fbpx
Avrupa Tarihi

Fransız Devrimi Sebepleri ve Şaşırtıcı Gerçekler

Fransız Devrimi’nin sebepleri iki senelik gelişmelerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu iki senelik gelişmeleri devrime dönüşmesi için de bir ortam, bir şartlar düzeni gerekliydi.

Devrimin Fransız toplumu için yapısal sebepleri vardır. Fransız Devrimi’ni hazırlayan asıl bu yapısal sebeplerdir ki, bu sebepleri dört bölümde toplamaktayız:

Bu Yazımada Göz Atmak İster Misiniz? http://derliyo.com/fransiz-ihtilali/
  • Sosyal Sebepler
  • Fikri Sebepler
  • Ekonomik Sebepler
  • Amerikan İhtilali’nin Fransa’ya Olan Etkisi

fransız devrimi sebepleri

Fransız Devriminin Sosyal Sebepleri

Fransız Devrimi döneminde Fransa’nın sosyal yapısı üç sınıfa ayrılmış durumdadır. Bu sosyal sınıflar şu şekildedir:

  • Asiller Sınıfı
  • Ruhban Sınıfı (Kilise ve din adamları sınıfı)
  • Halk Sınıfı

Fransa’da devrim öncesi sosyal sınıflar tablosunun bu görünüşü, devrimin temel nedenleridir. Bu üç toplum sınıfları birbirinden ayıran sınırlar, her sınıfın sahip bulunduğu imtiyazlardan ibaretti.

Asiller Sınıfı

Asiller sınıfı en geniş ayrıcalıklara sahip olan sınıftı. Avrupa’da ortaçağlarda feodaliteyi yıkan, merkezi krallıkların kurulması olmuştu. Fransa’da da merkezi otoriteye sahip bir krallık kurulmuş olmakla beraber, feodalite var gücü ile devam etmekteydi.

Büyük topraklara sahip olan asiller, bu topraklarda köylüleri çalıştırırlar fakat kazançlarının çok büyük bir bölümünü kendileri alırdı.

Soyluluk statüsü genellikle kişiye dolaysız vergilerden muafiyet sağlıyor ve onu, bir toprak parçası ile o toprağın üzerinde yaşayan insanlar üzerinde egemen kılıyordu.

Köylünün toprakları asillere aitti. Köylü halk toprağından yeterince yararlanamaz ve istediği gibi kullanamazdı. Aynı zamanda da asiller bir çok vergiden muaf tutuluyorlardı. Yüksek memuriyetler ve ordudaki büyük rütbelerde asillere aitti.

Bazı soylular sarayda oturur ve saraydan özel ödenek alırlardı. Saraylar, hükümdarların makam, hediye ve ödül dağıttıkları kültürel, siyasi ve ekonomik merkezlerdi.

XIV. Louis’nin 1660 senesinde Paris yakınlarında inşa ettirdiği Versailles Sarayı’nda soylular kralın kahvaltısını getirmek, ona peçete uzatmak gibi ihtiyaçları ile ilgili görevlerini yapmak için birbirleri ile yarışıyorlardı. Bu tür işler, krala kişisel olarak yaklaşabilmek için iskambil partilerinde, eğlencelerde ve ziyafetlerde yer almak kadar büyük fırsatlar sunuyordu.

Yasal olarak soylu olanlar, genellikle nüfusun yüzde bir veya ikisini oluşturuyorlardı. Batı Avrupa soyluları toprakların yarısı ile üçte ikisine sahipti.

Bütün bunların yanında da, asiller bu ayrıcalıklarını haklı gösterecek hiç bir etkin rol oynamıyorlardı.

fransız asilleri

Ruhban Sınıfı

Ruhban sınıfı diğer adı ile de din adamları sınıfıydı. Bu sınıf da geniş topraklara sahipti. Kiliselerin geniş toprakları bulunmaktaydı. Fransız Devrimi çıktığı zaman, toprakların dörtte biri ruhban sınıfının elinde bulunuyordu.

Fransa’da ki bu ruhban sınıfıda ne toprak vergisi ve ne de diğer vergilerini ödüyorlardı. Sadece beş yılda bir, az bir vergi veriyorlardı.

Bununla beraber ruhban, yani rahipler de, kendi içlerinde birtakım sınıflara ayrılmıştı. Ruhban sınıfına ait ayrıcalıklar, genellikle üst düzeydeki rahipler için söz konusuydu.

Daha alt derecede bulunan rahiplerin bu imtiyazları bulunmuyordu. Bu sebeple, rahipler arasında da rejime karşı bir huzursuzluk vardı. Fransız devrimi başladığı zaman, ilk devrimcilere bazı rahipler de katılmıştır.

Rahipler, ruhani birliğe sahip bulunuyorlarsa da, gerçekte, sosyal bakımdan türdeş bir bütün teşkil etmiyorlardı.  Rejim toplumunun bütününde olduğu gibi, bu düzenin saflarında da soylular ile halk içinden gelenler, aşağı rahipler ile yüksek rahipler, aristokrasi ile burjuvazi birbirlerine muhaliftiler.

Yüksek rahipler gurubunu teşkil eden piskoposlar, başrahipler ve rahipler meclisi üyeleri artık sadece soylular arasından seçilmeğe başlamıştı.

Bu grup kendi kazanç imtiyazlarını savunmak emelindeydi, aşağı rahipler genellikle bu imtiyazların dışında bırakılmıştı. 1789 yılındaki 139 piskopos içinde soylu olmayan hiç kimse yoktu.

Düzenin elindeki gelirlerin en büyük kısmı yüksek din adamlarına gidiyordu. Bunların çoğu sarayda oturuyor, piskoposlukları ile ilgilenmiyorlardı.

Aşağı rahipler (50.000 papaz ve papaz yardımcısı), çoğu zaman, büyük güçlükler içinde çırpınıyorlardı. Bu yüzden, halk içinden yetişmiş, halk arasında yaşayan, halkla aynı fikre sahip olup aynı düşünceleri besleyen papazlar ve papaz yardımcıları tam kilise halkını teşkil ediyorlardı.

Halk Sınıfı

Halk sınıfına gelince, bu sınıf milletin büyük çoğunluğunu, yani Eski Kırallık Rejiminin sonlarında 24 milyondan fazla insanı temsil ediyordu.

Rahipler sınıfı ile soylular sınıfı bundan çok daha önce oluşmuştur, ama halk sınıfının millet ve devlet içinde oynadıkları rol sebeb ile, halkın sosyal önemi hızlıca artmıştır.

Temelinde zanaatçı ve tacir olan orta ve küçük burjuvazi geliyordu. Bu sosyal kategoriler arasındaki sınırı kesin olarak belirtmek zordur. Soylu olmamış yargıçlar, avukatlar, noterler, profesörler, hekimler ve cerrahlar gibi serbest meslek sahipleri bu orta tabakalara bağlıydılar.

Maliyeciler ve büyük ticaret işleri ile uğraşanlar büyük burjuvaziyi oluşturuyor, en başta da armatörler ve maliyeciler, vergi gelirlerini toplayan görevliler ve bankerler geliyordu.

Halk sınıfının kendi içindeki bu bölünme, sadece sosyal farklılaşmadan ibaret olup, ayrıcalıkları bakımından aralarında bir fark yoktu. Bu sınıf, her türlü ayrıcalıktan yoksundu. Bütün vergileri bu sınıf ödüyordu.

Her şey birkaç elde toplanmıştı. Her yerde küçük sayı, her haktan yoksun olan büyük sayıya direniyordu. Vergiler tek bir sınıfın sırtına binmişti. Asiller ve ruhban, toprakların yaklaşık üçte ikisine sahipti. Gerisi de halka aitti. Ama vergiyi ödeyen halktı. Feodal asillerin bir sürü hakları varken, vergiler halkın sırtındaydı… Marie Joseph Louis Adolphe Thiers

Tüketim maddelerinden alınan vergiler, büyük kısım üzerine, yani halkın sırtına biniyordu. Halk, kendi varlığı pahasına, toplumun yüksek sınıflarını adeta savunuyordu. Çalışkan ve aydın burjuvazi, sanayi sayesinde krallığı zengin ederken, kendisi hiç bir hakka sahip değildi.

Soylular tarafından dağıtılan adalet, ağır, genellikle de taraflıydı. Suçlulara karşı acımasız davranılıyordu. Basın kralın sansürü altındaydı.

Doğal olarak, eşitsizliğe ve imtiyazlara dayanan Fransa’nın bu toplumsal yapısı, devrimi kolaylaştıran bir faktör olacaktır. Halk, mutlak hükümdarın otoritesinin zayıfladığını anladığı zaman, tepkisini hemen ortaya çıkaracaktır.

fransız burjuvazi sınıfı

Fransız Devriminin Fikri Sebepleri

Fransız Devrimi’ni hazırlayan ve ihtilale zemin hazırlayan sosyal sebeplerin dışında fikri sebepler de bulunmaktadır.

Fransız Devrimi’nin fikri kaynaklarını burjuvazinin XV. yüzyıldan beri meydana getirdiği felsefede aramalıdır. Bilim aracılığı ile tabiata hakim olmanın mümkün olduğunu gösteren Descartes’in düşüncesini miras alan XVIII. yüzyıl filozofları, yeni düzenin ilkelerini aydın bir şekilde açıkladılar.

Kilisenin ve devletin baskı yönetimine karşı olan felsefi hareket, Fransız düşünce dünyasının eleştirici zihniyetini önce uyandırarak, sonra geliştirerek, bu düşünceye yeni fikirler kazandırarak,  bu düşünce üzerinde derin etkiler yapmıştır.

Aydınlık devri, ilim, inanç, ahlak ya da sosyal ve siyasi kurumlar olsun, her alanda baskının ve geleneğin yerine aklı koymuştur.

Felsefe yapmak, akla bütün şeref ve haysiyetini geri vermektir. Haklarını kendisine geri vermek, her şeyi kendi prensiplerine bağlamak ve kamuoyu ile baskının gücünü sarsmaktır. Madam de Lambert

1748 tarihinden sonra, Montesquie (1689-1755), Kanunların Ruhu isimli eserinde, sosyal, siyasal ve dini kurumların, mutlakiyetçi monarşinin prestijini sarsar biçimde ince bir analiz yapmıştı. Montesquie bu yapıtında, mutlak monarşi yerine meşruti yani anayasal maonarşiyi savunmuştur.

Jean Jacques Rousseau (1712-1778) ise, Sosyal Sözleşme adlı eserinde, insanlar için bir doğa hali mevcut olmuş olduğunu ve bu durumun insanlar için bir mutluluk ve fazilet hali olduğunu belirterek, toplumun siyasal düzenine karşı güveni sarsıyor ve üyeleri arasında siyasal eşitliğin bulunduğu bir toplumun savunmasını yapıyordu.

Diderot (1713-1784) da yayınlamış olduğu ansiklopedisinde, esaret, vergi adaletsizliği, adaletsizlik gibi kavramları halka açıklamış ve halkı aydınlatmaya çalışmıştır.

Bu fikir adamlarının hepsi Fransız Devrimi’nii görmeden ölmüşlerdir. Bunların da hiç bir zaman akıllarından devrim geçmemiştir.

Bu kişilerin eserleri ne olursa olsun, mevcut düzenin doğru ve adil olmadığını, mevcut durumdan daha iyi bir toplum düzeninin de mevcut olabileceğini göstermiştir. Bu aydınlar özellikle o dönem küçük burjuvazi tarafından okunup tanınmışlardır.

jean jacques rousseau

Fransız Devriminin Ekonomik Sebepleri

Fransız Devrimi’nden önceki Fransız toplumunun ekonomik durumuna bakınca, Fransa’nın ekonomik durumu ile sosyal yapısı arasında bir zıtlık bulunmakta idi.

18. yüzyıl özellikle sanayi alanında meydan gelen gelişmeler, Fransa’yı da etkileşmişti. Üretim kapasitesi artmış, tüccar ve sanayici zenginleşmişti. Servet sahibi olan bu sınıf, kapitalist bir sınıf meydana getirmişti.

Fransa’nın ayrıcalıklı sınıflar sitemi, sermaye sahibi olan bu kapitalist sınıfın, güçleri oranında, siyasal ve sosyal hayata katılmasına ve etki yapmasına izin vermiyordu.

Bu durum, özellikle büyük burjuvazi için geçerliydi. Sanayi inkılabı bu sınıfı zenginleştirip güçlendirmiş fakat sosyal düzen, bu insanlara etkinlik ve iktidar vermemişti. Bu durum da toplumun sosyal dengesini bozmaya başlamıştı.

Ekonomik açıdan ağırlık burjuvaziye geçtiği halde, sosyal düzen, yapay bir şekilde, bu etkinliği ve gücü, toplumun en dar kesimi olan asiller ve ruhban sınıfına vermişti. Bu durumun devamlı olması beklenemezdi, ilk fırsatta burjuvazi sınıfı gücünü göstermeye çalışacaktı.

fransız köylüsü

Fransa’da Buğday Fiyatlarının Yükselmesine Gösterilen Tepkiler

18. yüzyılda artan tahıl fiyatları, durumu iyileştirmek yerine daha da kötüleştirdi. 16. yüzyıldaki fiyat devriminde olduğu gibi, buğday fiyatları, özellikle de Fransa’da, yüzyıl boyunca arttı.

Köylüler ve diğer toprak sahipleri de baklagiller veya hayvan yemi ekmek yerine mümküm olduğu kadar çok buğday yetiştirmeye başladılar. Bu durum fiyatların daha da artmasına neden olarak, daha fazla buğday ekilmesine neden olan bir kısır döngüye dönüştü.

Fransız köylülerinin çoğu hayatta kalmak için hala tahıl satın almak zorunda kaldılar, bu yüzden fiyatların artmasından yararlanmak yerine zarar görmeye başladılar.

Fransa’nın bir çok bölgesinde kötü hasatların yapıldığı 1775 yılında fiyatların artmasını potesto eden kalabalıklar  şehirlerde toplandılar ve buğday, un ve ekmeklere el koyarak kendilerine uygun fiyatlardan satmak için harekete geçtiler.

Fransız monarşisi bu sorunlarla başa çıkmak için tahıl ticaretini kimi zaman düzenleyen kimi zaman serbest bırakan önlemler aldı, ama bu kararsızlık hasattakki azalmalarla birleşince daha çok huzursuzluğa sebep oldu.

1788’de hasat gene çok az olunca, ekmek fiyatları yükseldi ve 1788 sonu ile 1789’da isyanlar çıkmaya başladı. Bu isyanların en dramatik olanı, 14 Temmuz günü silah ele egçirmek isteyen kalabalıkların Paris’te hem bir kale hem de hapishane olan Bastille’i basmaları oldu.

Bu sırada kırsak kesimdeki köylüler de soylu toprak sahiplerinin evlerini talan ediyor, eski ortak alanları işgal ediyor, vergi ve kira borçlarının kayıtlı olduğu belgeleri yakıyorlardı.

İnsanların alabilecekleri fiyatlarda yeterli miktarda gıda üretimi  yapamamak ekonomik olduğu kadar siyasal soruna da dönüştü ve Fransız Devrimi’nin önemli bir nedeni oldu.

Fransız Devrimine Amerikan İhtilalinin Etkisi

Fransız Devrimi’nin çıkmasında Amerikan ihtilalinin ve Amerika’nın bağımsızlık hareketinin de etkisi vardır. Bu etki iki bakımından söz konusudur. Bunlar fikri bakımdan diğer de ekonomik bakımdan.

Amerikan bağımsızlık hareketine bazı Fransız vatandaşları da katılmıştır. Fransızlar, Amerikalıların mücadelesinde, bir halkın kendi kralına karşı geldiğini, hürriyet ve hakları uğruna, despotizmin zincirinden kendisini kurtarmak için mücadele ettiğini görmüşlerdi.

Krallık otoritesi de yıkılmaz değildi. Amerikan Bağımsızlık Bildirisinde, insanların, insan olmaları dolayısyla, bazı temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu fikrininin, her türlü şiddet ve otoritesinin karşısında zafer kazandırdığını da görmüşlerdi.

Ağustos 1789’da Milli Meclis’te, İnsan Vatandaş Hakları Demeci fikrini ilk ortaya atan kişinin, Amerikan bağımsızlık savaşına katılan Lafayette olmuştur.

Amerikan bağımızlık mücadelesinin Fransa üzerindeki bu olumlu etkinin yanında bir de olumsuz etkisi olmuştur. Fransa’nın, İngiltere’den intikam almak için Amerikan bağımsızlık mücadelesine  yaptığı maddi yardımlar 1,5-2 milyar frankı bulmuştur.

Amerikalılara yardım Fransız maliyesine 1,5-2 milyar frankı bulmuştur. Başta Dışişleri Bakanı Vergennes olmak üzere, yardımı savunanlar, bu yardım ile elde edilebilecek siyasal sonuçların daha önemli olduğunu iddia etmişlerdir. Fransa’nın yüklendiği bu mali yük Fransız Devrimi’nin sebeplerinden birini oluşturur.

Yedi Yıl Savaşları’nın masraflarının Fransa’nın hazinesinde meydana getirdiği açıklardan sonra Amerika’ya yapılan bu yardımlar, Fransız hazinesini tamamen sarsmış ve devrimin gelişmeleri de bu ekonomik sarsıntıya çare bulma çabaları sonucunda meydana gelmiştir.

Bu Yazılarıma da Göz Atmak İster Misiniz?

Yararlandığım Kaynaklar

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu
Instagram Hesabımı Takip Et, Yeni İçerikleri Kaçırma