Londra Konferansı: Galipler Karşısında Söz Hakkı
Londra Konferansı, Sevr Antlaşmasında bazı değişiklikler yapmak üzere Yunanistan ve Türkiye’nin de katıldığı Londra’da 21 Şubat 1921’de düzenlenen konferanstır.
Ankara Hükümeti’nin gün geçtikçe kuvvetlendiği gören İtilaf Devletleri, Sevr hükümlerinde değişiklik yapma yoluna gitmişlerdir. Sevr’i uygulamaya sokmak ve Yunanistan’ı rahatlatmak için Londra’da bir konferans düzenlenmesi kararlaştırılmıştır.
1921 Londra Konferansı’nın Amacı Nedir?
TBMM hükümetinin ve ordularının direnişlerini önleyemeyen İngilizler, Sevr Antlaşmasının bazı maddelerini değiştirmek istemişlerdir. Bu antlaşmayı uygulayabilmek amacıyla da Türk ve Yunan temsilcilerinin de katılacağı bir konferans düzenleme gereği duymuşlardır.
İngiliz Dışişleri Bakanı Curzon, “Küçük Asya” sorunun çözülmesi amacıyla 21 Şubatta Londra’da bir bir konferans önermiştir. Bu konferansa da aralarında Ankara hükümet temsilcisinin de bulunacağı heyetlerin çağırılmasını bildirmiştir.
Londra Konferansı Öncesi Yaşanan Gelişmeler
Düzenli orduya geçen TBMM, Yunanlıları Birinci İnönü Savaşında mağlup ederek geri çekilmeye zorlamıştı. Birinci İnönü Zaferi kazanıldığında (10 Ocak 1921) Sevr Antlaşması’nın imzasından bu yana tam beş ay geçmişti.
İtilaf Devletleri antlaşmanın onaylanması için Padişah Vahdettin üzerinde her türlü baskıyı yapıyordu. Fakat gelişen olaylar Padişahın antlaşmayı onaylamaktan sakınmasını gerektiren yönde ilerliyordu.
Konya İsyanı’nın bastırılmasıyla Milli Mücadele’yi ortadan kaldırmak için giriştiği İç Savaş’ı Padişah kaybetmişti. TBMM Hükümeti’ni antlaşmayı onaylamaya razı etmek için gönderilen İzzet Bey ve heyeti Ankara’da kalmıştı.
Diğer bir gelişme de Yunanistan’da maymunun Kral’ı ısırması sonucunda Venizelos iktidarı kaybetmiş, İtilaf’ın daha önce Alman yanlısı diye tahttan indirdiği Kral Konstantin yeniden iktidar olmuştu.
Yunanistan’daki bu gelişmeye Fransa tepki göstermiş, Konstantin’e karşı Fransa kamuoyunda Sevr’in hafifletilmesi gündeme gelmişti. Birinci İnönü Zaferi’de doğal olarak Sevr’in hafifletilmesi rüzgarını oluşturmuştu.
Ankara Hükümeti ile Sovyetlerin aralarında işbirliği yapması ve bunu geliştirme çabaları da, İtilaf Devletlerinin gözünden kaçmıyordu. Londra Konferansı bu işbirliğini önlemek için yapılan bir hamleydi.
24 Ocak 1921’de Paris’te başlayan Barış Konferansı’nın Üst Kurul toplantısında Yunanistan ve. Türkiye konusu ele alındı. Fransa Konstantin Hükümeti’ne karşı olmak ve Sevr’in bir parça yumuşatılması konusunda fikirbirliği halinde olduğunu açıkladı.
İtalyan diplomat Kont Sforza, barışın sağlanması amacıyla milliyetçi Türklerin de işin içinde olmaları gerektiğine ve Sovyet etkinliğinin tehlikelerine dikkat çekti.
Kurul toplantısında söz alan Lord Curzon, Konstantin’i tanımaktan başka bir çare olmadığını, Yunanlıların askeri harekata hazırlandıklarını, buna İtilafın bir itirazı olmayacağını söyledi.
Çözüm olarak Sevr’in temel alınıp bazı ayrıntıların değiştirilmesini ve konunun Türklerle Yunanlıların da katılacağı bir toplantıda ele alınmasını önerdi. Böylece Doğu’daki sorunları çözmek amacıyla 21 Şubat’ta Londra’da bir konferans toplanması kararı alındı.
Londra Konferansı’na Gidecek Heyet Sorunu
Sadrazam Tevfik Paşa 26 Ocak 1921’de Ankara ile temas kurmak için girişimde bulunmuştu. M. Kemal Paşa “İstanbul’a karşı olan durumumuz” nedeniyle kendisi ile özel görüşemeyeceği, sadece TBMM Hükümeti ile görüşebileceğini bildirmişti.
Bunun üzerine Tevfik Paşa, “TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya” hitaplı bir bir telgraf göndermiştir. Londra Konferansı üzerine açıklamada bulunup, Ankara tarafından belirlenecek delegelerin İstanbul’daki delegelerle birleşip Londra’ya gideceklerini bildirmiştir.
Mustafa Kemal Paşa 28 Ocak 1921’de vermiş olduğu cevapta TBMM’nin durumu açıklıyordu. Tevfik Paşa’ya vermiş olduğu cevabında şunları açıklamıştır:
- TBMM ulusal iradeye dayanarak Türkiye’nin kaderine el koymuş olan meşru ve bağımsız egemen kuvvettir.
- İstanbul’da herhangi bir heyetin ne olursa olsun yasal ve hukuksal bir dayanağı yoktur.
- İstanbul’daki Hükümeti, istifa ederek millet ve ülke adına yasal hükümetin Ankara Hükümeti olduğunu kabul ve ilan etmelidir.
- İtilaf Devletleri Doğu sorununu adil bir biçimde çözmek istiyorsa, davetini TBMM Hükümeti’ne doğrudan yöneltmelidir.
Mustafa Kemal Paşa’nın tek yetkili olarak TBMM’ni göstermesinin ardından haberleşme Ankara’da Başbakan Fevzi Paşa tarafından devam sürdürüldü.
30 Ocak günü telgrafında Türkiye’den yana son gelişmelerin milletin özverisi sonucu olduğu açıklandıktan sonra, Londra’da ulusal çıkarlara en iyi neticenin alınmasının delegelerin doğrudan TBMM tarafından seçilmesiyle olanaklı olduğu vurgulanıyordu.
Heyet Sorunu İçin Ahmet İzzet Paşa’nın Aracı Olması
Ahmet İzzet Paşa 5 Aralık 1920’de, eski sadrazam Salih Paşa ile birlikte, Mustafa Kemal’le görüşmek üzere Bilecik’e gelmişti. Görüşmenin amacı, Ankara’daki yeni hükûmetle İngiltere arasında diplomatik bir temasla Yunan işgaline son vermek ve Sevr Antlaşması’nın düzeltilmesini sağlamaktı.
Ancak Mustafa Kemal Bilecik görüşmesinden sonra iki paşanın İstanbul’a dönmesine izin vermeyerek onları üç ay süreyle Ankara’da alıkoydu.
O dönem, faydası olur düşüncesi ile Ankara’da bulunan İstanbul Hükümeti bakanlarından İzzet Paşa imzası ile de bir telgraf çektirilerek Ankara hükümetince bildirilen görüşlerin desteklenmesi istendi.
30 Ocak 1921 tarihli telgrafında İzzet Bey, İstanbul işgal altında olduğu için oradaki hükümetin ülkenin temel çıkarlarını savunamayacağını bildiriyordu.
Konferansa iki heyetle katılmak da görüş ayrılığına yol açardı. Mustafa Kemal ortaya koyduğu temellerden vazgeçmeye yetkili değildi. Anadolu’da güçlü bir hükümet ve ordu oluşmuştu. TBMM’nin Padişah tarafından tanınması esas şarttı.
Sadrazam Tevfik Paşa’nın Karşı Cevabı
Tevfik Paşa, İzzet Paşa’ya verdiği cevapta; bu konuların bir iç mesele olduğunu, aksine bir davranışın anında İstanbul’un Osmanlı egemenliğinden çıkarılmasına neden olacağını bildirdi.
Bunun yanında konferansa sadece Ankara delegelerinin katılmasının kabul edilmediğini, ayrılık devam ederse de hiçbir delegenin kabul edilmeyeceğini açıkladı. Sadrazam Tevfik Bey’e göre ortak delegelerden oluşan bir kurul gönderilirse, isteklerimiz kabul edilmese bile, olumlu olan havayı biz tersine çevirmemiş olacaktık.
Tevfik Bey’in bir de Fevzi Paşa’ya da bir telgrafı vardır. Tevfik Bey’e göre Yunanlıların yanında olan ve Türkiye’nin yok edilmesi fikrinde olanlar, Anadolu delegelerinin çağırılmasını kabul ederken onların gelmeyeceğini tahmin etmişlerdi.
Bu durumu gerekçe göstererek zor önlemlerin alınmasını haklı göstermek istiyorlardı. Onun için ortak bir heyetle konferansa katılıp haklarımızı savunmak zorunluydu. Ona göre Ankara’nın isteği kabul edilemezdi.
Bu konuda anlaşma sağlanamadığı için katılma şansı bulunamazsa İstanbul ve Boğazlar tamamen elden çıkabilir, İtilaf’ın Yunanlılara vereceği ortak destek ile bağımsızlık tamamen kaybedilebilirdi. Delegelerin acil olarak İstanbul’a gelmeleri gerekliydi.
TBMM ‘de Londra Konferansı Tartışmaları
Londra Konferansı’da temsil sorunu doğal olarak TBMM‘ne de yansıyordu. 31 Ocak günü Sadrazam Tevfik Paşa ile olan haberleşme hakkında M. Kemal Paşa TBMM’ni bilgilendirdi. Yapılan oturumda 15 vekil bir önerge verdiler.
Önergede devlet ve milletin kaderine ilişkin durumların kabine tarafından doğrudan doğruya, danışılmaksızın ele alınması, TBMM’nin yürütme gücüne de sahip olması dolayısıyla uygun görülmedi. Bunun için özel bir encümen seçilmeli, hükümet o encümene danışarak işi yürütmeliydi.
4 Şubat günü mecliste gizli oturum yapıldı. Fevzi Bey, kabine adına gidecek heyetin sadece TBMM’nin belirlediklerinden oluşması, İstanbul’dan TBMM’nin sadece uzman ve belge sağlanmasının kabul edildiğini bildirdi.
Heyetin Antalya’ya ve oradan İtalya’ya gitmek üzere yola çıkacağı açıklandı. Heyet zamanında Londra’ya ulaşabilmek için 6 Şubat 1921’de, Eskişehir üzerinden Antalya’ya ve oradan da İtalya’ya gitmek üzere yola çıktı. Heyette yer alan vekiller şu kişilerden oluşmuştu:
- Dışişleri Bakanı Bekir Sami Kunduh
- Yunus Nadi (İzmir)
- Mahmut Esat (İzmir)
- Hüsrev Bey (Trabzon)
- Necati Bey (Erzurum)
- Sırrı Bey (İzmit)
- Cami Bey (Aydın)
- Zekai Bey (Adana)
İstanbul Hükümeti’de 11 Şubat 1921’de, Sadrazam Tevfik Paşa başkanlığında İngiltere ve İtalya’daki özel temsilcileri Mustafa Reşit ve Osman Niyazi Paşalardan kurulu bir heyeti Londra Konferansına gönderme kararı aldı.
Sonuç olarak 19 Şubat 1921’de L. George, Konferans adına Bekir Sami Bey’İ çağırdı. Bekir Sami Bey o gün Roma’dan hareket etti. Yunan Heyeti de aynı gün Londra’ya ulaştı. 21 Şubat 1921’de Londra Konferansı açıldı. O gün TBMM Heyeti akşam Londra’ya ulaştı.
Londra Konferansının Açılması
Konferans 21 Şubat 1921’de başlamış, Türk delegeleri 22 Şubat’ta Londra’ya ulaşıp 23 Şubat’ta konferansa katılmışlardır. O sırada en önemli konu İstanbul ve Ankara delegelerinin ayrı ayrı Türkiye’yi nasıl temsil edecekleriydi.
Londra Konferansı yöneticileri, Türk milleti adına konuşmak üzere ilk sözü Sadrazam Tevfik Paşa’ya vermişlerdi. İşte o zaman Tevfik Paşa büyük bir vatanseverlik örneği vererek, milletin gerçek temsilcilerinin Ankara’dan gelen delegeler olduğunu belirtti.
Ardından da, Türk ulusu adına konuşma hakkının onlara ait olduğunu belirtip sözü Bekir Sami Bey’e bıraktı.
Söz alan Bekir Sami Bey, Türkiye’nin 14 ilkede verilen sözlere dayanarak silah bıraktığını, fakat bu sözlerin tutulmadığını, her zaman bağımsız yaşamış olan Türk ulusuna bağımsızlıkla bağdaşmayacak muamele yapıldığını belirtti.
İzmir’in işgalini, İstanbul’da hükümetin her türlü güçten yoksun bırakıldığını, bu yüzden Anadolu’da TBMM’nin toplanması zorunluluğu doğduğunu hatırlattı. Türk milletinin tek temsilcisi TBMM idi. TBMM barışın acil olarak kurulmasını istiyordu. Asgari isteklerini şu şekilde açıkladı:
- Arapların çoğunluğunun bulunduğu yerler dışında Osmanlı İmparatorluğu bölünmez bir bütündü ve egemenlik haklarından yararlanması şarttı.
- Müttefiklerin düşmanları ile yaptıkları antlaşmalarda öngörülen hakları Türkiye’de benimsiyordu. Fakat Osmanlı’dan ayrılan ülkelerdeki Müslümanlara da aynı haklar tanınmalıydı.
- Boğazlar’dan geçiş serbest olacaktı, fakat bu Türkiye’nin egemenlik hakları ile uyumlu olmalıydı.
Müttefik temsilcileri genel esasları değil, somut önerileri bilmek istediklerini söylediler. Buna karşılık Türk temsilciler iki heyetin görüşerek bu konuda anlaşmaları için zaman istediler.
Türk Heyetinin Talepleri
- Doğu Trakya’nın iadesi.
- Güney sınırı, çoğunluğunun Arap olduğu yerler olacaktı.
- Doğu sınırı eski Türkiye-İran sınırı ve Türkiye ile Ermenistan arasında “milliyet prensibine” uygun olarak yapılmış antlaşmadaki sınır olmalıydı.
- İzmir ve Anadolu’da Yunan işgali altındaki bölgeler hemen boşaltılması ve Türk egemenliğine verilmesi.
- Boğazlar’da eşit olarak trafik serbestliğinin sağlanması. Boğazlar’ın askersizleştirilmesi ve Türkiye’nin oy hakkının olduğu milletlerarası bir komisyonun kurulmasına kabul edilecekti.
- Azınlılar konusunda St. Germain, Neuilly ve Trianon antlaşmalarındaki maddeler aynen uygulanacaktı.
- Adliyede Osmanlı egemenliği kabul edilmek şartıyla Türk ve yabancı hukukçulardan oluşan bir komisyon kurulmalıydı.
- Bütün Türkiye’de merkezi olarak yönetilecek jandarmanın yabancı subayların katılmasıyla düzenlenmesi.
- Antlaşmanın onaylanmasıyla beraber başkent dahil, ateşkesten sonra işgal yerlerin boşatılması.
- İktisadi ve ekonomik bağımsızlık.
- Mali konularda yabancı uyrukların yerlilerle bir tutulması.
- Müttefik devlet askerleri ve vatandaşlarının ve özellikle Yunanlılarca zarara uğratılan Türklere tazminat ödenmesi.
- Savaşlar sonucunda Türkiye’den ayrılan topraklara ait borç paylarının belirlenmesi ve Türkiye’nin bu borçların yükünden derhal kurtulması.
Yunan Heyetinin Talepleri
24 Şubat 1921 günü öğleden sonraki oturuma sadece Yunanlılar davet edildiler. Konu, İzmir ve Trakya’nın nüfus istatistikleriydi. Yunanlılar her iki bölgede de Rum nüfusunun Türklerden fazla olduğunu iddia ediyorlardı.
Türk delegeleri, yapılmış olan bunca haksızlığa rağmen böyle bir araştırmanın lehte sonuçlanacağını ve Yunanlıların buna rıza göstermeyerek haksızlıklarını ve korkularını ortaya koymuş olacakları düşüncesindeydiler.
Ankara ise, Yunan askeri orada bulunduğu sürece ve Türk hükümeti tekrar o bölgeleri egemenliği altına almadıkça hiçbir soruşturma kurulunun çalışmasına razı olunmayacağını talimatını verdi.
Fakat böyle bir karşılığa gerek kalmamış, Türk delegelerinin düşüncesi doğru çıkarak Yunanlılar İtilaf devletlerinin bu isteğini kabul etmemişlerdi. Böylece, konu Türklerin lehine sonuçlanmıştı.
Dikkat edilirse Türk ve Yunan heyetleri Londra Konferansı’na daha çok görüşlerini bildirmek ve Konferans kararları kendilerine bildirilsin diye gelmişlerdi. Bu yüzden konferansın her oturumuna katılmaları söz konusu olmadı.
24 Şubat 1921 saat 18:00’de St. James Sarayı’ndaki toplantı Türk ve Yunan delegeleri olmadan gerçekleşti. Taraflara yapılacak öneri tartışıldı. Müttefikler tarafından hazırlanan öneriye göre Doğu Trakya ve İzmir bölgesinde nüfus durumu incelenmek üzere büyük devletler uluslararası bir komisyon kuracaklardı.
Osmanlı ve Yunan tarafları bu komisyonun tespitlerini ve Sevr’in diğer hükümlerini kabul edeceklerdi. Öneriyle birlikte şunlar da vardı:
- Ateşkes sağlanacak.
- Esirlerin değiş tokuşu yapılacak.
- Barış kesinleşinceye kadar Yunan ve Türk ülkelerindeki azınlıkların güvenliği sağlanacak.
Müttefik Önerilerine Türk Heyetinin Yanıtı
İtilaf’ın önerisi kabul ediliyor ve sonuç büyük bir güvenle bekleniyordu. Sadece bazı çekinceler öne sürülüyordu. Komisyonun rahat çalışabilmesi için söz konusu yerlerde Yunan yönetimi yerine uluslararası bir yönetim bulunmalı, komisyona yardımcı olmaları için eski Osmanlı yöneticileri çağırılmalıydı.
Fakat araştırmanın kabul edilmesi karşılığında Sevr’in diğer maddelerinin kabul edilmesi beklenmemeliydi. Bu milli talepler kabul edildiği zaman Türkler Yunanlılarla çatışmalara son vermeye, esir değişimine razı olacaktı.
Ateşkese karşılık Yunanlılar takviye kuvvet getirmemeyi ve orada bulunan kuvvetlerin yerlerini değiştirmemeyi kabul etmeliydi.
TBMM Hükümeti açıldığı günden itibaren, azınlık haklarına dikkat etmişti. Kurul Yunanlıların da Türklerin can ve mal güvenliğini sağlamalarını istemeliydi. Çünkü Yunanlıların politikası pek çok canın ve malın yok olmasına yol açmıştı.
Türk temsilcileri yazılı taleplerini ilettikten sonra, Kalogeropulos ve arkadaşları konferansa katıldılar. Kalogeropulos konferansa Yunan ordusunun ilerlemeye hazır bir şekilde beklediğini bildirdi. Şu an iki ay bu ordunun bekletilmesi isteniyordu. Yunan ordusu bir yıldır seferberlik halindeydi.
Ordu taarruza hazırdı. Şimdi ilerlemesi durdurulursa, para ve insan fedakarlıklarıyla, Sevr kazanımlarıyla elde edilenler kaybedilirse ordunun ne olacağı bilinemezdi. Yunanlılara göre konferans bunları dikkate almalıydı.
Yunanlıların Konferans Kararlarını Reddetmeleri
27 Şubat 1921’de Yunanistan’da partilerin katılmasıyla büyük bir miting düzenlendi. “Yaşasın savaş” sloganları atıldı. İzmir ve Doğu Trakya’ya bir sayım komisyonu gönderilmesi kararı ile Sevr Antlaşması’nda değişiklik yapılması projesi, protesto edildi.
Bu yönde alınan kararlar İngiltere ve Fransa elçiliklerine bildirildi. Ertesi gün Yunan Meclisi konferans önerilerini oybirliği ile reddetti. Trakya ve Batı Anadolu’nun Yunanistan’dan alınamayacağı açıklandı.
Yunanlılara Saldırı İzni Verilmesi
10 Mart 1921’de İngilizlerle Yunanlılar tekrar toplandılar. L. George Türklerin Yunanlıların İzmir’i boşaltmasından başka hiçbir çözüm yolunu kabul etmediklerini bildirdi. Bu durumda Yunanistan’ın müttefikleriyle birlikte Sevr’i zorla kabul ettirmesinden başka bir yol kalmıyordu.
Toplantının sonuna doğru Yunan Başbakanı Kalogeropulos İngiliz kabine sekreterinden bir bildiri aldı. Eğer Yunan Hükümeti ordularının güvenliği için Türk tarafına saldırırsa, Konferans Yunanlıları önlemek sorumluluğunu almayacaktı.
Bu bildiri Yunanlılara saldırı izni verilmesi anlamına geliyordu. Lloyd George bu mesajı doğrulamıştı. Kalogeropulos İzmir’den bir telgraf aldığını, Mustafa Kemal kuvvetlerinin arttırıldığını, fakat kar yağdığı için saldırının iki hafta ertelendiğini bildirdi.
1921 Londra Konferansında Önerilen Sevr Değişiklikleri
- Değişiklikleri kabul etmek koşuluyla Türkiye’nin, Milletler Cemiyeti‘ne kabul edilmesi.
- Türkiye’nin bazı şartlarla İstanbul’dan çıkarılması hükmünün kaldırılması.
- Boğazlar Komisyonu başkanlığı Türkiye’ye verilecek, Türkiye diğer üyeler gibi iki oya sahip olacak.
- Kapitülasyonların yerini alacak adalet reformunu hazırlayacak komisyona katılma hakkı olacak.
- Orduda asker sayısı 30.000, jandarma 45.000 olacak şekilde yeniden düzenlenecek. Jandarmada subay ve astsubay oranı Türklerin isteğine uygun olarak değiştirilip, yabancı subayların azaltılması.
- Boğazlar bölgesinde askersizleştirilmiş bölgenin bir miktar azaltılması.
- Deniz kuvvetlerinin arttırılması.
- Bazı koşullarda yabancı postanelerin kaldırılması.
- “Müttefik Devletler’in yurttaşları” tanımlanmasında bazı değişikliklerin kabulü.
- İmtiyaz konusunda Osmanlı Hükümeti bağımsız olacak.
- Yürürlükte bulunan ateşkes maddeleri ve yurt dışına subay gönderilmesine konan kısıtlamaların ortadan kaldırılması.
- İzmir kendi başına özerk bir yapıda olacak 5 yıl sonra Milletler Cemiyeti’ne başvuru hakkı olup referandumla Türk veya Yunan tarafına katılabilecek veya istekler değişebilecekti.
- Ermenistan sınırının tespit edilmesi Milletler Cemiyeti’nin göndereceği bir komisyona bırakılacaktır.
- Kürt bölgesi konusunda “var olan olgular” karşısında bir değişik yapılması.
Bekir Sami Bey’in Londra’da İmzaladığı Antlaşmalar
Londra’ya gitmiş olan delegeler kurulu, Türkiye’ye İkinci İnönü Zaferinden sonra gelmişti. Konferans olumlu bir şekilde sonuçlanmamıştı. Fakat Delegeler Kurulu Başkanı ve Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey, Londra’da Fransa, İngiltere ve İtalya ile ayrı ayrı birtakım gizli sözleşmeler imzalamıştır.
Fransa-Türkiye Arasında İmzalanan 11 Mart 1921 Tarihli Anlaşma
Fransız Başbakan Briand konferans çalışmaları ile yetinmek düşüncesinde değildi. Türklerle savaş mutlaka sona ermeliydi. Genel savaş bıkkınlığı, ekonomik tükenmişlik, Almanya’ya olan odaklanma zorunluluğu bu anlaşmayı zorunlu kılıyordu.
Bundan dolayı Bekir Sami Bey ve Briand arasında 11 Mart 1921’de Türk-Fransız Anlaşması imzalandı. Londra’da gizli olarak yapılan ve daha sonra TBMM tarafından kabul edilmeyecek anlaşmanın genel hatları şunlardır:
- Taraflar arasında savaşa son verilecek.
- İki taraf arasında esir değişimi yapılacak.
- Halk ve çeteler silahsızlandırılacak.
- Fransızlar işgal ettikleri yerlerden çekilecek ve buralarda genel af ilan edilecek.
- Jandarma ve polisin oluşturulmasına Fransa’nın Türk hükümetinin emrine vereceği Fransız subaylar da katılacak.
- Etnik azınlıkların korunması ve mutlak eşitliğini sağlamak üzere jandarma ve belediye yönetimlerinde azınlık nüfusu dikkate alınacak.
- Ergani bakır madeni ve Pozantı-Nusaybin arasında Bağdat demiryolu işletmesi Fransızlara verilecek.
- Fransanın boşaltacağı bölgeler ve Mamuretülaziz, Diyarbakır ve Sivas’ta Türk-Fransız iktisadi kuruluşlarına öncelik tanınacak.
İtalya-Türkiye Arasında İmzalanan 12 Mart 1921 Tarihli Anlaşma
12 Mart 1921’de Londra’da İtalyanlarla bir ön anlaşma yapıldı. Buna göre Antalya, Burdur, Muğla, Isparta, Afyon, Aydın ve Konya’da Türklerin yapamayacakları iktisadi teşebbüslerde İtalyanlara öncelik hakkı tanınıyordu.
Ereğli’de kömür madenleri bir İtalya-Türk ortaklığınca işletilecekti. Öncelikle bölge Üçlü Anlaşma’da öngörülen İtalyan nüfuz bölgesiydi.
Buna karşılık İtalya Türk Heyeti’nin, başta Trakya ve İzmir’in geri verilmesi, barış antlaşmasına ilişkin bütün istemlerini müttefikleri nezdinde aktif olarak desteklemeyi yükümleniyordu. İtalya barış imzalandığında Türkiye’deki askerlerini çekeceklerdi.
İngiltere-Türkiye Arasında İmzalanan 16 Mart 1921 Tarihli Anlaşma
Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey, Londra’da İngilizlerle tutuklu değişimi konusunda bir anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre, Ankara Hükümeti’nin rehin tuttuğu İngilizlerin serbest bırakılmasına karşılık, İngilizlerin Malta’da tuttukları 118 Türk esirden 64 tanesi bırakılacaktı.
Ankara Hükümeti, anlaşmayı onaylamayacak, daha sonra bütün Malta sürgünlerinin serbest bırakılması İngilizlere kabul ettirilecektir.
Londra Konferansının Önemi ve Sonuçları
- TBMM, İtilaf Devletleri tarafından resmen tanınmıştır.
- Yunan Ordusu yeniden saldırıya geçmek için hazırlıklarını tamamlama fırsatı elde etmiştir.
- Misakı Milli ilkeleri ve TBMM’nin haklı davası dünya kamuoyuna duyurulmuştur.
- İtilaf Devletleri Sevr Anlaşması’nı kabul ettiremeyeceklerini anlamışlardır.
- TBMM. konferansa katılmakla barış taraftarı olduğunu dünya kamuoyuna göstermiştir.
- Türk Kurtuluş Savaşı’nın uzamıştır.
- Londra Konferansı (1921) – Vikipedi
- Savaş ve Etnik Temizlik Yumuşatılmış Sevr Dönemi – Sina Akşin
- Kurtuluş Savaşı Günlüğü III – Zeki Sarıhan
- Milli Mücadele Tarihi IV 1921-1922 Cumhuriyete Doğru – Mahmut Goloğlu
- Gazi Mustafa Kemal – Nutuk