Milletler Cemiyeti ve Türkiye (Cemiyeti Akvam)
Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam), günümüzdeki Birleşmiş Milletler’in temeli sayılabilecek bir organizasyondu. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İsviçre’de, 10 Ocak 1920’de kurulmuştur.
Milletler Cemiyetinin Kuruluş Amacı
Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleri, yaşanan savaşın acı deneylerini göz önünde tutarak, ileride böyle savaşların önüne geçmek, anlaşmazlıkları barış yolu ile çözmek, hukuk kurallarına saygılı olmak ve milletlerarası işbirliğini geliştirmek, böylece barış ve güvenliği korumak amacı ile, evrensel bir örgüt olarak, Milletler Cemiyetini kurmuşlardır.
Milletler Cemiyeti Ne Zaman Kuruldu?
Milletler Cemiyeti, günümüzdeki Birleşmiş Milletler’in temeli sayılabilecek bir kuruluştu. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İsviçre’de, 10 Ocak 1920’de kuruldu. Amacı, devletler arasında yaşanabilecek sorunları barışçı yollarla çözmekti.
Cemiyetin yasası, mağlup olan devletlerle yapılacak barış antlaşmalarına paralel olarak, Müttefiklerin girişimi ile, Paris’te hazırlanmış ve 25 Ocak 1919’da kabul edilmişti. Yasa hazır olunca, Başkan Wilson’un isteği ile, onun metni mağlup devletlerle imzalanan barış antlaşmalarının içine eklenmişti.
Bu antlaşmaları imzalayan devletler şu şekildedir:
- 28 Haziran 1919 – Almanya ile imzalanan Versay Antlaşması
- 10 Eylül 1919 – Avusturya ile imzalanan Saint-Germain Antlaşması
- 27 Kasım 1919 – Bulgaristan ile imzalanan Neuilly Antlaşması
- 4 Haziran 1919 – Macaristan ile imzalanan Trianon Antlaşması
- 10 Ağustos 1920 – Osmanlı Devleti ile imzalanan Sevr Antlaşması
Milletler Cemiyeti, savaş sonrasındaki mevcut durumu korumak amacını sürdürmek için, mağlup devletlere zorla kabul ettirilmiş olan barış antlaşmaları ile kurulan ve geniş ölçüde haksızlıklara dayanan bir düzenden soyutlanmayacak bir nitelikteydi.
Bu yüzden de uygulamada etkinlik göstermeyecekti. Bu nedenden dolayıda, devletler arasında ayrıca Tarafsızlık ve Saldırmazlık Antlaşmaları hızla artmıştı. Bununla birlikte, Cemiyet gene de insanlık tarihinde büyük bir aşama olmuştu. Geçirdiği deneyimler 1945 senesinde kurulacak Birleşmiş Milletler Yasasının hazırlanmasında faydalı olacaktı.
Versay Barış Antlaşması’nın 10 Ocak 1920 tarihinde, yürürlüğe girmesiyle, Milletler Cemiyeti kurulmuş oldu. Cemiyet altı gün sonra, 16 Ocak 1920’de Paris’te ilk konsey toplantısını gerçekleştirdi.

Milletler Cemiyeti Üyeleri
Yasası 10 Ocak 1920 günü yürürlüğe giren ve o sene içinde Cenevre’de çalışmalarına başlayan Milletler Cemiyetine başlıca Müttefik Devletlerin ( İngiltere, Fransa, İtalya, ve Japonya) egemen olacağı anlaşılmıştı.
Barış Antlaşmalarını İmzalayan Müttefik ve onların Ortakları olan Milletler Cemiyeti’nin ilk üye devletleri:
- Amerika Birleşik Devletleri
- Belçika
- Bolivya
- Brezilya
- Britanya İmparatorluğu
- Kanada
- Avusturalya
- Güney Afrika
- Yeni Zelanda
- Hindistan
- Çin
- Küba
- Ekvator
- Fransa
- Yunanistan
- Guatemala
- Haiti
- Hicaz
- Honduras
- İtalya
- Japonya
- Liberya
- Nikaragua
- Panama
- Peru
- Polonya
- Portekiz
- Romanya
- Sırp-Hırvat-Sloven Devleti
- Siam
- Çekoslavakya
- Uruguay
Sözleşmeyi kabul etmeye davet edilen tarafsız devletler:
- Arjantin
- Şili
- Kolombiya
- Danimarka
- İspanya
- Norveç
- Paraguay
- Hollanda
- İran
- Salvador
- İsveç
- İsviçre
- Venezuela
Milletler Cemiyeti’ne sonradan katılan devletler, alfabe sırasına göre şunlardır:
- Afganistan
- Almanya
- Arnavutluk
- Avusturya
- Bulgaristan
- Kosta Rika
- Dominik Cumhuriyeti
- Estonya
- Finlandiya
- Habeşistan
- Irak
- İrlanda
- Letonya
- Litvanya
- Lüksemburg
- Macaristan
- Meksika
- Mısır
- Türkiye
- Sovyetler Birliği
Türkiye’nin Milletler Cemiyeti Üyeliği
Milletler Cemiyeti’nin müzakere edildiği dönemde Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde varlık gösterebilecek bir siyasi durumu yoktu. Milletler Cemiyeti kurulduğunda Türk Kurtuluş Savaşı devam ediyordu.
14 Kasım 1922’de İsmet Paşa Lozan Konferansı’nda bir açıklama yaparak barış antlaşması sonrasında Türkiye’nin Cemiyet’e üye olmaktan memnun olacağını ifade etmiştir.
Ancak Musul sorununun devam etmesi nedeniyle Türkiye üye olmamış, bu sorunla ilgili olarak Cemiyet’in verdiği karar da Cemiyet’e karşı olumsuz düşüncelerin artmasına yol açmıştır.
Ancak gene de Türkiye Milletler Cemiyeti’nin konferanslarına ve silahsızlanma komisyonuna katılmış, teknik ve insani etkinliklerine ilgi göstermiştir. Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne daha sonra üye olmuştur (18 Temmuz 1932).
Lozan Antlaşması’na Milletler Cemiyeti yasası eklenmemişti. Bununla birlikte, Lozan sözleşmelerinde Milletler Cemiyeti’ne bir çok konuda rol ve yetkiler tanınmıştı. Bunlar şu şekildedir:
- Türk – Irak sınırının belirlenmesine ilişik 3. Maddenin ikinci paragrafında;
- Azınlıkların korunması bölümünde 42. ve 44. Maddelerde;
- Karma Hakem Mahkemesi konusunda 92. Maddede;
- Trakya sınırında demiryolu taşımacılığı ile ilgili 107. Maddede;
- Sağlık İşleriyle ilgili 116. ve 118. Maddelerde;
- Boğazlar Sözleşmesinin 13., 15. ve 18. Maddeleri
- Trakya sınırının askerlikten arındırılmasına ilişkin sözleşmenin 4. Maddelerinde öngörülmüştür.
Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Katılmakta Gecikmesinin Nedenleri
- İngiltere ile arasındaki Musul sorununda, Milletler Cemiyeti Konseyinin, İngiltere’nin etkisi ile, Türkiye’ye için olumsuz bir tutum içine girmesi.
- Dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın 15 Temmuz 1931 günü TBMM’nde açıklamış olduğu, Milletler Cemiyeti Yasasının 16. Maddesi uyarınca Konseyce alınabilecek zorlama önlemelerine katılma zorunda kalmaktan çekinmesi.
- Bu durumun, o dönemde Milletler Cemiyeti’ne girmek istemeyen Sovyetler Birliği’ne karşı bu önlemlerin uygulanma olasılığı, onunla uyum içinde olan Türkiye için sakıncalı bir durum yaratması.
Lozan Antlaşması’nın yapılmasından bir müddet sonra, Türkiye, Fransa ile 1926 senesinde Türk-Suriye Dostluk ve İyi Komşuluk Sözleşmesini ve aynı sene İngiltere ile Musul Antlaşması’nı yapmıştı.
Aynı zamanda, 1928 tarihinde İtalya ve 1929’da Bulgaristan ile Tarafsızlık Antlaşmalarını ve 1930 yılında da Yunanistan ile, önce Nüfus Mübadelesinden doğan sorunları tamamiyle kaldıran sözleşmeyi, ardından da Dostluk Antlaşmasını yapmıştı. Türkiye, batı ile iyi ilişkiler kurmak ve Sovyetler Birliği’ne dayanan dış politikasını dengelemeyi amaçlıyordu.
Türkiye Hangi İki Ülkenin Verdiği Teklif İle Milletler Cemiyetine Üye Olmuştur?
Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girişi bir davet üzerine gerçekleşmiştir. Türk Hükümeti böyle bir katılımı daha uygun görmüştür.
Milletler Cemiyeti Genel Kurulu, 6 Temmuz 1932 tarihindeki Çin-Japon sorununu görüşmek üzere yaptığı olağanüstü toplantısında, İspanya Temsilcisinin girişimi ve Yunan Temsilcisinin desteği ile, üyelerinin çoğunluğunun 6 Temmuz 1932’de Genel Kurula sunduğu bir önergenin oy birliği ile kabulünden sonra, Genel Sekreterce yapılmıştır.
Bunun üzerine, TBMM 9 Temmuz 1932 günü bir “Heyeti Umumiye” kararı ile Dışişleri Bakanının Milletler Cemiyeti Genel Sekreterine bir bir cevap yollamasını oybirliği ile kabul etmiştir.
Gönderilen yanıt üzerine Genel Sekreter konuyu Genel Kurula sunmuş ve Genel Kurul da 18 Temmuz 1932 günü 43 üyenin oybirliği ile Türkiye’yi üyeliğe kabul etmiştir.
Dünya ve dünya milletleri arasında sükun ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Milletler Cemiyetinde İlk Temsilcimiz Kimdir?
Türkiye Cumhuriyeti’nin Milletler Cemiyeti’ndeki ilk temsilcisi Cemal Hüsnü Taray’dır.
Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girmesi ile ilgili olarak Türkiye’nin Cenevre Elçiliği’nden Cemal Hüsnü Bey’in gönderdiği 30 Nisan 1932 tarihli rapor dikkati çekmektedir. Cemiyetin Genel Sekreterliği’nden aldığı davet üzerine Cemal Hüsnü Bey cemiyetin siyasi bürosu ile görüşmüştür.
Kendisine cemiyet temsilcileri tarafından Türkiye’nin Milletler Cemiyetine katılımı hakkında davet yazısı gönderileceği bildirilmiştir.
Türkiye, Milletler Cemiyetine katıldıktan sonra, cemiyet içinde barış ve ortak güvenlik için aktif bir çalışma içine girmiştir.
Milletler Cemiyeti tarafından, İtalya – Habeşistan Savaşı sırasında, yasanın 16. maddesi uyarınca alınan ekonomik ve parasal yaptırımlara Türk Hükümeti’de, duraksama göstermeden katılmıştır.

Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Davet Edilmesinde Neler Etkili Olmuştur?
Türkiye’nin Lozan Antlaşması ve sonrasında özellikle de 1930’lu yıllardan sonraki başarılı, dengeli politikası Milletler Cemiyeti’ne daveti ve üye olarak kabul edilmesine sebep olmuştur.
Ayrıca, Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne davet edilmesine etkili olan olaylar cumhuriyetin ilan edilmesi ve barışa olan katkısının görülmesidir.
Milletler Cemiyetine Hangi Sorunlar İçin Başvurulmuştur?
Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne götürdüğü sorunlardan ilk ikisi (Etabli anlaşmazlığı ve Musul sorunu), Türkiye’nin cemiyete üye olmadan önce, üçüncüsü (Hatay sorunu) ise üyeliğinden sonra ortaya çıkmıştır.
Nüfus Mübadelesi Sorunu
Lozan Antlaşması’na ek bir sözleşme uyarınca, Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesinin dışında tutulan İstanbul’daki Rum ve Batı Trakya’daki Türklerin kapsamı konusunda iki devlet arasında çıkan uyuşmazlık Karma Mübadele Komisyonunca da çözülemeyince, siyasi bir gerginlik ortaya çıkmıştı.
Bunun üzerine sorun, Lozan Antlaşması gereğince, Milletler Cemiyeti Konseyinin kararı ile, Uluslararası Sürekli Adalet Divanına götürülmüştü. Divan danışma niteliğindeki görüşü ile Yunanistan’ı haklı bulmuş, ama ortaya çıkan yeni gelişmeler nedeni ile uyuşmazlık çözülememişti.
En sonunda iki devletin 1 aralık 1926 günü yaptıkları Etabli Antlaşmasıyla, sorun çözülmüştür.
Musul Sorunu
Musul sorunu Milletler Cemiyeti tarafından, o dönemki siyasal durum ve koşullar içinde İngiltere lehine uygun biçimde ele alınmış ve 1926 Musul Antlaşması ile çözümlenmiştir.
Hatay Sorunu
Türkiye ile Fransa arasında yaşanana Hatay sorunu ise, o dönemdeki siyasal konjöktür ve koşulları içinde, Milletler Cemiyetinde Türkiye’nin davasına uygun bir biçimde ele alınmış ve yapılan antlaşmalarla çözüme kavuşmuştur.
9 Eylül 1936’da Mandaya son verecek ve onun yerine iki taraf arasında bağlaşma kuracak olan Fransa – Suriye Antlaşması, Suriyeli Bakanlar tarafından parafe edilir.
26 Eylül’de Milletler Cemiyeti Konseyinin toplantısında, Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras İskenderun ve Antakya halkına da kendi işlerini kendileri görmek yetkisinin sağlanması düşüncesini ortaya atmıştır. Bunun üzerine konunun Türkiye ile Fransa hükümetleri arasında görüşülmesi Konseyce kararlaştırılmıştır.
Hatay benim kişisel meselemdir. Durumu Fransız Büyükelçisine en başında açıkça ifade ettim. Dünyanın bu durumunda böyle bir konunun Türkiye ile Fransa arasında silahlı bir anlaşmazlığa sürüklenmesi asla olası değildir. Fakat ben, bunu da hesapladım ve kararımı vermiş bulunuyorum. Eğer gelecekte bu yolda çok az da olsa bir ihtimal belirirse, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığından ve hatta Büyük Millet Meclisi üyeliğinden de çekileceğim. Ve bir fert olarak bana katılacak birkaç arkadaşla beraber Hatay’a gireceğim. Oradakilerle elele verip mücadeleye devam edeceğim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Bozkurt-Lotus Sorunu
1926 senesinde açık denizde bir çarpışma sonucunda Bozkurt isimli Türk gemisini batıran Lotus adlı Fransız gemisinin kaptanı Türk makamlarınca tutuklanmıştı. Fransız kaptanın Türk makamları tarafından tutuklanması olayından doğan davada yargı yetkisi konusu da Lahey Adalet Divanına götürülmüştür.
Fransa, Türkiye’nin yaptığı tutuklamanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu öne sürerek açık denizlerde işlenen suçlarda, yalnız geminin bağlı olduğu devletin kovuşturma hakkı bulunduğunu savundu.
Adalet Divanı bunun zorunlu ve kesin bir kural olmadığına kanaat getirip suçun etkisinin Türk gemisinde görülmesi sebebiyle Türk Devleti’nin olayla ilgilenme hakkı bulunduğunu açıkladı ve Fransız kaptanı hakkında kovuşturma yapmakla Türkiye’nin uluslararası hukuka aykırı davranmadığını kabul etti.
Bu karar, literatüre Lotus prensibi olarak geçti ve “açık denizlerin serbestliği ilkesi” adı altında 1958 tarihli “Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi”nde sözleşmeye taraf tüm ülkeler için kural haline getirildi.
Milletler Cemiyeti Sözleşmesi
Devletler, uluslararasında işbirliğini geliştirmek ve bu uluslara barış ve güvenlik sağlamak üzere, savaşa girmemek için bazı yükümler üstlenmek; adalet ve onur üzerine kurulan uluslararası ilişkileri açıklıkla sürdürmek için, Milletler Cemiyetini kuran yasayı kabul etmişlerdir.
1. Madde
Bu yasayı imzalamış olup isimleri yasaya ilişik ekte yazılı olan devletler, yasanın yürürlüğe konulması gününden başlayarak 2 ay içinde Sekreterliğe sunulacaktır. Aynı zamanda, sekreterlikçe cemiyet üyelerine bildirilecek olan bir açıklama ile, hiçbir çekince ileri sürmeksizin, yasaya katılan devletler, cemiyetin kurucu üyeleridir.
Kendinisini özgürce yönetebilen ve ekte adı geçmeyen herhangi bir devlet, cemiyet tarafından konulan düzenlemeyi kabul etmesi koşulu ile, genel kurulun 2/3 çoğunluğunun kararı ile üye olabilir.
Cemiyetin herhangi bir üyesi, iki sene önceden haber vererek cemiyetten ayrılabilir.
2. Madde
Cemiyetin bu yasada belirlenen çalışmaları, sürekli Sekreterliğin yardımı ile, bir Genel Kurul ve Konsey tarafından yürütülür.
3. Madde
Genel kurul cemiyet üyelerinin temsilcilerinden oluşur. Toplantılar, belirli zamanlarda ve durumun gerektirdiği herhangi bir zamanda cemiyetin merkezinde ya da belirlenecek başka bir yerde toplanır.
Genel Kurul cemiyetin çalışma alanına giren ya da dünya barışını etkileyen her soruna bakar. Cemiyetin her bir üyesi Genel Kurulda üçten fazla temsilci bulunduramaz ve sadece bir oy hakkına sahiptir.
4.Madde
Konsey, başlıca Müttefik ve onların ortağı devletlerin temsilcileri ile cemiyetin diğer üyelerinden dördünün temsilcilerinden oluşur. Cemiyetin bu dört üyesi, Genel Kurul tarafından özgürce ve onun saptayacağı zamanlarda seçilir.
5. Madde
Yasa ya da antlaşma hükümlerinin açıkça tersini öngördüğü durumlar dışında, Genel kurul ya da Konseyin kararları toplantıda temsil edilen üyelerin oybirliği ile verilir.
Genel Kurulun ya da Konseyin ilk toplantıları Amerika Birleşik Devletleri Başkanının daveti üzerine. yapılacaktır.
6. Madde
Sürekli Sekreterlik Cemiyetin merkezinde kurulmuş ve bir genel sekreter ile yeterli sayıda sekreter ile personelden oluşur. Sekreterler ve Sekreterlik çalışanları, Konseyin onayı koşulu ile, Genel Sekreter tarafından atanır.
7. Madde
Cemiyeti merkezi Cenevre’de kurulmuştur. Konsey bu merkezin başka yerde kurulmasına her zaman karar verebilir. Sekreterlik de kapsam içine girmek üzere, Cemiyetin tüm kadroları ve onlara bağlı hizmetler erkek ve kadınlara eşit oranda açıktır.
8. Madde
Cemiyetin üyeleri, barışın korunması bakımından, ulusal silahlanmanın ulusal güvenlik ve bir toplu hareket için uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesi ile bağdaşan en aşağı düzeye inmesini kabul eder.
Konsey, her devletin coğrafi durumunu ve özel koşullarını gözönünde tutarak, bu indirime ilişkin planları, çeşitli hükümetlerin inceleme ve kararlarına sunmak üzere, hazırlar.
9. Madde
Yasanın 1. ve 8. Maddeleri hükümleri ve genel olarak kara, deniz ve hava kuvvetleri sorunları konusunda Konseye görüşünü bildirmek üzere, bir sürekli Komisyon kurulacaktır.
10. Madde
Cemiyet üyeleri, Cemiyetin tüm üyelerinin toprak bütünlüklerine ve siyasal bağımsızlıklarına saygı göstermeyi ve onları herhangi bir dış saldıraya karşı korumayı üstlenir. Saldırı, saldırı tehdidi ya da tehlikesi durumlarında, konsey bu görevin yerine getirilmesini sağlayacak önlemleri düşünür.
11. Madde
Cemiyet üyelerinden birini doğrudan doğruya etkilesin ya da etkilemesin, her savaş ya da savaş tehdidinin Cemiyetin tamamını ilgilendireceği ve Cemiyetin uluslararası barışı etkin biçimde korumaya yarayacak gerekli önlemleri almakta yükümlü olduğu kesinlikle açıklanır.
12. Madde
Cemiyetin üyeleri, aralarındaki ilişkilerin kesilmesini doğurabilecek bir anlaşmazlık çıkınca, bunu ya hakem yöntemine ya yargısal çözüm biçime bağlamak ya da Konseyin incelemesine sunmak konusunda karar almışlardır.
13. Madde
Cemiyet üyeleri, aralarında kendi görüşlerine göre bir hakem ya da yargısal çözüm yoluna gitmeyi gerektiren bir uyuşmazlık çıkar ve bu uyuşmazlık diplomasi yolundan tatmin edici biçimde çözülmezse, sorunun tamamını bir haekmliğe ya da yargısal çözüme bağlamak konusunda anlaşmışlardır.
14. Madde
Konsey Uluslararası Sürekli Adalet Divanı kurulması için bir tasarı hazırlamak ve bunu Cemiyet üyelerine sunmakla görevlidir. Divan, tarafların kendisine sunacakları uluslararası nitelikte her türlü uyuşmazlıklara bakacaktır.
15. Madde
Cemiyet üyeleri, aralarında ilişkilerin kesilmesini doğurabilecek nitelikte bir anlaşmazlık çıktığı ve bu uyuşmazlık 13. maddede öngörülen hakem ya da yargısal çözüm yöntemine sunulmadığı zaman, uyuşmazlığın Konseye sunulmasında anlaşmışlardır.
Bu amaçla, onlardan birinin, soruşturma ve eksiksiz bir inceleme yapılmak üzere, her türlü önlemi alacak olan Genel Sekretere, bu anlaşmazlıktan haber verilmesi yeterlidir.
Konsey uyuşmazlığı Genel Kurula götürebilir. Genle Kurul da taraflardan birinin istemi üzerine uyuşmazlığı ele alır. Bu istem uyuşmazlığın Konseye sunulmasından başlayarak 14 gün içinde yapılmış olmalıdır.
16. Madde
Cemiyet üyelerinden biri 12., 13., ya da 15. maddeler gereğince üstlendiği yükümlere aykırı olarak savaşa başvurursa, cemiyetin diğer üyelerine karşı bir savaş eyleminde bulunmuş sayılır. Bu üyeler o devlet ile ticari ve ekonomik tüm ilişkilerini derhal kesmeyi, vatandaşlarının yasayı bozan devletin vatandaşları ile tüm ilişkilerini yasaklamayı yükümlenir.
17. Madde
Sadece biri cemiyet üyesi olan ya da ikiside cemiyet üyesi bulunmayan iki devlet arasında uyuşmazlık çıktığı zamanlarda, cemiyete yabancı devlet ya da devletler, uyuşmazlığı çözüme kavuşturmak üzere, Konseyin uygun göreceği koşullar çerçevesinde, cemiyet üyeleri üstlendiği yükümlere uymaya çağırır.
18. Madde
Cemiyet üyelerinden birinin yapacağı herhangi bir antlaşma ya da uluslararası yüküm Sekreterlikçe anında kütüğe yazılacak ve bu en kısa sürede yayımlanacaktır.
19. Madde
Genel Kurul çeşitli zamanlarda cemiyet üyelerini, uygulanamaz bir duruma gelmiş olan antlaşmalarının sürdürülebilemesi dünya barışını tehlikeye sokabilecek olan uluslararası durumların yeniden incelenmesine çağırabilir.
20. Madde
Cemiyet üyeleri, her biri kendini ilgilendirdiği ölçüde, yasanın, aralarında yapılmış olup yasa hükümleriyle bağdaştırılması olanaklı bulunmayan anlaşmaları ortadan kaldırdığını kabul eder ve gelecekte böyle anlaşmalar yapmamayı yükümlenirler.
Üye devletlerden biri, cemiyete katılmadan önce, yasa hükümleri ile bağdaşmayan yükümlülükler üstenmişse, bu yükümlülüklerden kurtulmak için gerekli önlemleri hemen almak zorundadır.
21. Madde
Yasanın hiçbir hükmü, barışın sürdürülmesini sağlayan hakemlik antlaşmaları ve Monroe Doktirini gibi bölgesel anlaşmalara aykırı düşmez.
22. Madde
Aşağıdaki ilkeler, savaştan sonra eskiden kendilerini yöneten devletlerin egmenliklerine bağlı olmaktan çıkmış ve çağdaş dünyanın özellikle zor koşulları içinde henüz kendi kendilerini yönetemeyen halkların bulunduğu sömürgelere ve ülkelere uygulanır.
Bu halkların genlik ve gelişmelerinin sağlanması kutsal bir uygarlık ödevidir ve bu ödevin yerine getirilmesi için bu yasaya güvenceler konulmuştur. Bu güvenceler şu şekildedir:
- Bunların uygulanması için en iyi yöntem, sözkonusu halkların savunmasını, kaynakları, deneyleri ya da coğrafya durumları bakımından bu sorumluluğu üstlenmeye en elverişli bulunan ve onu kabul eden ilerlemiş uluslara verilmelidir. Bunlar, bu korumayı, mandater olarak ve cemiyet adına yapacaklardır.
- Mandanın niteliğinin, halkın gelişme düzeyine, ülkenin coğrafya durumuna onun ekonomik koşullarına ve benzeri öbür tüm koşullara göre değişiklikler göstermesi gerekir.
- Tüm durumlarda, manda yöneticisi, yönetimini üstlendiği ülke konusunda Konsey’e yıllık rapor yollayacaktır.
23. Madde
Milletler Cemiyeti üyeleri, sonradan yapılacak uluslararası sözleşmelerin hükümleri saklı tutulmak ve bunlara uygun olmak üzere:
- Kendi ülkelerinde ya da ticaret ve sanayi ilişkilerinde bulundukları diğer tüm ülkelerde erkek, kadın ve çocuğa saygı gösterir. İnsan onuruna yakışır şekilde çalışma koşullarını sağlamaya ve bu koşulları sürdürmeye çaba sarfeder.
- Yönetimlerine bağlı ülkelerde yerli halka saygı gösterecek işlem yapmayı yükümlenirler.
- Kadın ve çocuk ticaretine, afyon ve diğer uyuşturucu maddelerin alım satımına ilişkin anlaşmaların genel denetimi ile Milletler Cemiyeti’ni görevlendirirler.
- Kamu yararı için silah ve mühimmat ticaretinin denetimi gerekli olan ülkelerde bu ticaretin genel denetimi ile Milletler Cemiyeti’ni görevlendirirler.
- Hastalıkları önlemek ve hastalıklarla mücadele için uluslararası nitelikte önlemler almaya çaba sarfederler.
24. Madde
Toplu antlaşmalarla daha önce kurulmuş olan tüm uluslararası bürolar, tarafların onayının alınması koşulu ile, cemiyetin yetkisi altına konulacaktır. Uluslararası nitelikte sorunların çözümü için daha sonra tutulcak olan diğer tüm uluslararası bürolar ve komisyonlar da cemiyetin yetkisi altına eklencektir.
25. Madde
Cemiyet üyeleri usulüne göre izin almış olup sağlığın iyileştirilmesi, hastalığa karşı önleyici koruma ve yeryüzünde acıların azaltılması amacını güden Kızılhaç Ulusal Gönüllü örgütlerinin kurulmasını ve aralarında işbirliğinde bulunmalarını özendirmeye ve kolaylaştırmayı üstlenirler.
26. Madde
Bu yasada yapılcak değişiklikler, temsilcileri konseyi oluşturan cemiyet üyelerince ve temsilcileri genel kurulu oluşturan üyelerin çoğunluğu tarafından onaylanır onaylanmaz yürürlüğe girecektir. Cemiyetin her üyesi yasada yapılan değişiklikleri kabul etmemekte serbestir, bu durumda cemiyet üyesi olmaktan çıkar.
- Osmanlı Başkentinde Ramazan Ayında Değişen Hayatlar
- Patrona Halil İsyanı: Osmanlı’nın Dönüm Noktası
- 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi’nin Tarihsel Önemi
- Viyana Kongresi: Avrupa’da Sistemin Düzenlenmesi
- Çeşme Baskını (1770) Nedenleri ve Sonuçları
- Milletler Cemiyeti – Vikipedi
- Bozkurt-Lotus davası – Vikipedi
- Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları I. Cilt (1920 – 1945) – İsmail Soysal – Türk Tarih Kurumu
- Hatayın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar – Tayfur Sökmen – Türk Tarih Kurumu
- Kısa 20. Yüzyıl Tarihi – Sina Akşin – Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları