Fransız İhtilali öncesi Avrupanın Genel Durumu
Fransız İhtilali’nin Avrupa devletlerine olan etkisini anlayabilmek için, o dönemde Avrupa’nın içinde bulunduğu genel durumunu incelemekte yarar vardır.
Avrupa devletlerinin o dönemdeki tablosunu anlayabilirsek, Fransız İhtilali’nin Avrupa’da ortaya çıkardığı gelişmeleri ve etkilerini daha iyi anlayabiliriz.
Fransız İhtilali Öncesi Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunun Durumu
Avrupa kaynaklarında Kutsal Roma İmparatorluğu adı verilen bu Alman devleti, 962 senesinde I. Otto’nun Roma’da taç giymesi ile başlamış ve 1806’da Napolyon’un Ren Konfederasyonu’nu kurmasına kadar devam etmiştir.
1648 Vestfalya Antlaşması’ndan sonra, bu imparatorluk 360 kadar küçük devlete bölünmüş bulunuyordu. İmparatorluğun yüzölçümü 660.000 kilometre kare olup, bu topraklarda yaşayan nüfus sayısı da 30 milyon civarındadır.
Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu Avusturya’nın kontrolü altında bulunmaktadır. İmparatorluk üzerindeki diğer etkili olan devlet de Prusya’dır.
Protestan Bohemya’nın, Katolik Avusturya İmparatoru’na karşı 1618’de ayaklanması ile 30 Yıl Savaşları dediğimiz ve hemen bütün Avrupa devletlerinin karıştığı ve Almanya’da gerçekleşen savaşlarda, İmparator II. Ferdinand Almanya’yı Katolik yapmak için mücadele etmiştir.
II. Ferdinand, din yolu ile Alman Birliğini oluşturmak istemiştir. Avrupa’nın diğer devletlerinin de olaya müdahale olması da, din faktörünün yanında Alman birliğinin sağlanmasının önüne geçmek için olmuştur.
1648 Vestfalya Antlaşması, İmparator Ferdinand’ın düşüncelerini engellemiş ve Almanya, 360 kadar bölünmüş devletten meydana gelerek dağınıklığını korumuştur.
Roma-Germen İmparatorluğu’nda bulunan Diyet, imparatorluğun parlamentosu mahiyetindedir. Diyet üç kısmına ayrılmış bulunmaktadır ve bu kısımlar şu şekildedir:
- Elektörler
- Prensler
- Şehirler
Elektörler dokuz devletten meydana gelip, Roma-Germen İmparatorununu seçerlerdi. İngiltere’ye bağlı olan Hannover da elektörler arasında bulunduğundan dolayı, İngiltere bu seçimlere dolaylı olarak katılmış oluyordu.
15. yüzyıldan itibaren Roma-Germen İmparatorları, her zaman Avusturya hükümdarlığına ait olan Habsburglardan seçiliyordu. Bu durum, Avusturya’ya Almanya üzerinde bir etkinlik sağlamaktaydı.
Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu içinde bulunan devletler arasında devamlı bir rekabet ve mücadele bulunmaktaydı. Kuvvetli olan, zayıf olanı sindirmek suretiyle, büyüyüp genişlemeye çalışıyordu.
İmparatorluğun kuzey bölgeleri genellikle Protestan ve güney bölgeleri de Katolik idi. Bu durumdan dolayı, Katolik Fransa güney bölge devletlerini tutuyordu. Bundan dolayı Fransa ile Avusturya arasında sürekli bir mücadele vardı.
Fransız İhtilali Öncesi Avusturyanın Genel Durumu
Fransız İhtilali meydana geldiği dönemde, 25 milyon nüfusa sahip olan Avusturya, Hristiyan dünyası içinde en kuvvetli devlet olmakla birlikte, dini ve ırki birlikten yoksun bulunmaktaydı.
Avusturya devleti vardı, ama bir Avusturya milleti bulunmuyordu. Avusturya toprakları içinde her ırktan, her milletten, her dinden ve her dilden insan bulunuyordu. Protestanlık ve Katoliklik iki ana din unsuru idi.
Avusturya’nın bu farklı yapısı, Fransız İhtilali çıktığı zaman, ihtilal fikirlerinin yayılması bakımdan, Avusturya’yı oldukça korkutmuştur. Fransa İhtilali ilk başladığında Avusturya’yı memnun ettiği halde, bu hareketlerin Bourbon monarşisini yıkması, Avusturya’yı oldukça tedirgin etmiştir.
Bunun yanında, 1765’ten beri Avusturya İmparatoru bulunan II. Joseph, Avusturya’nın bu çok yapılı durumuna bir çeki düzen vermek için sosyal reformlara başvurmak ve Avusturya’yı bir birliğe kavuşturmak istemiştir. Bazı reformların direniş ile karşılaşması nedeni ile tam olarak başarı sağlanamamıştır.
18. yüzyıl, Avusturya açısından savaşlarla geçen bir döneme sahiptir. 18. yüzyılın ilk yarısında sadece Fransa ile üç defa savaş yapmıştır. Bu savaşlar ve tarihleri şu şekildedir:
- İspanya Verasaet Savaşı (1702-1714)
- Lehistan Veraset Savaşları (1733-1738)
- Avusturya Veraset Savaşları (1740-1748)
Avusturya, 18. yüzyılın ilk yarısında Fransa ile üç defa savaşmıştır. Bir ara Yedi Yıl Savaşları’nda Fransa ile Avusturya müttefik olmuşsa da, bu birliktelik Habsburg-Bourbon mücadelesini zayıflatacak bir etkiye sahip olmamıştır.
Fransız İhtilali başladığı zaman, Avusturya, 18. yüzyıl içinde ikinci defa olarak Rusya ile beraber, 1787’den beri Osmanlı İmparatorluğu ile savaş halindedir.
Fransız İhtilali Öncesi Prusyanın Genel Durumu
Fransız İhtilali çıktığı zaman Avrupa’nın en güçlü devletlerinden birisi de Prusyadır. Prusya’nın temelini, Prusya ile Brandenburg oluşturmuştur.
Prusya Dukalığı 1618’de veraset yolu ile, başında Hohenzollern Hanedanı’nın bulunduğu Brandenburg Elektörlüğü’ne geçmiş ve Brandenburg Elektörlüğü de 1701 tarihinde Prusya adını almıştır.
Prusya’nın 18. yüzyıl içinde kuvvetli bir devlet haline gelmesi II. Frederick döneminde gerçekleşmiştir. 1740-1786 tarihleri arasında hükümdarlık yapan II. Frederick, o dönemler aydın istibdat denen bir akımın en güçlü temsilcisidir.
Prusya’yı daima çağdaşlaştırmak için çalışmış, filozoflarla dost olmuş, kuvvetli ve disiplinli bir ordu kurmuştur. Fransız İhtilali çıktığı zaman altı milyonluk nüfusa sahip olan Prusya’nın hemen hemen 200.000 kişilik kuvvetli askeri gücü bulunmaktadır.
Prusya’nın coğrafi bakımdan en zayıf noktası, doğal sınırlardan yoksun bulunması ve komşu devletlerin saldırılarına açık olmasıdır. Bu durum Prusya’yı askeri bakımdan her zaman, güçlü olmaya zorunlu kılmıştır.
18. yüzyıl için yaptığı savaşlardan her zaman kazançlı çıkan Prusya, 1748’deki Aix-la- Chapelle Antlaşması ile Avusturya’dan Silezya’yı almayı başarmıştır.
Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa, Silezya’yı geri almak için 1756’da Yedi Yıl Savaşları’nı başlatmışsa da başarılı olamamış ve 1763’te Prusya ile Avusturya arasında imzalanan Hubertsburg Barışı ile Silezya kesin olarak Prusya’da kalmıştır.
II. Frederick 1786 tarihinde ölünce hükümdar olarak yerine yeğeni olan II. Frederick Wilhelm geçmiştir. Frederick Wilhelm, amcası kadar güçlü bir hükümdarlık gösterememişse de, Fransız İhtilali çıktığı zaman Prusya, Avusturya’nın tersine, milli bütünlüğe sahip güçlü bir devletti.
Fransız İhtilali Öncesi Rusyanın Genel Durumu
Avrupa sahnesine 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çıkan devletlerden bir taneside Rusya’dır. Çarlık Rusyası’nın kuruluşu 16. yüzyılın ortalarına doğru gider.
Altınordu Hanlığı’nın Rusya’daki egemenliğinin 16. yüzyılda sona ermesi ile, Moskova Prensliğinin başına geçen IV. İvan, 1553’te Çar unvanını almıştır.
1584 tarihinde IV. İvan ölünce Rus Çarlığı , bir müddet karışıklık içinde kalmıştır. 1613’te Rus Çarlığı’na Mihail Romanov getirilmiştir. Bu tarihten 1917 senesine kadar Rusya’yı Romanov hanedanı yönetecektir.
Romanov hanedanı döneminde özellikle iki hükümdar Rusya’yı çok güçlü ve büyük bir Avrupa devleti haline getirmiştir. Bu hükümdarlar:
- I. Petro (1682-1725)
- II. Katerina (1762-1796)
I. Petro, önceliği iç kalkınmaya ve gelişmeye vermiştir. Bir kara ülkesi olan Rus Çarlığı’nı denizlere çıkarmak ve Rusya’ya denizlerden üzerinden bir hayat vermeye çalışmıştır. Doğal olarak bu denizler Baltık Denizi ve Karadeniz olmuştur.
O dönemde Baltık Denizi’ne İsveç ve Karadeniz’e Osmanlı İmparatorluğu egemen bulunmaktaydı. Bundan dolayı, Petro’nun denizlere açılma çabaları, özellikle bu iki devlet arasında olmuştur.
1699 Karlofça Antlaşması ile Rusya, Karadeniz kıyısında bulunan Azak’ı almışsa da, 1711 Prut Antlaşması ile burayı tekrar Osmanlı İmparatorluğu’na iade etmek zorunda kalmıştır.
İsveç ile 1709 tarihinde yaptığı Poltava savaşında da İsveç’i yenen I. Petro, Neva Nehri’nin denize döküldüğü bölgeyi alarak, burada Petersburg şehrini kurmuş ve hükümet merkezini buraya taşımıştır.
Bunun yanında, İsveç’in Rusya ile mücadeleye devam etmesi ve tekrar mağlup olmasından dolayı 1721’de imzalanan Nystad Barışı ile Petro, İsveç’ten Karelia, Ingermanland, Estonya ve Letonya’yı alarak Baltık Denizi kıyılarına yerleşmiştir.
Çariçe Katerina, aslen Alman kökenli olup, III. Petro ile evlendikten sonra Ortodoksluğu kabul etmiş ve milliyetçi bir Rus olmuştur.
I. Petro, Rusya’yı daha ziyade batıda ve İsveç’in aleyhine olacak şekilde genişletmiştir. Katerina ise güneye, yani Osmanlı İmparatorluğu aleyhine genişleme politikasını kabul etmiştir.
1768-1774 savaşı sonunda imzalanan Kaynarca Antlaşması ile Katerina , Azak Denizi’nin ağzını kapayan Kerç, Yenikale, Dinyeper Nehri ağzındaki Kılburun kalelerini, Azak kalesi etrafındaki toprakları ve Bug Nehri ile Dinyeper arasındaki toprakları almıştır.
Kaynarca Antlaşması ile Kırım’a bağımsızlık verilmiştir ki, bu, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı için atılmış bir adımdı. Bu antlaşma ile Rusya, Karadeniz’de gemilerini dolaştırmak ve Akdeniz’e geçme hakkını da elde etmiştir.
Küçük Kaynarca Antlaşması‘nın 7. maddesi ile de Rusya, osmanlı Devleti’ndeki Ortodokslar üzerinde bazı imtiyazlar elde etmiştir ki, bunun sonucunda ileride, Ortodoksları Osmanlı İmparatorluğu’na kışkırtmak için kullanacaktır.
Bu antlaşmadan sonra Karadeniz’de, Osmanlı İmparatorluğu’nun karşısına her zaman Rusya çıkacaktır.
Avusturya ile ittifak yapan II. Katerina, 1787’de Osmanlı İmparatorluğuna tekrar savaş açmış ve bunu sonunda da 1792 tarihli Yaş Antlaşması ile sınırlarını Dinyester Nehri’ne kadar uzatmıştır. Kırım’ı da ilhak ederek, Karadeniz’in kuzey kıyılarını ele geçirmiştir.
Fransız İhtilali çıktığı sırada, Osmanlı Devleti ile Rusya ve Avusturya arasında 1787-1792 savaşı yapılmaktadır.
Fransız İhtilali Öncesi İsveçin Genel Durumu
17. yüzyılda İsveç, Avrupa devletleri içinde önmeli ve kuvvetli bir pozisyonda bulunmaktadır. Baltık kıyılarına egemen olan İsveç, Otuz Yıl Savaşları’na (1618-1648) katılmış ve bu savaşlarda etkin bir rol üstelenerek Pomeranya topraklarını ele geçirmiştir.
18. yüzyılın başlarında Rusya’nın bu bölgede etkin bir güç olarak sahneye çıkması sonucunda, İsveç bu üstünlüğünü yitirmeye başlamıştır.
Kuzey Savaşları olarak bilinen ve 1700-1721 tarihleri arasında devam eden savaşlar sonucunda, 1720’de Stockholm barışını ve 1721’de de Nystad barışını imzalayarak, Prusya’ya Pomeranya’yı ve Rus Çarlığı’na da Baltık’ın doğu kıyılarını vermek zorunda kalmıştır.
İsveç bu tarihten sonra, Napolyon Savaşlarına kadar Avrupa politikasının dışında kalacaktır. Fransız İhtilali’nin olduğu tarihlerde İsveç, iç karışıklık içinde bulunmaktadır.
Fransız İhtilali Öncesi Lehistanın Genel Durumu
Fransız İhtilali patlak verdiği dönemde artık Lehistan Devleti yoktur. Lehistan topraklarının 1772 tarihinde Rusya, Avusturya ve Prusya arasında taksimi ile bu devletin doğal hayatı sona ermiştir.
1572 tarihine kadar Lehistan’ı Jagelon hanedanı yönetmiştir. Lehistan’da kral seçimle işbaşına gelirdi. 1572 tarihinden sonra, sadece Jagiellon hanedanının bütün soylulularının da kral seçimlerine adaylığını koyma hakkının tanınması asiller arasında bir mücadelenin doğmasına sebep olmuştur.
Bu durum, Lehistan’ı, sürekli bir iç karışıklık ve istikrarsızlık içinde bırakmıştır. Doğal olarak bu durum da Lehistan’ın, o dönemde kuvvetlenmekte olan iki komşusunun, Rusya ile Prusya’nın dikkatini çekmiştir.
Rusya, Prusya ve Avusturya’nın ittifakı sonucunda, Lehistan birinci taksimi meydana gelmiştir. O dönemde Lehistan’ı iki devlet desteklemiş ve korumuştur. Bu devletler Fransa ile Osmanlı İmparatorluğu’dur.
Fransız İhtilali Öncesinde İngilterenin Genel Durumu
O dönemde Avrupa’nın en güçlü ve en büyük ülkesi olan İngiltere, Fransa’nın en büyük rakibi ve düşmanı durumunda olduğu gibi, Napolyon Savaşları döneminde, Fransa’ya karşı en güçlü direniş gösteren, bu direnişi örgütleyen ve sonunda galibiyeti alan ülke olmuştur.
Fransız İhtilali çıktığı sırada, İngiltere dünyanın en güçlü denizci ve ticaret ülkesidir. Bu dönemde İngiltere’nin başında da Tudor hanedanından Kraliçe Elizabeth bulunmaktadır.
İngiliz denizciliğinin gelişmesinde, İngiliz Siyasetçi Cromwell, 1651 tarihinde “Denizcilik Kanunu” denilen bir kanun çıkartmış ve dışarıdan İngiltere’ye gelen ithal mallarının İngiliz gemileri ile taşınması şartını getirmiştir.
Bu kanun, İngiliz gemiciliğinin gelişmesinde çok önemli bir faktör olmuştur. Bu kanun yüzünden Cromwell, Hollanda ile savaşmak zorunda (1652-1654) kalmış ve Hollanda’yı yenmiştir.
Güney Amerika’daki İspanyol sömürgeleri ile ticaret yapabilmek için İspanya ile de mücadele veren İngiltere, İspanyolları da yenerek istediği ticaret yapma hakkını almıştır.
Cromwell’den sonra iktidara gelen Stuart hanedanı, ülkeyi mutlak şekilde yöentmek istediler. Bu durum ise, kral ile parlamento arasında bir mücadeleye sebep oldu. Bu mücadelede parlamento ikiye ayrıldı:
- Muhafazakar Parti
- Liberal Parti
Bu mücadele 1688 tarihine kadar devam etti. Bu tarihte İngiltere tahtına Orange hanedanından William getirildi. Kral William, Şubat 1689’da “Haklar Beyannamesi” ni kabul ederek parlamentoya geniş hak ve yetkiler tanıdı.
Parlamentonun kral karşısındaki üstünlüğünü belirten ve kralın yetkilerini sınırlayan Haklar Beyannamesi, İngiliz demokrasisinin önemli belgeleri arasında yer almaktadır.
Fransız İhtilali Öncesinde İngilterede Yaşanan Ekonomik ve Sosyal Gelişmeler
18. yüzyılda İngiltere’de büyük sosyal ve ekonomik gelişmeler yaşanmıştır. En önemli gelişme Sanayi İnkilabı‘dır. Dokuma sanayisinde bugünkü mekiğin icadı, İngiliz tekstil endüstrisine ivme kazandırmıştır. Ham demirin maden kömürü ile işlenmesi keşfedilmiş ve James Watt da buharla çalışan ilk makinayı icat etmiştir.
İngiliz sömürgeciliğinde en büyük olay, Yedi Yıl Savaşları sonunda, 1763 tarihinde, Fransa ve İspanya ile imzalandığı Paris Antlaşması olmuştur.
Bu antlaşma ile İngiltere, bütün Kanada’yı ve bugünkü Amerika’da Mississippi Nehri bütün doğu kısımlarını almış ve Fransa’yı Hindistan’dan çıkarak bütün Hindistan’ı ele geçirmiştir.
İngiltere, 1702-1713 İspanya veraset savaşlarında da İspanya’yı yenerek Cebelitarık’ı almıştır. İngiltere bu durumda Akdeniz’in kilit noktasına da yerleşmiş oluyordu.
İngiltere, Fransa’nın özellikle Manş kıyılarına egemen olmasına izin vermiyordu. Bu kıyılara bir devletin yerleşmesi, İngiltere’yi tehdit edebilirdi.
18. yüzyıl savaşları İngiltere ekonomisini oldukça sarsmış durumundaydı. Bu sebeple 18. yüzyıl içindeki zaferler, yüzyılın sonunda büyük bir yenilgi ile kapanmıştır.
İngiltere, 1873 tarihinde imzaladığı Versailles Antlaşması ile Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığını kabul ederek, Kuzey Amerika’da bulunan sömürgelerini kaybetmiştir.
Aralık 1783 tarihinde, William Pitt başbakan olmuştur. William Pitt’in başbakanlığı döneminde, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü korunma politikası uygulanmıştır.
Fransız İhtilali Öncesinde Hollanda ve Belçikanın Genel Durumu
Hollanda, 1648 Vestfalya Antlaşması ile İspanyol egemenliğinden kurtularak bağımsızlık kazanmış, Avrupa’nın sömürgeci devletlerinin başında geliyordu. Hollanda, sömürgeciliğini denizciliğine borçluydu.
Fransız İhtilali çıktığı zaman 2,5 milyon kadar bir nüfusa sahip Hollanda’nın, kara ordusu bulunmamaktadır. Hollanda’nın buna karşılık 150 gemilik savaş donanması ve 2500 gemilik bir ticaret donanması bulunmaktadır.
Hollanda’nın Uzak Doğu sömürgeleri şu şekildedir:
- Seylan Adası
- Hindistan kıyılarında bazı bölgeler
- Malaga
- Cava
- Sumatta
- Celebes
- Yeni Gine
- Cape Colony
- Guyam’ın bir bölümü
- Antil adalarının bir bölümü
18. yüzyılın sonlarına doğru gelindiği zaman Hollanda, yedi eyaletten oluşan ve “Birleşik Eyaletler” adı verilen bir cumhuriyetti. Cumhuriyet denmesinin sebebi de, kralın seçim yolu ile tahta çıkmasıydı. Orange Hanedanı’nın etkisi oldukça fazladır.
17. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’ye mağlup olan Hollanda, 1715’ten itibaren İngiltere’nin etkisi altına girmiştir.
Amerikan bağımsızlık ayaklanmasında Hollanda ve Fransa, İngiltere’nin aleyhine olarak Amerikan bağımsızlık mücadelesine destek vermişleridir. Hollanda’nın yaptığı bu yardımlar nedeni ile ekonomisi oldukça sarsılmıştır.
Hem ekonomik nedenler ile, hem de kara ordusuna sahip olmaması dolayısıyla, İhtilal savaşlarının ilk dönemlerinde, 1795 tarihinde Fransa’ya mağlup olacak ve Fransa’nın işgaline uğrayacaktır. Napolyon, 1810 tarihinde Hollanda’yı tamamen Fransa’ya ilhak edecektir.
Belçika toprakları, Fransız ihtilali başladığı zaman, Avusturya Hollandası adı ile Avusturya’ya ait bölgedir. 1714 tarihine kadar İspanyol Hollandası adı verilen bu topraklar, 1714’te Reichstadt barışı ile Avusturya egemenliğine geçmiştir.
Fransa İhtilali Öncesinde Portekizin Genel Durumu
Avrupa’nın önde gelen denizci devletlerinden birisi olan Portekiz, 15. yüzyılın başlarında, Açores ve Madeira adalarını ele geçirmişti.
Bartolomeu Dias‘ın 1486-1487 tarihlerinde Batı Afrika kıyılarını izleyerek Ümit Burnu’na kadar gerçekleştirdiği gezi, Portekiz’in, Batı Afrika kıyılarına yerleşmesini sağlamış bu Portekiz’e Angola sömürgesini kazandırmıştır.
1497-1499 tarihlerinde Vasco de Gama‘nın, Ümit Burnun’dan dolaşarak Hindistan’a kadar ilerlemesi ise, Portekiz’e, Doğu Afrika’da Mozambik’i kazandırmıştır.
Pedro Alvares Cabral‘ın 1500 tarihinde Brezilya’yı keşfetmesi ile Portekiz, Brezilya topraklarını ele geçirmiştir. Portekiz’in bu yükselişi çok uzun süre devam etmemiştir. Bunda İspanya’nın kuvvetlenmesi etkili olmuştur.
İspanya’nın en güçlü dönemlerinden olan II. Filip zamanında, 1580’de, Portekiz İspanya’nın egemenliğine girmiştir. Portekiz bu tarihten sonra, İspanya karşında İngiltere’ye dayanma politikası izlemiştir.
Portekiz sürekli olarak iç mücadeleler yaşamış bu durum ülkeyi oldukça sarsmıştır. Bundan dolayı, Napolyon’un İspanya ile birlikte Portekiz’i işgali kolaylaşmıştır.
Fransız İhtilali Öncesinde İspanyanın Genel Durumu
İspanya, Ortaçağ’daki Coğrafi Keşiflerde önemli başarılar elde eden bir devlettir. Bu keşifler sayesinde İspanya’da denizaşırı büyük sömürgeler elde etmeyi başarmıştır.
Kristof Kolomb’un Amerika kıtasını keşfi, İspanya’ya, bugünkü Meksika, Bahama ve Antiller’e ve Brezilya hariç bütün Güney Amerika kıtasına yerleşme şansını tanımıştır.
İspanyol gemicilerin 16. yüzyılın ilk yarısında yaptıkları geziler, İspanya’ya Uzakdoğu ve Pasifik’te bir çok ada kazandırmıştır.
İspanya, Fransa ile birlikte, Amerikan bağımsızlık savaşına yardım edince, bu bağımsızlığı tanıyan 1783 Paris Antlaşması ile de, İngiltere’den Kuzey Amerika’da bulunan Florida’yı ve Akdenizdeki Minorka adasını almıştır.
İngiltere’nin denizci bir devlet olarak güçlenmesi, İspanya’nın başarılarını geriletmiştir. İspanya 1588’den sonra, 1654-1658’de, 1702-1713 İspanya veraset savaşlarında ve en son olarakta 1756-1763 Yedi Yıl Savaşları’nda olmak üzere, İngiltere’ye üç kez yenilmiştir.
Napolyon Savaşları döneminde, 1805’te, Amiral Nelson’ın İspanyol donanmasını yakmasından sonra, İngiltere denizlerdeki üstünlüğünü devam ettirecek ve İspanyol deniziciliğinden de bir daha bahsedilmeyecektir.
Fransız İhtilali çıktığı zaman İspanya dış politika bakımından Fransa’ya bağlı bulunuyordu. Bu bağlılığın en büyük nedeni, İspanya’nın hükümdar ailesinin Bourbonlardan olmasıydı.
İspanya ile Fransa arasındaki bu şekilde oluşan yakınlık, Yedi Yıl Savaşları döneminde, 1761’de iki devlet arasında bir ittifakın imzalanmasına kadar devam etmiştir.
Amerikan bağımsızlık savaşı döneminde, Fransa ve İspanya, birlikte Amerikan bağımızlık mücadelesine destek vermiştir.
Fransız İhtilali Öncesi İtalyanın Genel Durumu
18. yüzyılın sonlarında İtalya, coğrafi bir kavramdan ibarettir. Yarımada ile daha kuzey kısımlarda irili ufaklı 14 tane devlet bulunmaktaydı. Bu devletlerin en önemli olanları şu şekildedir:
- Sardunya Krallığı
- Venedik Cumhuriyeti
- Cenova Cumhuriyeti
- Parma Dukalığı
- Modena Dukalığı
- Toskana Büyük Dukalığı
- Roma’da Kilise Devleti
- Sicilya Krallığı
Parma Dukalığı ile Sicilya Krallığı’nın başında İspanyol Bourbonları bulunmaktadır. Sardunya Krallığı’nın başında ise Savoie hanedanı vardı. Venedik Cumhuriyeti ise, eski gücünde bulunmamaktadır. Napolyon 1797’de Venedik Cumhuriyeti’ne son verecektir.
Fransız İhtilali Öncesinde İsviçrenin Genel Durumu
İsviçre, 17. yüzyıldan itibaren 13 kantondan meydana gelen bir konfederasyondur. İsviçre’nin bağımsız olarak tanınması, 1648 Vestfalya Antlaşması ile gerçekleşmiştir.
İsviçre Avrupa politikasında önemli bir konumda bulunmamaktadır. Napolyon, 1798’de İsviçre’yi işgal edecek ve burada 1803 tarihine kadar devam edecek olan Helvetya Cumhuriyeti‘ni kuracaktır.
İsviçre, 1803’de tekrar bir konfederasyon haline gelecektir.
Sonuç
Fransız İhtilali’nin özellikle Avrupa devletleri tarafından kabul edilmesi, doğal olarak kolay olmamıştır.
Avrupa’da 25 yıla yakın devam eden Napolyon Savaşlarının alt yapısını, Fransa’da 1789 tarihinden itibaren meydana gelen gelişmeler karşısında Avrupa’daki mutlakiyetçi monarşilerin duyduğu korku ve gösterdikleri tepki oluşturur.
Bu durum karşısında Fransız İhtilali, niteliği bakımından Avrupa’nın diplomatik ilişkilerinde yeni bir sayfa açmıştır.
- Çeşme Baskını (1770) Nedenleri ve Sonuçları
- Reşit Galip: 1933 Türk Andı’nın Mimarı
- Senedi İttifak: Padişahın Gücünü Sınırlandıran Belge
- Monroe Doktrini: 1823 ABD Dış Politika Kültürü
- Türkiye Afganistan Dostluk Antlaşması (1 Mart 1921)