1905 Rus Devrimi’ne Giden Süreçte Yaşananlar
1905 Rus Devrimi, Rus İmparatorluğu genelinde geniş yankı bulan kitlesel siyasi eylemlerdir.
Etkin olarak Rus emekçi sınıfı tarafından gerçekleştirilen 1905 Devrimi, Rus Çarlığı’nın mutlak monarşiden meşruti monarşiye geçmesine yol açmıştır.
Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi’nin en öne çıkan özelliklerinden biri, kapitalist düzenin tüm dünyaya ihraç seferberliğinin hız kazanmasıdır.
Avrupa’nın bir üyesi ve kıtanın güç dengesinde etkin bir konumda yer alan Rusya, Batı’dan gelen bu akıma karşı oldukça kırılgan bir durumda kalmıştır.
Rusya’nın Batı karşısında ekonomik azgelişmişliği ve otokrasinin toplumun taleplerine cevap vermemesi, Rusya’nın 20. yüzyıl başında 1905 Rus Devrimine sürüklenmesine yol açmıştır.
Özellikle 1890’larda başlatılan hızlı sanayileşme girişimi sosyal ve ekonomik yapıda köklü değişimleri beraberinde getirmiştir. Ancak İmparatorluğun siyasi modernleşme ile süreci destekleyemediği noktada rejim tıkanmış ve bu da 1905 Rus Devrimine neden olmuştur.

İçindekiler
Rus Siyasal Sistemin Temelleri
Çok büyük bir kara parçasını kaplayan Rus Devleti, Avrupa ve Asya kıtaları arasında bir geçiş sahasıdır.
Birbirlerinden bağımsız olarak kurulan knezlikler ilk Rus siyasal örgütlenmelerdir. 9. yüzyılda Kiev Knezliği’nin gelişerek diğerlerini egemenliği altına alması sonucunda tarihin ilk Rus devleti ortaya çıkmıştır.
Rusya, 988 yılında Bizans aracılığıyla Hristiyanlık’ı benimsedi. Bu da gelecek milenyum boyunca Bizans ve Slav kültürlerinin sentezi olan Ortodoks Slav kültürünün başlangıcı oldu. 12. yüzyılda Bizans’ın gerileme dönemine girmesiyle Ruslar Batı’yla ilişkilerini kuvvetlendirmeye başladılar.
Ancak, aynı yüzyıl içinde Moğol-Tatar istilası ile Doğu’nun egemenliğine giren Ruslar, Avrupa’dan uzaklaşmak durumunda kaldılar. Avrupa ile bağlantısı kesilen Rusya Batı’dan farklı, kendine özel bir feodal düzen yaratmış ve bu durum ülkenin tarihinde etkin bir unsur olmuştur.

Korkunç Ivan Dönemi (1530-1584)
Rusya, Korkunç İvan’dan itibaren tam bir otokrasi ile yönetilmekteydi. Otokratik iktidarın tek sahibi ve yetkilisi çardı. IV. İvan, Rus yönetim geleneğine mutlakiyetten kurtulamayacak nitelikler kazandırmıştır.
Korkunç İvan yeni bir siyasi rejim yaratmamış, sadece “Despotizm” olarak adlandırılabilecek Rus yönetim geleneklerini kuvvetlendirmiştir. Devletin her alanda aşırı kontrolü ve özel mülkiyetin gelişememesi Rus siyasal sistemini Batı’dan daha çok Doğu’ya yaklaştırdı.
Rus çarı, Rus aristokrat sınıfı olan Boyarlar’ın gücünü kırarak iktidarın aleyhine tehdit olacak sınıfsal baskı unsurunu ortadan kaldırdı. Böylelikle çarın tekeline bağlı olan merkezi bir siyasal yapı kurmayı başardı.
Rus çarlarının güçleri oldukça fazlaydı. En güçlü sınıf olan Boyarlar bile Çar’ın hizmetçisi olmaktan öteye geçemediler. Toprak sahipleri bulundukları bölgelerde güçlü siyasi kimlik kazanamadılar. Rus kentlerinin idaresi tamamen prensler ve onların atadığı yöneticiler tarafından yürütüldü.

Birinci Petro Dönemi (1682-1725)
Rus tarihinde I. Petro dönemi oldukça önemli bir dönemdir. 1682-1725 tarihleri arasında hüküm süren ve Rusya’daki geniş ölçekli modernleşme hareketini başlatan kişidir. I. Petro, otokratik Rus yönetim tarzının kurucusu olmuştur.
Batılılaşma amacı düşüncesiyle iktidarı boyunca sürekli mücadele etmiştir. Petro, geleneksel yapıyı Batılı değerlerle birleştirerek Rus otokrasisinin temellerini atmıştır.
St. Petersburg kenti Petro döneminin simgesel anıtıdır. Petersburg’u başlattığı modernleşme düşüncesinin temeline koyan Petro, geleneksel Moskova’nın havasını kırmak istemişti.
Bu amaç doğrultusunda St. Petersburg’un yapımı İngiltere, Fransa, Hollanda ve İtalya’dan getirilen kişiler tarafından planlandı. Kısa süre içinde bataklıkların ortasından 35 bin bina yükseldi. 20 sene içinde nüfus yüz bine ulaştı ve kent kısa sürede Avrupa’nın büyük şehirlerinden birisi oldu.
Petro’nun Rusya’da Gerçekleştirdiği Reformlar
I. Petro’nun önemli reformlarından birisi otokrasinin laikleştirilmesidir. Ortodoks kilisesi üzerinde egemenlik kurarak kiliseyi, iktidarın aracı durumuna getirmiştir.
Kilise üzerinde mutlak egemenlik kuran Petro, Rus siyasal sisteminin tekeci durumunu daha da kuvvetlendirmiştir. Patrikliği kaldırarak Ortodoks Kilisesini kilise işleri bakanlığına dönüştürerek sınırlı olan gücünüde elinden almıştır.
Siyasal düşünceleri ve ve reform çalışmaları için Kiliseyi araç olarak kullanan Petro, kilisenin eğitim üzerindeki etkisinden de faydalanmıştır.
Petro’nun döneminde öne çıkan diğer bir unsur Çar’ın burjuva sınıfına tam destek vermesi ve bu sınıfı güçlendirmek için yaptığı iktisadi çalışmalardır. Çar’ın tüm dış politikası ticari sermayenin geliştirilmesi çerçevesinde belirlenmiştir.
Sıcak denizlere ulaşma şeklinde belirlenen dış politika, tüccar kesimini geliştirme amacıyla yakından bağlantılıydı. İktidarının son dönemlerinde Avrupa’dan Asya’ya giden ticari yolların önemli bir bölümü de Rusya’nın eline geçti.

Petro Döneminde Rus Bürokrasinin Gelişimi
Batılı ülkelerde olduğu gibi Rusya’da da bürokrasinin gelişimi ile, para ekonomisinin bollaşması ve ticari sermeyenin ortaya çıkmasında paralellik vardır. 17. yüzyılda Rusya’da ticaretin yükselişe geçmesi bürokrasinin genişlemesine ortam hazırladı.
Avrupa tarzında Rus bürokrasinin kuruluşu Petro döneminde gerçekleşmiştir. Rusya’nın ilk gerçek bürokratik kurumu olan Çar konseyi Duma’nın yerini alan senatoydu. Senato, Petro tarafından toplumsal pozisyonlarına bakılmadan atanan memurların oluşturduğu kuruldu.
Petro döneminde modern Rus devletinin kurulması madalyonun sadece bir yüzüydü. Petro’nun gerçekleştirdiği reformlar halkın refahını büyük ölçüde düşürdü ve ölüm oranlarında çok yüksek bir artış gerçekleşti.
Modern Rusya yaratma yönündeki girişimler ülkenin Avrupa’da bir güç olarak ortaya çıkmasının temellerini attı. Bu sayede Rus Çarlığı Avrupa’nın bir parçası oldu. Ancak, bunun gerçekleşmesi için büyük ölçüde emek sömürüsü yapıldı.
19. Yüzyılda Rus Otokrasisi
Bu yüzyıl Rus Çarlığı açısından oldukça sarsıntılı bir dönem olmuştur. Bu dönem tüm Avrupa’yı derinden etkileyen büyük bir uluslararası olayla, Fransız Devrimi ile başladı. Napolyon’un Avrupa’da Fransız egemenliğini kurması üzerine Fransa’ya karşı oluşturulan blokta Rusya aktif rol oynamıştı.
1812 tarihinde Fransa’nın Rusya’yı işgal etme girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Rus savunmasının başarılı olmasında, maddi ve manevi güçlerin savaşa seferber edilmesi ve halkın vatanseverlik duygularının öne çıkarılmasının etkisi büyüktür.
Çar I. Aleksandr Avrupa’yı denetim altında tutan Napolyon’a karşı galip gelen hükümdar olarak Rusya’nın Avrupa’daki konumunu üst noktaya taşıdı.
1815 yılında Napolyon rüzgarının bitmesini izleyen Viyana Kongresi’nde Çar Aleksandr’ın teklifi üzerine Avusturya ve Prusya’nın katılımı ile “Kutsal İttifak” kuruldu. İttifakın üyeleri, Hristiyan ilkelerine göre hareket etmeyi ve Allahın göstereceği yolda yürüyeceklerini bildirdiler.

Çar I. Aleksandr (1801-1825)
19. yüzyılın İlk Çar’ı olan Aleksandr, Rusya için tamamen Batı Avrupa tarzında bir gelişim kurmayı planladı. Çar, anayasal bir düzen kurmayı ve serfliği kaldırmayı düşünecek kadar ileri görüşlüydü. Çar’ın yardımcılarından biri olan Speranski Rus tarihinin en büyük reformcularından birisi olarak kabul edilir.
Aleksandr, Speranski’nin, fikirlerine sempatiyle karşılamış olsa da bunların çoğu hayata geçirilmedi. Çarla Napolyon’un arası açılınca o da gözden düştü.
Rusya’da inkılapçı Fransız usullerini uygulamakla suçlanarak sürgüne gönderildi. Bu olay sonrasında çar fikri bir kırılma yaşadı ve özgürlükçü fikirlere cephe almaya başladı.
Napolyon’a karşı verilen mücadele ve Rusya’nın zaferi Çar Aleksandr’ın reformist siyasetinde de değişime neden oldu. I. Aleksandr 19. yüzyıl muhafazakar Çarlar sırası içinde bir istisna olarak anayasal düzeni benimseyecek ya da serfliği kaldıracak kadar cesur değildi.
İktidarının son senelerinde ilk dönemine oranla daha muhafazakar bir tavır gösterdi. Reform planlarının uygulamaya geçirilmesindeki kararsızlıkları ve ertelemeleri Rusya için büyük şansızlık oldu.

Dekabrist Ayaklanması (Aralıkçılar İsyanı)
Otokratik rejimi hedef alan ve az çok anayasal bir rejim kurulmasını amaçlayan bir programa sahip olan ilk bilinçli ayaklanma “Dekabrist Ayaklanması” dır. 1825 senesinde Çar I. Aleksandr’ın mirasçı bırakmadan öldüğü dönemde meydana gelmiştir.
Dekabrist ayaklanma Fransız Devrimi’nin özgürlük ve adalet fikirlerinden etkilenerek düzenlenmiştir. Dekabristler, Rusya’yı bir Avrupa devleti olarak gördüler ve yurttaşların özgürleştirilmesi amacını savundular.
İsyancılar yöntem olarak askeri darbeyi kabul ettiler, ancak bunu en az seviyede tutmayı amaçladılar. Darbeyi zorunda bırakıldıkları bir yöntem olarak gördüler ve hükümetin reformları ertelemesinin bu hareketi zorunlu kıldığını savundular.
Liderleri Pestel’in yönetimi altında gerçekleşen isyan kısa zamanda bastırıldı. Pestel ile diğer üyeleri tutuklanarak idam edildiler. Bu ayaklanma Rus tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Rejimin katılığına karşı, demokratik bir amaç uğrunda gerçekleşen ilk halk hareketidir.

I. Nikola (1825-1855)
Beklenmedik bir zamanda tahta çıkmış olan I. Nikola, muhaliflerin ulaşmış olduğu bu düzey karşısında tavrını polis devleti yaratmak yönünde belirledi.
Tahtta kalmak ve otokrasiyi korumanın tek yolunun toplumsal güçleri sindirmek olduğu görüşünde olmuştur. Bu görüşünden hareketle tam bir baskı rejimi kuran I. Nikola dönemi, Rus tarihinin en karanlık dönemlerinden birisi olmuştur.
Napolyon Savaşları sırasındaki batıya doğru Petrocu atılımı, 1825 yılından sonra Çar I. Nikola yönetimi altında Slav atalarının topraklarına zihinsel bir çekiliş izledi. I. Nikola’nın despotluğu Rusya’nın Batı’daki itibarının uzun süre düzeltemediği bir gerilemeydi.
Büyük Petro’dan itibaren hiçbir Çar Batılılaşma çalışmalarına sırtını dönmemişti. I. Nikola, Batılılaşmayı otokrasi için tehlikeli bularak sıkı bir sansür uygulamasına gitmiştir. Kendi kurmuş olduğu muhbirler ağı aracılığıyla da bunda başarılı olmuştur.
Sansür, özellikle resmi ideolojinin propagandası ile de desteklenmiştir. I. Nikola ülkenin ekonomik kaynaklarını Rus ordusunun ayakta kalması için seferber etmiş ve ülkenin kalkınması için geriye çok az kaynak bırakmıştır.
Avrupa’nın sanayileşmenin yoğunlaştığı bir dönemde Rus kaynaklarının büyük bir kısmı ordu harcamaları için kullanılmıştır.
I. Nikola Döneminde Alınan Büyük Hezimet (Kırım Savaşı)
Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu’na karşı başlattığı savaş Rus tarihinin dönüm noktalarından biri oldu. 1815 senesinde toplanan Viyana Kongresi’nde Rusya Avrupa güçler dengesinin en sadık savunucularından birisi idi.
Avrupa dengesinin bozulmasına neden olacak milliyetçi hareketlerin önlenmesi konusunda komşularına tam destek veren Rusya, Osmanlı’ya karşı başlattığı savaşla tüm Avrupa’yı karşısına almış oldu.
Viyana Kongresi’nden itibaren Avrupa’da önemli bir olay olmamıştı. Bu dönemde Avrupa daha çok sınıfsal ve azınlık milliyetçiliğine dayanan problemlerle uğraşıyordu.
Avrupa’nın bu pozisyonundan faydalanmak isteyen Çar I. Nikola, Osmanlı’dan toprak kazanmak için başlattığı savaşta bozguna uğradı. Avrupa dengesini bozmaya kalkan Nikola karşısında, İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’nin yanında yer aldı.
Kırım Savaşı’nda alınan bu mağlubiyet Rus rejiminin iflas ettiğini gösteriyordu. Rusya’nın gelişim açısından Avrupa’dan ne kadar geri olduğu ortaya çıktı. Yönetici sınıf, özellikle Rusya’nın güç ve statü kaybetmesinden ve Avrupa’dan uzaklaşmasından endişe hissediyordu.

II. Aleksandr (1855-1881)
Rus tarihinin en önemli hükümdarlarından olan II. Aleksandr, I. Nikola gibi olağanüstü şartlarda Rus tahttına çıktı. Kırım Savaşı’ndaki mağlubiyet, çarı köylü sorunu ile ilgilenmeye itti. Ancak I. Nikola’nın Dekabrist ayaklanmadan çıkardığı ders tutucu siyasete yönelmek olurken, II. Aleksandr farklı bir yol takip etti.
Rus tarihinde reformların gerekliliğine olan inanış genellikle dış faktörlerin varlığı ile bağlantılıdır. Özellikle bir savaşta alınan yenilgi sonucunda Avrupa’dan ne kadar geri kalındığının ortaya çıkması şeklinde reform ihtiyacı açığa çıkmıştır.
Fakat dış politikada alınan başarılı sonuçlar reform hareketlerinin alınmasına engel olmuş ve mevcut düzenin devamı yönünde bir siyaset izlenmiştir.
Kırım Savaşı devam ederken Rusya’nın acil olarak bir ekonomik reforma başlamasının gereği ortaya çıkmıştı. Savaş sırasında özellikle bütçe açığı devasa boyutlara ulaşmıştı. Kırım Savaşı’ndaki mağlubiyet Rusya’da ekonomik reform yapma zorunluluğunu ortaya çıkarmıştı.
Yaşanan mağlubiyet, Rusya’nın ekonomik, askeri ve teknolojik geri kalmışlığını öne çıkarmıştı. Bunun yanında kırsal kesimdeki huzursuzluk, aydın muhalafeti ve istikrarsızlık Çar’ı reform programını hayata geçirmeye zorladı.

II. Aleksandr Döneminde Toprak Reformu
Kırım Savaşı’ndaki yenilgi, çarı köylü problemi üzerinde yoğunlaştırdı. Bu yenilgi otokrasi açısından büyük bir darbeydi. Daha önemlisi, köylünün alttan gelen ve henüz ortaya çıkmamış baskısı tehlikeli olabilirdi.
Bu nedenle, liberal bir eğitim almış olan ve 1855’te tahtta geçen Çar II. Aleksandr, 5 Mart 1861’de Kurtuluş Kanunu’nu yayınladı. Bu aslında bir kanun değil bir “manifesto” idi. Bu manifesto Çar’ın asiller ve toprak sahipleri tarafından oluşturduğu bir komisyon tarafından hazırlanmıştı.
Toplumun genelindeki huzursuzluk, aydınların baskısı, muhtemel bir köylü ayaklanmasına yönelik korku ve ekonomik sıkıntılar serfliğin kaldırılması kararının alınmasına neden oldu.
Kurtuluş ile “serflik” kaldırılıyor ve köylü özgürlüğüne kavuşuyordu. Bu açıdan Kurtuluş Kanunu, bir insan hakları hareketi gibi görülebilir. Köylüye sadece özgürlüğünün verilmesi ile kalınılmadı. Hürriyetine kavuşan köylüye toprak da verildi.
Fakat bu andan itibaren, kurulması düşünülen sistem, yıkılmaya başladı. Kanuna göre, zengin toprak sahiplerinin elindeki topraklardan bir bölümü köylüye dağıtılacaktı. Toprağın mülkiyeti yine toprak sahibine ait olacağı için köylüye işletme hakkı veriliyordu.
Köylü bunun bedelini iki şekilde ödeyecekti. Bunlar şu şekildedir:
- Köylü aldığı toprağın işletme bedelini, her yıl bu toprak sahibinin toprağında belirli bir dönem çalışarak ödeyecekti. Bu süre erkekler için senede kırk gün, kadınlar için otuz gündü.
- Alınan toprağın karşılığını, her sene toprak sahibine vereceği bir ücret ile ödeyecekti. Sadece, toprağın mülkiyeti toprak sahibinde olduğu için, hizmet veya ödemeler sürekli devam edecekti.
Toprak Reformunun Başarısızlığa Uğraması
Toprağın dağıtılışı, asillerin ve toprak sahiplerinin egemen oldukları komisyonlar tarafından yapıldığı için, ödeme şartları oldukça ağır tespit edildi. Bu komisyonlar tarafından, köylülere bakımsız ve verimsiz topraklar dağıtıldı.
Bu nedenle, bir süre sonra köylü gerek hizmet, gerek para borcunu ödeyemez duruma gelince, toprak sahibi ile yaptığı anlaşmalarla, yeniden serf durumuna geldi. Belirlenen bu ağır şartlar karşısında bazı köylü de toprak almaktan vazgeçti.
Kurtuluş Kanunu’nun başarısız olması iki sonuca neden oldu. Başasızlığın sonuçları şu şekildedir:
- 19. yüzyılın ikinci yarısında Rusya’da sanayinin gelişmesi de bir proletarya sınıfı ortaya çıkarmaya başlamış ve bu yeni sorunlar da sanayi alanına yansımıştır.
- Toprak reformunun bir diğer başarısızlığı, Rus aydınlarını, sorunu çözmek için köylüye yönelmeye, köye gitmesine yol açmıştır.
Halkçılık hareketi veya Narodnik Hareketi denen, aslında teorik olan hareket, daha sonra bir takım sosyalist fikir ve hareketleri ortaya çıkarmıştı. Bunların en önemlisi de, 1895’te Lenin tarafından, İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği adındaki örgüttür.

Çar II. Aleksandr’ın Öldürülmesi
II. Aleksandr reformlarının yanlışlığı ve eksikliği 1870’lerde oldukça hissedilir boyutlara erişti. Köylerde yapılan reformun içinin boş olduğu iyice ortaya çıkmıştı. Köylülerin yaşam seviyesi düşmeye devam ediyordu.
Şehirlerde işçi nüfusu giderek artan sömürü karşısında yalnız bırakılmıştı. Basın ve düşünce ifadesine getirilen kısıtlamalar ve otokrasiye karşı olan örgütlere getirilen yasaklar Rusya’nın bir özelliği olmaya devam ediyordu.
Avrupa’da 1870’lerde sınıf çatışmaları yoğun şekilde hissediliyordu. Bu dönemde sosyalist propagandalar da oldukça çoğalmıştı. İşçi sınıfı da Marksizm önderliğinde siyasi örgütlenme yolunda önemli adımlar atmaya başlamıştı.
Bu gelişmelerden Rusya’nın da etkilenmesi kaçınılmazdı. 1861’de “Genç Rusya” ve 1862’de “Toprak ve Özgürlük” gibi yasa dışı örgütler, rejimi yıkmak için harekete geçmeye hazır ilk Rus devrimcilerini bir araya getirdiler.
1860’lar da bu örgütler birçok suikast girişimi gerçekleştirdiler. 1866’da II. Aleksandr’a karşı yapılan suikast girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. 1870’lerin sonuna doğru “Toprak ve Özgürlük” örgütünün oluşturduğu “Halk Özgürlüğü” hareketi, tüm Rusya’da terör estirdi.
Hareket, Çar II. Aleksandr’ı ölüm listesine aldı. 1879 Eylül ayında örgüt, Çar’ı ölüme mahkum ettiğini açıkladı. Halk Özgürlüğü’nü yönetenlerin düşüncesine göre ancak hükümdarı öldürmekle düşüncelerde etki yaratarak halk arasında yankı bulacaktı.
Amaçlarına 1 Mart 1881’de ulaşan örgüt, Çar II. Aleksandr’ı gerçekleştirdikleri suikast sonucunda öldürdüler.

III. Aleksandr Dönemi (1881-1894)
Çar II. Aleksandr’ın ölümü suikastçılar için zafer değil, tersine sonun başlangıcı oldu. Kısa zamanda hareketin liderleri idam edildi ve hareket tamamen yok edildi. Çar’ın suikastının ardından tahta çıkan büyük oğlu III. Aleksandr, despot bir siyaset yönünde tavrını koydu.
III. Aleksandr, Rusya’daki otokrat rejimi korumak için çalışmış, II. Aleksandr zamanında başlayan reformları ortadan kaldırmayı amaçladı. Bu dönemde, I. Nikola zamanının sloganı olan “Ortodoksluk, Mutlakiyet ve Milliyetçilik” söylemi yeniden güçlendi.
Ortodoksluk ve Rus milliyetçiliği I. Nikola döneminde olduğundan daha fazla vurgulandı. Dinsel baskı ve azınlıklara karşı hoşgörüsüzlük imparatorlukta gidererek çoğaldı. Polonya’da Katolikler, Baltık eyaletlerindeki Lutherciler ve Kafkasya’daki Müslümanlar ağır baskı gördüler.
Ancak en sert baskıya maruz kalan Yahudiler oldu. Hem III. Aleksandr hem de danışmanları, Yahudilere karşı önyargıyla yaklaşıyorlardı.

Son Rus Çarı II. Nikola (1894-1917)
III. Aleksandr’ın 1894’teki ölümünün ardından tahtta, Rus Çarları’nın sonuncusu II. Nikola geçti. Babasının danışmanları tarafından eğitilen II. Nikola, temsili sistemlerin otokrasi için zararlı olduğunu iktidarının sonuna kadar savunmuştur.
II. Nikola tahtta çıktığı zaman parlementosu olmayan sadece üç tane Avrupa ülkesi kalmıştı. Bu ülkeler şunlardır:
- Rusya
- Osmanlı İmparatorluğu
- Karadağ
Rusya gibi devasa sınırlara sahip olan bir ülkeyi yönetmek için Nikola, yeterli donanıma sahip değildi. Almış olduğu eğitimi de bu konuda yetersizdi.

Rusya’da İşçi Sınıfının Problemleri
19. yüzyılın ikinci yarısında Rusya’da sanayi atılımına başlanması, fakir köylülerin yanında bir de işçi sınıfını ortaya çıkardı. Sanayileşme fakir köylülerin bir bölümü şehre ve fabrikaya itti. Bu şekilde, fakir köylü, işçi sınıfının (proletarya) oluşumunda bir kaynak oldu.
Aslında göç bir seçim olmaktan daha çok bir zorunluluktu. 1897’de St. Petersburg nüfusunun yüzde 38’i, Moskova’nın ise yüzde 21’i diğer bölgelerden göç edenler oluşturuyordu. Ancak Rus işçi sınıfının köylerle olan bağı halen çok güçlüydü.
Köylülerin, köyünden kaçmakla durumu düzelmiş değildi. Bu defa şehirlerde, oldukça kötü şartlar içinde yaşayan ve çalışan bir işçi sınıfı ortaya çıkmaya başladı. Fabrikalarda çalışma saatleri, kadın, erkek ve çocuklar için 12-14 saat civarındaydı.
Ücretler gayet düşüktü. Fabrika sahipleri ücretleri çoğunlukla mal olarak ödüyorlar ve bu mallara da, piyasa fiyatlarının üzerinde fiyat uyguluyorlardı. Çalışma şartları sağlık bakımından da oldukça kötüydü.
İşçiler, kötü şartlarda, cinsiyet ve yaş farkı gözetilmeksizin bir arada yaşamaya zorlanıyorlardı. Doğal olarak bütün bu sorunlar işçilerin tepkisine neden olmaktaydı.

İşçi Sınıfının Örgütlenmesi
1890’lardaki sınai kalkınma bu sınıfın nüfus içindeki yoğunluğunu arttırken toplumsal etkinlik açısından da genişlemesine yol açtı. 1905’e kadar işçilerin sayısı 2 milyon 700 bine ulaşmıştı.
Rus işçi sınıfının gerçek kimlik kazanması da doğal olarak bu döneme rastlar. 1890’lardaki kalkınmayı mümkün kılan en önemli durum ülkenin ucuz işgücüne sahip olmasıydı. Taşradaki düşük üretkenlik ve toprak yetersizliği Rus tarımını krize sürüklemişti.
1890’ların başında Avrupa Rusya’sında köylülerin üçte ikisinden fazlası kendi ihtiyacı için bile üretim yapamıyordu. Bunun yanında hemen her sene artan vergi yükü köylüyü nakit sıkıntısına soktu. Köylerde ekonomik yapının bozulması köylüleri şehirlere doğru göç etmeye zorladı.
Ancak Rus işçi sınıfının köyüyle olan bağlantısı halen oldukça güçlüydü. Bu kişiler harman zamanı köylerine gidiyorlar, diğer zamanlarda ise fabrikalara çalışmaya dönüyorlardı. Bu durum işçilerin bağımsız bir sınıfsal bilinç kazanmalarını önleyici bir durumdu.
Rus sanayisinin bir temel özelliği de merkezilemiş olmasıdır. 1895’ler itibariyle bin kişiden fazla işçi çalıştıran fabrikaların oranı yüzde 31 gibi büyük rakama ulaşmıştı. Fabrikaların bu kadar yoğun işçiye sahip olması işçi örgütleri ve siyasi propaganda için uygun zemin yaratıyordu.

İşçi Sınıfının Çalışma Koşullarında Yapılan Düzenlemeler
1886’da çıkarılan kanunla işçilerin refahını arttıracak çalışmalar dışındaki para kesintileri ve sözleşmedeki ücretlerden düşük tutarlar ödenmesi yasaklandı. Ödemelerin nakit olarak verilemesi şartı getirildi.
Ancak iktidar işçiler için düzenlemeler yaparken greve başvuranların cezaları da arttırıldı. 1903 yılına kadar iş kazaları ile ilgili herhangi bir iyileştirilme yapılmadı. O zamana kadar meydana gelen iş kazalarında işçiler tazminat talebinde bulunamıyordu.
Genel anlamda iktidarın işçilere verdiği iyileştirmeler gönüllü verilmedi; işçiler bunları gerçekleştirdikleri eylemlerle elde ettiler. Sendikaların iktidar tarafından tanınması 1906 yılını buldu. 1905 tarihine kadar işçiler otokrasi ile değil fabrikalarla mücadele ettiler.
1862-1869 yıllarında toplam altı grev olurken; 1870-1885 tarihlerinde ortalama yılda yirmi grev meydana geldi. Artan fabrika sayısına paralel olarak 1886-1894 arasında grev sayısı otuz üçe yükseldi. 1895-1904’da da 176 gibi yüksek bir orana ulaştı.
Bu durum, ister istemez işçiler arasında bir sınıf bilincinin oluşmasına neden oldu. Fakat 1905 yılına gelinceye kadar, otokratik rejim, işçinin örgütlenmesine ve grevlere karşı sert önlemler aldı.
Bu arada, Rusya’nın içindeki ve dışındaki Rus aydınlarının yürüttüğü sosyalist hareketler de giderek yoğunluk kazandı. Rusya’nın içi bu tarihlerde karışmaya başlıyordu.

Rus-Japon Savaşı ve Yaşanan Ekonomik Sıkıntılar
İşte Rusya, 1904-1905 Rus-Japon Savaşı’na bu şartlar altında girdi. Bunun yanında Rus sanayisi, 1893-1903 yıllarında ağır kriz yaşadı. Bu durum Rus ekonomisi için ciddi sarsıntı oldu. Ekonomik sarsıntı 1903’den itibaren zayıflamaya başlarken, Rusya 1904’te savaşa girdi.
Savaş nedeniyle yaşanan ekonomik sıkıntılar şunlardı:
- Köylülerin askere alınması tarımsal üretimi azalttı.
- Tarımsal üretimin azalması gıda maddelerine erişimi azalttı.
- Hammadde sıkıntısı ortaya çıktı.
- Hammadde de yaşanan sıkıntı nedeniyle fabrikaların üretimi azaldı.
- Fabrikalarda üretimin azalması işsizliğe neden oldu.
- İşsizlik nedeniyle sosyal rahatsızlık meydana geldi.
Başlangıçta savaşı destekleyen halk, yenilgi haberlerinin gelmesi üzerine tepki göstermeye başladı. Sosyalistler de ortalığı karıştırmaya ve halkı kışkırtmaya başladı. Bu gelişmeler içinde, İçişleri Bakanı Pleve, 1904 yılında öldürüldü.
Yerine gelen içişleri bakanı zayıf bir kişiydi. Halkı sakinleştirmek için “halkın güvenini” kendine rehber edineceğini belirtince, hürriyet ve demokrasi için umut doğdu. Rejim bu sözlere cevap veremeyince, tepkiler daha da yükseldi. 1904 yılı sonlarına doğru da işçi hareketleri başlamış oldu.

St. Petersburg’da Yaşanan “Kanlı Pazar”
1905 Ocak ayında St. Petersburg’da işçi grevleri başladı. İşçiler Çar’a bir dilekçe vermek için kışlık saraya doğru yürüyüşe geçti. Gösteriyi önceden haber almış olan güvenlik güçleri de önlem almışlardı. Buna göre kalabalık saraya yaklaştırılmayacak ve eğer ısrar olunursa ateş açılacaktı.
Paniğe kapılan korumaların ateş açması üzerine, çatışma çıktı ve yüzlerce kişi hayatını bu olaylarda kaybetti.
Çar birliklerinin bu gösteriyi durdurdukları katliamın bir sonucu olarak, Riga’dan Bakü’ye kadar tüm Rusya’da eşi görülmedik bir grev hareketi başladı. Bu olay pazar günü gerçekleştiği için “Kanlı Pazar” olarak tarihe geçti.
Kanlı Pazar’dan sonra, önce Petersburg’da genel grevler başladı ve bu grevler Rusya genelinde tüm şehirlere hızlıca yayıldı. Bu kargaşa içinde Çar’ın amcası Grandük Sergey 17 Şubat 1905 günü bir ihtilalci tarafından öldürüldü.
İşçi grevleri ile birlikte köylüler de harekete geçmiş ve hatta askerler arasında da huzursuzluk başlamıştı. Bu şartlar altında çar 3 Mart’ta yaptığı bir açıklamada, halk arasından seçilecek bir Danışma Meclisi’nin kurulacağını açıkladı.

Potemkin Zırhlısı’nda Çıkan İsyan
Çar’ın sözleri ortalığı yatıştırmaktan çok uzaktı. Hatta Çar’ın bu sözleri üzerine, şimdi gerek köylüler, gerek işçiler örgütlenmeye ve sendikalar kurmaya başladılar. Her tarafta sendikalar açılıyordu. 1905 yaz mevsimiyle birlikte ordu ve donanmada büyük çaplı karışılıklar ortaya çıktı.
Haziran ayında Potemkin adlı Karadeniz donanmasına ait bir zırhlıda çıkan isyan bunların en ünlüsüdür. Diğer gemiler bu çıkan isyanı bastırmaya çalışınca, Potemkin, Romanya’nın Köstence limanına gitti ve orada teslim oldu.
Huzursuzluk artık silahlı kuvvetlere sıçramış, tüm ülke yavaş yavaş kaosa sürükleniyordu. Çarlık rejiminin içine düştüğü bu aciz durum halk tarafından da görülüyorken muhalif güçler de mücadelelerine devam ediyordu.
Duma’nın (Meclis’in) Çağırılması ve Yaşanan Hayal Kırıklığı
Rusya grevlerle kaynarken liberaller de çalışmalarına devam ediyorlardı. Mayıs ayında Moskova’da yapılan bir toplantı ile “Birlikler Birliği” kuruldu. Bu birlik daha önceden mevcut olan özgürlük birliği ve zemstvo hareketi ile birlikte bir yasama meclisi kurulması yönünde kampanya başlattılar.
6 Haziran 1905 tarihinde Çar’ı ziyaret eden zemstvo üyelerinden oluşan bir grup, Duma’nın çağrılması yönündeki taleblerini ilettiler. Ülkedeki huzursuzluktan çekinen hükümet heyeti de Danışma Meclisi’nin yani Duma’nın esaslarını belirlemeye çalışıyordu.
En sonunda bu esaslar, çarlık kararnamesi olarak 19 Ağustos 1905 tarihinde açıklandı. İçişleri tarafından hazırlanan kararname tam bir hayal kırıklığı oldu. bu kararname ile üç grup seçmen belirtiliyordu. Bunlar şu şekildedir:
- Asiller
- Şehirliler
- Köylüler
Asiller ve şehirliler, vekilleri iki dereceli ve köylüler de üç dereceli seçimle belirleyeceklerdi. Şehirli seçmenlerin oy hakkı “mülk” sahibi olması şartına bağlanmıştı. Bu durumsa, şehirlerde yaşayan bir Rus aydını ve özellikle işçileri oy hakkından mahrum bırakıyordu.
Bu durum büyük tepkilere neden oldu. Duma, ancak bir danışma kapsamında olacak şekilde tasarlanmıştı. Yani tek başına kanun yapma gücüne sahip olmayacaktı.
Kararnamenin açıklanması ve Duma’nın ilanından sonra, grevler Rusya’nın artık her yanına yayıldı. 1905 tarihinde Moskova ve Petersburg’da demiryolu çalışanları greve gitti. Bu grevler de Urallar’a ve Kafkaslar’a kadar yayıldı.
26 Ekim 1905’te St. Petersburg’da “İşçi Delegeleri Sovyeti” kuruldu. Bu heyetin liderleri arasında Troçki’de yer alıyordu. Bu heyetin 31 kişilik yürütme heyetinde Bolşevik, Menşevik ve İhtilalci Sosyalistlerden üçer temsilci bulunuyordu. Petersburg Sovyetinden sonra Moskova Sovyeti kurulacaktı.
1905 Rus Devrimi ve Ekim Bildirisi (Ekim Manifestosu)
Petersburg ve Moskova Sovyetleri’nin kurulması çarı bir adım atmaya daha zorladı. 30 Ekim 1905’te yayınladığı bir beyanname ile anaysa niteliğinde bazı ilkeler kabul etti. Kabul edilen ilkelerin bir kısmı şunlardı:
- Devlet Konseyi ve Duma’dan oluşacak iki meclisli bir parlemento kurulacak.
- Devlet Konseyi, Senato tarzında ve 196 üyeli olup üyelerinin yarısı çar tarafından belirlenecek.
- Meclisin diğer yarısı da, kilise, eyalet meclisleri tarafından seçilecek.
- Duma üyelerinin seçimi tek dereceli olacak.
- Seçmen olabilmek için kişiler ya gayrimenkul sahibi olacak ya da gelir vergisi verilmesi şartı aranacaktı.
Ekim Grevi’ni sonlandıran Çar Manifestosu Rus siyasal sisteminde parlementer dönemin başlangıcı oldu. Manifestonun ardından geçen bir buçuk aylık zaman “Özgürlük Günleri” olarak anıldı.
Bu dönemde sansür gevşetildi, hapishanelerdeki bir kısım mahkumlar serbest bırakıldı. 1905 İhtilali Rusya’ya meşruti monarşiyi getirmemiş olsa da, bu ihtilalin sonunda demokrasi yolunda önemli bir adım atılmıştı.
Fakat aynı şekilde, sol hareketler de özellikle Duma aracılığıyla bir dinamizm kazandı. Nitekim Duma’nın kısa ömrünü belirleyen de bu sol hareketler oldu.

1905 Rus Devriminde Duma’nın Kapatılması
1905 yılında tabandan gelen ve Ekim genel grevinde gövde gösterisi yapan monarşi karşıtı hareket karşısında Çar zor durumda kalmıştı.
Emperyalist amaçla girişilen Rus-Japon Savaşı’nda alınan mağlubiyet devletin güçsüzlüğünü ortaya çıkarmıştı. Ardından gelen genel grev Çar’ı “Ekim Bildirgesi” olarak tarihe geçen bildirgeyi yayınlayıp meşruti rejime geçmeye ve Duma’yı göreve çağırmaya mecbur bırakmıştı.
Ancak 1905’teki bu tavizleri unutmayan Nikola eski düzene dönmek için elinden geleni yaptı. Ekim Bildirgesi ile tanınmış haklar, Japonya ile savaşın sona ermesi ve hükümetin ekonomik krizi önleyecek kaynağı Fransa’dan borçlanarak elde etmesi sonucunda geri alındı.
1905 sonuna doğru muhalif basın yasaklandı ve tekrar tutuklamalar başladı. Özellikle karışıklıkların fazla olduğu bölgelerde sert polisiye tedbirler alındı. Hükümet verdiği özgürlükleri tek tek geri alırken, dokumadığı tek bir kurum vardı o da Duma’ydı.
Bu dönemde, 1906 Temmuz’unda hükümet, tarım politikası konusunda bir demeç yayınladı. Buna göre, Sibirya’ya kendi isteğiyle göç edenlere, o bölgelerdeki devlet toprakları dağıtılacak ve kredi de verilecekti.
Bu açıklama, Duma’nın eğilimlerine ters düşüyordu. Bu sebeple, Duma verdiği cevapla, toprak sorunun kendisiyle işbirliği olmadan alınamayacağını açıkladı. Konu hakkında da Duma’nın hazırlayacağı tasarının beklenmesini istedi.
Duma’nın bu tavrı hükümeti sinirlendirdi ve Çar, başbakanlığa Stolipin’i getirdi. Başbakanın ilk işi, 22 Temmuz 1906 günü Duma’nın toplandığı sarayı askerle işgal etmek oldu. Bunun üzerine milletvekilleri Finlandiya’ya kaçmak zorunda kaldı.
Sonuç
Rusya’da iç durum yeniden karışmıştı. Kronstadt deniz üssünde askerler isyan etti. 25 Ağustos’ta İhtilalci sosyalistler başbakana suikast düzenlediler. Başbakanın evinde düzenlenen bu suikastta kendisi kurtulmuş fakat 27 kişi öldü.
Bunun üzerine sıkıyönetim mahkemeleri kuruldu. Sosyal Demokratlar da dahil solun liderleri yurt dışına kaçmıştı. Başbakan kalan vekillerle Duma’yı devam ettirmek istedi ama kendileriyle anlaşamadı.
Tam bu sırada Haziran 1907’de sosyal demokratların Çar’a suikast düzenledikleri ortaya çıktı. Bunun üzerine 16 Haziran 1907’de Duma kapatıldı. 1905 Rus Devrimi de bu şekilde sonuçlanmış oldu. Elbette etkisi 1917 yılına kadar azalmadan devam edecekti.
- Rus Devrimi (1905) – Vikipedi
- Dönüşen Dünya Küresel 19. Yüzyıl Tarihi – JÜRGEN OSTERHAMMEL
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914) – PROF. DR. FAHİR ARMAOĞLU
1905 Rus Devrimi İle 1908 Jön Türk Devrimi’nin Karşılaştırmalı İncelemesi – ESRA ATALI