunan topları yerleştirilmiş, İzmir Başpapazı Hrisostomos, Yunan askerlerini kutsamaya başladı. Ellerinde Yunan bayraklarıyla rıhtıma birikmiş olan Rumlar, çoşkulu gösterilerde bulundular. Yunan erleri de rıhtımda Venizelos’un tablosu karşısında oyunlar oynamışlar; İstanbul’u işgal etme özlemlerini belirtmişlerdir.
Yunan İşgal Kuvvetleri Komutanı Albay Nikolas Zafirios kumandasında İzmir’de işgalle birlikte bildiri dağıtılmaya başlandı. “İzmir ve dolaylarında işgale başlıyorum. Amaç, mevcut kanunların korunması ve desteklenmesiyle bütün halkın refahını sağlamaktır. Memurlar işlerine devam etsinler. Şikayetler için kumandanlığın kapısı her zaman açıktır”.
15 Mayıs 1919 sabahı Yunanlılar İzmir’in işgaline başlamışlardır. Kordon boyunda yürüyüşe geçen bir Yunan birliğinin üzerine gazeteci Hasan Tahsin Recep’in tabancayla ateş etmesi üzerine, Yunan askeri ve yerli Rumlar taşkınlık yapmaya başladılar.
Pasaport iskelesine hükümet konağına doğru ilerleyen Efzon Alayı, Hristomos tarafından kutsandıktan sonra hükümet konağına yol alırken bir tabancadan çıkan kurşunlar karşısında ürküntü ile geri kaçmış ve yere yatarak ateşe başlamıştı.
Hasan Tahsin’in adını yaşatan dikilitaşın bulunduğu yerden geçerek önce kışlaya yönelindi. Buradan ateş edilmemesine ve beyaz bayraklarla teslim işareti verilmesine karşın subaylar alındı. Türk subayları, Rumların arasından Patris vapura götürüldü.
Rumların Türk askerlerine saldırmaları sonucunda başta Albay Süleyman Fethi olmak üzere 9’u şehit edildi, 29’u yaralandı ve çekilip götürülen 27’sinin sonucu belirsiz kaldı. Ege’nin bu ilk kurşun olayından sonra Yunan askeri şehrin sokaklarında ve kenar mahallelerine saldırdılar.
İzmir İşgaline Tepkiler
Türk halkı tarafından Yunanlıların İzmir’i işgali etmelerine karşı çok büyük tepkiler verdi. Öyle ki, Damat Ferit hükümeti bile bu tepkilerden büyük ölçüde etkilendi. Önceleri, bazı muhalefet ve saray çevreleri, kendi heyecanlarını dahi gizleyerek, olayı başka şekilde yorumlayabileceklerini düşündüler.
Mustafa Kemal Paşa 15 Mayıs günü Hükümete uğramıştı. Burada Bakanlar Kurulu toplantı halinde bulunuyordu. Toplantı arasında, tanıdığı bakanlardan birinden İzmir’in işgalini öğrendi. Bu bakanlara tepki göstermeleri gerektiğini, İstanbul’da yapamadıklarını, kendi yanına gelerek yapmaları gerektiğini bildirdi.
17 Mayıs günlü Alemdar gazetesinden Refi Cevat, Yunanlıların İtilaf devletlerinin yardımcı kuvvetleri sıfatıyla İzmir’in işgal edildiğini açıklıyor. Aslında işgali Yunanlıların yapmadıklarını, kendilerine vermiş olduğumuz hakka dayanarak İtilaf devletlerinin İzmir’in işgalini gerçekleştirmiş olduklarını ileri sürüyordu.
Bu arada 16 Mayıs günü hükümet istifa etti. İstifası kabul edilerek, yeni hükümeti kurma görevi tekrardan Damat Ferit Paşa’ya verildi. Damat Ferit Paşa istifa nedeni olarak, İtilaf devletlerinin İzmir işgali için verdiği son kararın hükümeti zor bir durumda bıraktığı için istifa ettiği yazılıydı.
18 Mayıs’ta ise İçişleri Bakanlığı emniyet müdürüne, son emre kadar bundan böyle kimsenin tutuklanmamasını emretmişti. Türkiye’nin böylesi ağır bir saldırı altında bulunduğu bir zamanda doğan ortak tepkiden, iç düşmanla mücadeleye ara verilmesi gerekli görülmüştü.
17 Mayıs tarihinde Hürriyet ve İtilaf Genel Merkezi, yaptığı toplantının sonucunda, İzmir’in işgali karşısında diğer partilerle ortak cephe kurma kararı alarak, İtilaf temsilcilerine bir muhtıra sundular.
Halkın tepkisi suda büyüyen halkalar gibi, uzaklaştıkça daha da yaygın oldu. Seydişehir, Bayramiç, Balıkesir… Bölge halkı İzmir’in işgalinin ertesi günü yaptıkları mitinglerle seslerini duyurmaya çalıştılar. 23 Mayıs’ta İstanbul’daki Sultanahmet mitingi çok ses getirdi.
Bu yapılan mitingler Mustafa Kemal Paşa’ya göre yeterli değildi. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastıktan sonra yaptığı genelgelerden ilki mitinglerin ve protestoların çoğaltılması içindi.
İzmir’in İşgalini Protesto Eden İlk Miting
15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgal ettiği sırada başlayan olaylar, kısa zamanda şehirde Yunanlıların Türkleri tacize ve hatta mezalime varacak eylemlere girişmeleriyle devam etmiştir. Böylece, uzun zamandan beri sessizliğe bürünmüş vatansever gençler, İzmir’e Yunanlıların geldiğini duyunca buna karşı harekete geçmişlerdir.
Yunanlıların İzmir’i işgallerinin sonucu olarak “Reddi İlhak” prensibini yayınlamışlar ve “İlhak-ı Red Heyet-i Milliyesi’nin” oluşumunu sağlamışlardır. Heyet, 14 Mayıs 1919 akşamı, İzmir halkını direnişe sevk eden açıklamasını kaleme almıştır.
Açıklamalar, öğrenciler tarafından Türk mahallelerinde dağıtılmıştır. Bu bildiriden sonra gece yarısı Yahudi Mezarlığında büyük bir miting gerçekleşmiştir. Milli Mücadele ruhunun toplumsal bir harekete dönüşmesinin ilk adımı kabul edilebilecek bu olayda halk, öğrencilerin çağrısına uymuştur.
Yunanlıların İzmir’in işgal etmesine İtilaf devletlerinin onay vermesi üzerine, “İzmir Telgrafçıları” sabaha kadar çalışarak, İzmir’in işgal edileceği haberini bütün telgraf merkezlerine duyurmayı başardılar. Bu haber bütün ülkede bir alev topu gibi yayılmıştı!
İzmir telgrafçılarının işgal haberini tüm ülkedeki telgraf merkezlerine ulaştırmaları, toplumsal hareketlenmenin de ateşini yakmıştır.
Denizli’de telgrafhanede bulunan mülki amir, almış olduğu bu haberi İstanbul’a bildirmişti. Bu arada Denizli ileri gelenleri, sabah bir miting yapmaya karar verdiler. Denizli şehri ve yakın köylüleri halkı İzmir’in işgalini toplanarak bir miting düzenlediler.
İşgale uğrayan memleket halkının silaha sarılması ve savaşması farz-ı ayindir. Fetva veriyorum, silah ve cephane azlığı veya yokluğu, mücadeleye mani olamaz. Hristiyanlara dokunmayız. Müftü Ahmet Hulusi Efendi
İzmir İşgalinin Önemi
Yunanlıların İzmir’i işgali bir dönüm noktası olmuştur. Bu zamana kadar, yapılan ateşkes birçok defa ihlal edilmişti. İtilaf devletlerinin birçok yasal olmayan işgalleri, hareketleri olmuştu. Fakat, özellikle milliyetçi olmayanlar için İzmir’in işgali de, kabul edilebilir davranışlardı.
İmparatorluk fikrini savunan kimseler bağımsız bir Osmanlı Devleti düşüncesinin hayal olduğunu, hiç değilse bir müddet, büyük bir devletin önderliğinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorlardı.
Milliyetçilere gelince onlar Türk yurdunda bağımsızlık istiyorlar, bunun için Arap ülkelerini gözden çıkarmış bulunuyorlardı. Ulusçuların örgütlenebilmesi ve Türk siyasetinde söz sahibi olabilmesi için, bağımsızlık hedefinin hem gerekliliği hem de olabilirliğinin kanıtlanması gerekliydi.
İzmir’in işgali, bağımsızlık hedefinin gerekliliğini kanıtladı. Olabilirliği ise, savaş alanlarında, Doğu Anadolu’da, Urfa’da, Maraş, Antep’te, Sakarya Savaşı’nda kan ve ateşle ispatlanacaktı.
Hasan Tahsin’in tek başına tabancalı direnişi üzerine Yunanlıların Kordon boyunda saatler süren yaptığı barbarlıklar, Yunanlıların Anadolu’ya neler getirmekte olduğunu Türk insanına mükemmel bir biçimde göstermişti.
İzmir İşgali Sonuçları
Yunan işgaline karşı ilk mücadele kararı alan ve karşı koymak için mücadele başlatan komutanlar:
- Ali Fuat Cebesoy
- Şefik Aker (Albay)
- Bekir Sami Günsav (Albay)
- Kazım Özalp (Albay)
Bu komutanların yanında pek çok subay ve vatansever yurttaş da İzmir’in işgaline karşı gelerek mücadele kararı almışlardır. Bu kişilerin çabaları sonucunda silahlı direniş çeteleri kuruldu (ilk kez Kuva-i Milliye [Milli Güçler] oluşmuştur).
İzmir’in işgaliyle birlikte meydana gelen olaylar ve yaşanan gelişmeler, yurdun dört bir köşesine yayılarak bütün toplumda derin tepkiler doğmasına neden olmuştur. 15-16 Mayıs 1919 günlerinde yaşanan büyük olaylar, Türk halkının hep birlikte ayağa kalkmasına neden olmuştur.
İzmir’in işgali ve sonrasında yaşananlar adeta Kurtuluş Savaşı’nın simgesi olmuştur.
Halk da en sonunda bu haksız işgallere dayanamamıştır. Başında askerlerin bulunduğu işgal karşıtı mücadeleye katılarak bu haksız durumunu bitirmeyi hedeflemişlerdir. Atatürk bu hareketi birleştirmiş ve Kuvayi Milliye’ye destek vermiştir. Halk da Mustafa Kemal’in yanında durmuş ve İstanbul Hükümeti’ne savaş ilan etmiştir.
En başta Kuvayi Milliye ile mücadele verilmiştir. Ardından da kurulan düzenli birliklerle işgallere karşı mücadele verilmiştir. Bütün amaç bundan sonra işgale karşı gelmektir. Bu savaş da bağımsızlık için yapılmaktadır. Bu savaşın adı da Kurtuluş Savaşı’dır.
- İzmir’in İşgali – Vikipedi
- Kurtuluş Savaşı Tarihi – Celal Erikan – Türkiye İşbankası Kültür Yayınları
- İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele – Sina Akşin – Türkiye İşbankası Kültür Yayınları
- Kurtuluş Savaşı Günlüğü – Zeki Sarıhan – Türk Tarih Kurumu
Emeklerinize sağlık Ali Bey. Siz ve sizin gibi tarih gönüllüleri sayesinde toplumumuz geçmişi daha fazla merak edip, araştırma ihtiyacı duyacaktır.
Ayrıntılı bir yazı olmuş,emeğine sağlık
Ali bey,aklınıza emeğinize sağlık, çok detaylı ancak yormadan bilgilendiren çalışma olmuş….
Teşekkürederiz
Hem detaylı, hem akıcı olması açısından çok önemli. Emeği geçenlere teşekkürler….
COK GÜZEL AKICI HARİKA YAZILARIN