İstanbul’un İşgal Günleri ve Kurtuluşu
Birinci Dünya Savaşının sonunda Osmanlı Devleti ile imzalanan Mondros Mütarekesi sonucunda İtilaf devletleri, İstanbul’u 13 Kasım 1918 tarihinde resmen işgal etmişlerdir.
Doğu sorununun çözümünde müttefik devletler açısından İstanbulu’un işgal edilmesi kendi aralarında her zaman problem yaratmıştır.
Kendi aralarında paylaşamadıkları İstanbul’u, Mondros Mütarekesinin imzalanmasının ardından 13 Kasım 1918’de İstanbul önlerine gelen itilaf donanmaları İstanbul’u hep birlikte ablukaya almıştır.
13 Kasım 1918’de ortaya çıkan işgal durumu, ileride yaşanacak bir takım siyasi ve askeri olayların sonucunda 16 Mart 1920’de resmi bir işgale dönüşücektir.
16 Mart 1920’de resmi şekilde işgal edilen İstanbul’da şehrin kontrolü tamamen itilaf güçlerinin eline geçmiş ve haksız tutuklamalar başlamıştı.
Uzun bir işgal döneminin ardından İstanbul tekrar Türk Ordusu’nun denetimine girmiş, İstanbul’u haksızca işgal eden itilaf donanmaları Türk Bayrağını ve Ordusunu selamlayarak şehirden ayrılmışlardır.
İstanbul Neden İşgal Edildi?
Kurtuluş Savaşının dönüm noktalarından birini İstanbul’un işgali oluşturmaktadır. Mondros’u bahane eden itilaf kuvvetleri Anadolu’nun çeşitli bölgelerine asker çıkartarak işgallere başlamışlar ve en sonunda İstanbul’un stratejik noktalarınıda ele geçirmişlerdir.
Osmanlı idaresinin denetimine el koymayan itilaf kuvvetleri zaman içinde idareyede el koyacak ve İstanbul’u tamamiyle işgal edecektir.
Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da başlatmış olduğu milli hareketin kuvvetlenmeye başlaması ve halkın desteğini sağlaması İngilizler tarafından dikkatle takip edilmekteydi.
Anadolu’da ki Kuvayi Milliye hareketi ve Mebusan Meclisinin toplanması İngiliz politikalarına ters gelince İstanbul 16 Mart 1920’de resmen işgal edilmiştir.
İstanbul’un işgali öncesinde Türkiye’de meydana gelen gelişmelere bakacak olursak;
- Hükümet değişikliği ile Ali Rıza Paşa Hükümeti’nin Damat Ferit Paşa Hükümeti yerine gelmesi itilaf devletlerinde endişeye sebeb olmuştur.
- Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Temsil Heyetinin 22 Ekim 1919’da Amasya Protokolü imzalamaları. İmzalanan bu protokole göre Meclis seçimlerinin en kısa zamanda yapılması karar alınmıştır.
- Yapılan seçimlerin ardından toplanan Meclisin 28 Ocak 1920’de Misak-ı Milli’yi kabul etmesini İngilizler kendilerine karşı bir başkaldırı olarak görmüşlerdir.
- Akbaş cephaneliğine Milli Kuvvetler tarafından düzenlenen baskın sonunda itilaf devletlerinin prestijine darbe indirilmiş ayrıca milli harekete büyük bir moral kazandırmıştır.
Yaşanan bu gelişmelerin sonucunda, İstanbul şehrinin işgali İngilizler tarafından kaçınılmaz bir hal almıştır. İngilizlerin, İstanbul’un işgal edilmesi ile elde edecekleri şunlardır;
- İstanbul’un stratejik konumundan faydalanmak
- Sömürgelerine giden yolların güvenliğini sağlamak
- Rusya’da iktidara gelen Bolşeviklerin yayılmasını engellemek
- Halifenin manevi gücünü kullanıp bunu İslam dünyasında kullanmak
- Anadolu’da ortaya çıkan milli hareketin önüne geçebilmek
- Meclis üzerinde baskı oluşturup işgal ettiği şehrin yönetimini kolaylaştırmak
İstanbul’un İşgal Kararının Alınması
Osmanlı Devleti ile yapılacak olan barış antlaşmasının koşullarını belirlemek üzerine Londra’da 12 Şubat 1920 tarihinde itilaf devletleri tarafından bir konferans düzenlemiştir.
Londra Konferansına katılan İngiltere , İstanbul’un, işgalini tartışmaya açacak ve müttefiklere kabul ettirecektir.
Londra Konferansında , Anadolu’da bulunan milli kuvvetlerin direnç gösterdikleri ve Mondros Mütarekesinin 20. maddesine Türk askerinin uymadığı belirtilmiş ve askeri hazırlık yapılması kararlaştırılmıştır.
İstanbul’da bulunan Yüksek Komiserlerin verdiği rapora göre, Anadolu’da askeri önlem alma şansı olmadığından dolayı yapılması gereken İstanbul’un işgal edilmesiydi.
Anadolu’da her geçen gün kuvvetlenen Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Anadolu hareketi , İstanbul işgal edilirse ancak önlenebilir görüşü ön plana çıkmıştır toplantıda.
Yapılan görüşmelerin sonucunda itilaf devletleri komiserleri 15 Mart 1920 günü İstanbul’un işgali hakkında son toplantılarını yaptılar.
16 Mart 1920 sabahı İstanbul’un işgaline ve itilaf devletleri askerlerinin gerekli önlemleri almaları kararlaştırıldı.
İngilizler ilk olarak Şehzadebaşı’ndaki Muzıka karakolu ve daha sonra Harbiye Nazırlığını işgal etmiştir.
Harbiye Nezareti kuşatan İngilizlere ateşle karşılık verilmiş ve bir kısım Türk asker şehit edilmiştir. Osmanlı Meclisi dağıtılmış, Anadolu hareketini destekleyen mebuslar tutuklanmıştır.
İstanbul’u İşgal Edenler Kimlerdir?
Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra İtilaf Devletleri ile Mondros Antlaşmasını imzalayan Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul işgal edilmiştir.
13 Kasım 1918’de ilk işgali yaşayan İstanbul 16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri tarafından ikinci kez işgal edilmiştir. İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunan Askeri kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir.
İstanbul’un İşgali Sırasında Yaşanan Olaylar
İtilaf Devletleri donanmaları İstanbul önlerine demirledikten ve karaya asker çıkardıktan sonra çeşitli hareketlerle varlıklarını Osmanlı Başkentinde hissettirmeye başlamışlardır.
İngilizlerin kendilerini aşırı kibirli ve üstün görmelerinin sonucunda İstanbul halkı çok büyük sıkıntılar yaşamışlardır.
Askeri Selamlama Meselesi
Osmanlı ordusu askerlerinin , İtilaf askerlerini sokakta gördükleri zaman rütbe farkına bakılmadan selamlaması isteniyordu ve mecbur tutuluyordu.
Askeri teamüle göre yüksek rütbeli askerlerin ast rütbeliler tarafından selamlanmaları askeri kuraldır. Türk ordusuna mensup askerlere tam tersi bir uygulama sunularak onur kırıcı bir durum yaratılmıştır.
Trenlerde ve Vapurlarda Birinci Mevkide Oturma Meselesi
İtilaf ordusuna mensup askerlerin vapur ve trenlerde birinci mevkide oturmaları halk içinde büyük sıkıntı yaratmıştır.
Birinci mevki bilet alan yolcular yerlerinden kalkmak ve İtilaf devleti askerlerine yer vermek durumunda kalmışlardır.
Tren garlarında beğenmedikleri yolcuları trene ve vapurlara binmeleri engellenmiştir.
İstanbul Sokaklarında Psikolojik Baskılar
Halka ve Devlet yetkililerine baskı yapmak amacıyla İstanbul sokaklarında resmi yürüyüşler yapan İtilaf Devletlerin ait birlikler İstanbul halkına güçlü olduklarını göstermeye çalışmışlardır.
İttihat ve Terakki Cemiyeti Üyelerinin Tutuklanmaları
İtilaf Devletleri özellikle İngiltere’nin Tevfik Paşa hükümetine zorla İttihat ve Terakki mensubuna üye olanları takip ettirip tutuklamalar yapılması istenmiştir.
İngiltere’ye göre asıl suçlu olan İttihatçılardı. Tevfik Paşa döneminde BekirAğa bölüğünde yaklaşık yüz kadar İttihatçı bulunmaktadır.
Damat Ferit Paşa’nın hükümeti döneminde tutuklamalar hızlı bir şekilde artmış ve Bekir Ağa bölüğünde tutuklananların sayısı 223 kişiye ulaşmıştır.
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in İdamı
İşgal döneminde İstanbul halkını çok üzen bir olayda Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in idamıdır. Kemal Bey, Yozgat mülki amiri görevindeyken Ermeni tehcirindeki uygulamarından dolayı Divanı Harp tarafından idama mahkum edilmiştir.
Kemal Bey’in idamı 8 Nisan’da Beyazıt Meydanında gerçekleşmiştir. Haksız yere yapılan bu idama İstanbul halkı çok sert tepki göstermiştir.
Kemal Bey’in tehcir sırasında yaptığı tek şey Türkleri , Ermenilerden korumak olmuştur. İstanbul’daki gençler bu idam kararına çok büyük tepki göstermişler ve İngilizlerden kurtulmanın yollarını konuşmuşlardır.
Ben bir Türk memuruyum ,aldığım emri yerine getirdim.. Yabancı devletelere yaranmak için beni asıyorlar… Eğer adalet bu ise kahrolsun böyle adalet! Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey
İstanbul’da idama karşı protestoların sonucunda İngilizler çok sayıda aydın , subay ve fikir insanını tutuklayıp Malta adasına sürgüne yolladılar.
Haberleşmenin Kesilmesi
İtilaf Güçleri, haberleşmeyi denetim altına alabilmek için, Posta ve Telgraf Müdürlüklerine el koymuşlardır.
Erenköy, Üsküdar, Kadıköy Postaneleri ile Merkez, Beyoğlu ve Tophane Telgrafhanelerini işgal edilerek Anadolu ve dış dünya ile iletişim kesilmiştir.
Resmi Binaların İşgal Edilmesi
İtilaf Kuvvetleri, haberleşmeye el koyduktan sonra bazı resmi kurumlarıda işgal etmişlerdir. Resmi kurumlarda çalışan görevliler işlerinden uzaklaştırılmışlardır. İşgal edilen kurumların başında;
- İstanbul Üniversitesi
- Üsküdar Adliye Dairesi
- Üsküdar Belediye Binası
- Beyazıt’ta bulunan Türk Ocağı
- Maltepe Hastanesi
- Üsküdar Paşakapısı Cezaevi
Tutuklamalar
İstanbul’un 16 Mart 1920 tarihinde resmen işgali sonrasında İtilaf Devletleri, politikacılar, askeri-sivil bürokratlar, aydın kesim olmak üzere çok sayıda haksız tutuklamalarda bulunmuşlardır.
Mahmud Cemal Paşa (Mersinli) evi İtilaf askerleri tarafından basılarak tutuklanmış, Eski Genelkurmay Başkanı olan İsmail Cevat Paşa (Çobanlı) İngilizler tarafından gözaltına alınmıştır.
İtilaf kuvvetleri Meclisi Mebusan binasını basarak burada milletvekillerini tutuklamak istemişledir. Özellikle Hüseyin Rauf Bey, Kara Vasıf ve Edirne Vekili olan Ahmet Şeref Aykut ve Ahmet Faik Kaltakkıran isimli vekiller tutuklanmak istenmiştir.
İngilizlerin bu isteği Mebusan Meclisi üyeleri tarafından kabul edilmemiş ve özellikle Rauf Bey Meclisten kaçırılmak istensede kendisi buna karşı çıkarak İngilizlerin elinden zorla alındığına dair bir yazı istemiş ve diğer vekiller ile beraber göz altına alınmıştır.
İstanbul’un İşgalinin Sonuçları
İstanbul’un işgal edilerek hükümete el konulabileceğini Mebusan Meclisi’nin toplanacağı yer ile ilgili tartışmalarda önceden görmüş, ülkenin kurtulması için meclisin Ankara’da toplanması gerektiğini belirtmiştir.
Gelişmeleri iyi tahlil eden Mustafa Kemal Paşa , İstanbul’un işgal edileceğini ve milletvekillerinin tutuklanacağına dair aldığı haberler üzerine hükümet işlerinde görevli olan milletvekillerinin Ankara’ya gelmelerini istemiştir.
İşgal haberini Ankara’ya ilk olarak bir telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi iletmiştir. Postanelere el konulduğunu, haberleşmenin kesildiğini ve Harbiye Nazırlığının işgal edildiğini bildirmiştir.
Bu haber üzerine durum değerlendirmesi hemen yapılmış ve vakit kaybetmeden önlemler alınmaya başlanmıştır.
Alınan bu önlemler sayesinde Kurtuluş Savaşı sağlam bir zemine oturtulmuş ve bağımsız ve modern Türk Devleti’ni oluşturmuştur.
Haberleşme Konusunda Alınan Tedbirler
İstanbul’un işgali üzerine, Anadolu’daki bütün idari ve askeri makamlar ile Müdafaa-i Hukuk teşkilatlarına 16 Mart 1920’de çekilen telgrafta, bir süreliğine dost veya düşman bütün dış dünya ile bağlantıların geçici olarak kesildiği bildirilmiştir.
Telgraf merkezlerine birer subay veya görevli konularak kontrol altına alınması sağlanmıştır. Şüpheli şahısların ve mektupların takibi istenmiştir.
İtilaf Devletlerinin ele geçirdiği postanelerden ülke çapında resmi bildirilerde bulunmaları üzerine, bütün kurumlara çekilen telgraflar ile, yanlış anlamaların önüne geçilmesi istenmiştir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti’nin gelişmelerden halkı bilgilendireceği söylenmiştir.
Temsil Heyeti’nin bilgisi dışında İstanbul ile her türlü haberleşme yasaklanmıştır. Anadolu ve İstanbul arasında bilgi alışverişinde bulunmanın cezası casusuluk olarak duyurulmuştur.
İdari Tedbirler
İstanbul ile haberleşmenin kesilmesi aynı zamanda , Anadolu ve İstanbul arasındaki idari ilişkilerinde kesilmesi anlamına gelmekteydi. Milli Mücadele artık Anadolu’daki kaynaklara dayanılarak yapılacaktı.
İçinde bulunulan durumun kanunların uygulanmasına engel olmadığına tam tersine kanunlara daha çok dikkat edilmesi gerektiği bildiriliyordu.
Anadolu’da yaşayan Hristiyan halka kötü davranılmaması, ülkenin menfaatlerine ters düşecek hareketlerden kaçınılması istenmiştir.
Mali Tedbirler
İstanbul ile haberleşme ve idari bağlantıyı tamamen kopması üzerine bazı mali tedbirlerin alınması gerekmiştir.
Osmanlı ve Ziraat Bankaları ile Düyun-ı Umumiye idarelerinin ellerindeki para ve mallarının dökümleri yetkili mülki idareye bildirmeleri istenmiştir. İstanbul’a kesinlikle para ve mal gönderimi yasaklanmıştır.
Güvenlik Tedbirleri
İtilaf Devletleri’nin Anadolu’ya askeri kuvvet yollama ihtimallerine karşı, Geyve ve Ulukışla bölgelerinde bulunan demiryolları tahrip edilmiştir.
Eskişehir, Afyonkarahisar’da bulunan az sayıdaki İtilaf askerleri silahlarıyla beraber yakalanmışlardır. Anadolu’da olduğu tespit edilen itilafçı subayların tutuklanması emri verilmiştir.
İstanbul’un İşgalinin Protesto Edilip Mitingler Düzenlenmesi
Anadolu’daki mücadelenin haklılığını halkın tamamına duyurulması çok önemliydi. Milli Mücadele’nin başarısı toplumun tüm kesimlerinin tek bir ortak noktada buluşmasına bağlıydı.
Bunun sonucunda ancak Milli bağımsızlık sağlanabilirdi. Bu haklılığın duyurulması sonucu mülki ve askeri makamlar birlikte bağımsızlık için mücadele verebilirlerdi.
İstanbul’u işgal eden itilaf kuvvetleri, telgrafhanelerden yaptıkları haksız işgali meşru göstermek amacıyla bildiri yayınlamışlardır.
Mustafa Kemal Paşa , yayınladığı ters bildiri ile yapılan işgali protesto etmiş, İstanbul’un hukuka aykırı bir şekilde hile ile ele geçirildiğini bildirmiştir.
Bütün vilayetlere çektiği telgraflar ile İstanbul’un işgalinin Türk Milleti’nin silahları elinden alındıktan sonra haksız şekilde yapıldığını belirten protestolar düzenlenmesini istemiştir.
Yapılan bu mitinglerin, İtilaf Devleti temsilciliklerine ve tarafsız devletlerin hükümetlerine yollanması belirtmiştir. Yapılan bu çağrılar etkisini göstermiş ve yurdun çeşitli noktalarında halkın yaptığı mitinglerle birliktelik sağlanmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açılması
İstanbul’un işgal edilmesinin ardından, milletvekillerinin tutuklanması ve meclisin kapanması üzerine Osmanlı Devleti’nin yasama organıda ortadan kalkmış oluyordu.
İşgal altında olan hükümetin milli menfaatlere göre hareket etme imkanı kalmamıştı.
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’un işgal edildiğini öğrendiği zaman Osmanlı Devleti’nin resmen sona erdiğini görmüş ve en kısa zamanda, Ankara’da milli hakimiyete dayanan bir Meclis’in açılması gerektiğini söylemiştir.
İstanbul’un İşgali Ne Zaman Sona Erdi?
24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Ağustos 1923’te Lozan Antlaşmasını onayladıktan sonra 6 hafta içinde İtilaf Devletleri’nin İstanbul’u boşaltması gerekiyordu.
İtilaf Devletleri, İstanbul’dan 2 Ekim 1923 tarihinde İstanbul’u terk ederken Türk Bayrağını selamlayarak şehri boşaltmışlardır.
Şükrü Naili Paşa komutasındaki Türk Ordusu, 6 Ekim 1923’te İstanbul’a gelip yönetimi tekrar ele almıştır. 6 Ekim günü İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.
Kaynakça
- Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu , Söylev
- Zekeriya Türkmen , İstanbul’un İşgal Dönemindeki Uygulamalar ,Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
- Sina Akşin , Kısa Türkiye Tarihi