Muharrem Kararnamesi ve Avrupanın Mali Kontrolü
Muharrem Kararnamesi, Osmanlı Devletinin dış borçlarının ödeme koşullarını düzenlemek amacıyla, 20 Aralık 1881’de alacaklılarıyla yapılan görüşmeler sonucunda alınan mali kararlardır.
Osmanlı Devleti’nde ilk dış borçlanma 1840’lı yıllarda Galata bankerleri aracılığıyla ve kısa vadeli olarak Fransız bankalarından temin edilmişti. Kırım Savaşı’nın meydana getirdiği devasa harcamalar ile bütçe dengesinde yaşanan büyük açık, Avrupa para piyasalarından borçlanma sürecini başlattı.
Bu süreç ilk olarak Ramazan Kararnamesinin ilan edilmesi ve ardından da Muharrem Kararnamesi ile Düyunu Umumiye’nin ilan edilmesine yol açmıştır.
Ramazan Kararnamesi Nedir?
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na kadar süren 60 yıllık sürede Osmanlı dış borçlanması iki döneme ayrılır. Birincisi, dış borçlanmanın başladığı 1854 tarihinden Osmanlı Devleti’nin borçlarını ödeyememe durumuna geldiğini ilan ettiği 1876 senesine kadar olan dönemdir.
Bu dönemde Osmanlı Devleti çok zor koşullarla, diğer devletlerin ödedikleri faizlerden daha yüksek faizlerle ve büyük miktarlarda borç para temin etmiştir. Ancak Borç alınan paralar doğrudan üretim artışına yönelik olmayan, etkileri geçici olan ve bir defada kullanılıp tüketilen mal ve hizmetler için yapılan giderler için harcandı. Üstelik Ekonomiyi rahatlatıp, mali gelirleri çoğaltacak yatırımlara da yer verilmedi.
İlginizi Çekebilir: Osmanlı Devletinde Kapitülasyonların TarihiBu durum kısa zaman içinde Osmanlı Devleti’nde mevcut borçlarının anapara ve faiz ödemelerini yapabilmesi için yeniden borçlanmasına neden oldu. En sonunda borçlanmanın zorlaşması karşısında, Osmanlı Devleti’nin borçlarını ödeyememe durumuna gelmesine sebebiyet verdi. Örnek olarak, 1873 tarihinde dünyada meydana gelen borsa krizleri piyasaları olumsuz etkileyince, Osmanlı Devleti’nin para piyasalarından yeniden borçlanmasını imkansız hale getirdi.
Sonuç olarak 30 Ekim 1875 tarihinde Ramazan Kararnamesi ile Osmanlı Devleti borç ödemelerini yarı yarıya indirdiğini açıkladı. Ek olarak 1876 tarihinde borç geri ödemeleri süresiz olarak durdurulduğu ilan edildi.
Muharrem Kararnamesi Nedir?
Osmanlı Devleti’nin dış borç ödemelerini durdurduğunu ilan etmesinden sonra, Osmanlı hükümeti ile alacaklıların temsilcileri arasında görüşmelere başlanılmış ve Kasım 1879’da bir anlaşmaya varılmıştı. Buna göre, 20 Kasım 1881 tarihinde bir anlaşma imzalandı.
Muharrem Kararnamesi adı verilen bu antlaşma ile dış borçların miktarları azaltılıyor, ödemelerin uzun vadelerle yapılmasını öngörüyordu. Dolayısıyla, borçlar 280 milyondan 116 milyon Türk lirasına inmiştir.
Böylece, bu antlaşma ile Düyunu Umumiye idaresinin kurulmasına doğru ilk adım atılmış oluyordu. Daha sonra, 1881 yılında dış borç alacaklıların temsilcileri İstanbul’a davet edilerek onlarla da toplantılar yapılmıştır. En sonunda da, meydana gelen anlaşma Muharrem Kararnamesi ile belirlenmiştir.
Başka bir deyişle, anlaşmanın sağlanmasının ardından 20 Aralık 1881’de Muharrem Kararnamesi ile borçların ödenmesi için devletin mali faaliyetlerinin yönetimini yabancıların kontrolüne verilmesi karar kılınmıştır.
İlginizi Çekebilir: Kapitülasyonların Osmanlı Devletine EtkileriMuharrem Kararnamesi’ne bağlı olarak Düyun-u Umumiye İdaresi (Kamu Borçları İdaresi) kurulmuştur. Böylece Osmanlı Devleti’nin yer altı ve yer üstü gelirlerini toplayıp yönetmek üzere yedi kişiden oluşan bir konseye yetki verilmiştir.
Düyunu Umumiye’nin Temsilcileri Kimlerdir?
Osmanlı Maliye Bakanlığı’ndan tamamen ayrı bir kuruluş olarak kurulan Düyun-u Umumiye, Osmanlı tahvil sahiplerini temsil eden yedi üyeden oluşmaktadır. Bu kurul;
- İngiliz
- Fransız
- İtalyan
- Avusturyalı
- Alman
- Osmanlı
- Galata bankerleri
Tarafından oluşan bir kurulca yönlendiriliyor, kurulun başkanlığını da, sırayla İngiliz temsilci ile Fransız temsilci yapıyordu. Temsilciler alacaklılar tarafından beş yıl için seçilecekti. Seçilmiş olan temsilciler bir kez daha seçilme şansına sahiptirler.
Düyunu Umumiye İdaresinin Gelirleri Nelerdir?
Osmanlı maliyesinin gelir kaynakları arasında olan ve Düyunu Umumiye İdaresi’nin emrine verilen gelirler şu şekildedir:
- Tuz tekeli
- Tütün tekeli
- Alkol vergisi
- Balık vergisi
- İpekliler üzerine ondalık
- Pul ve damga resmi
- Avlanma harçları
- Doğu Rumeli vergisi
- Ticaret anlaşmaları değiştiği takdirde, gümrük gelir fazlalıkları
Osmanlı Devleti’nin gelir kaynakları, Genel Borçlar İdaresi adı verilen ve yabancı alacaklılar tarafından yönetilen bu yeni kuruluşa teslim edilmiştir.
Düyunu Umumiye İdaresi’nin kurulması sonucunda, Osmanlı Devleti ekonomik olarak egemenlik hakkını Avrupalılara teslim etmiş bulunuyordu. Söz konusu kuruluş, ilerleyen senelerde devlet içinde devlet gibi hareket etmeye başlamıştır.
II. Abdülhamit’in son dönemlerinde, eyaletlerde vergi ve harçları toplamak için bu örgütün 720 şubesi bulunmaktadır. Düyunu Umumiye İdaresi’nin emri altında yaklaşık 5500 kişi görev yapmıştır. Örnek olarak bu kuruluş devlet gelirlerinin %30’unu denetlemektedir.
Sonuç olarak, 1876 yılında Osmanlı Devleti’nin dış borçlarını ödeyemez duruma gelmesi, Avrupalı alacaklılara borç ödemelerini güvence altına alacak yeni bir yöntem sağlamıştır. Osmanlı maliyesinin vergi gelirlerinin bir kısmı üzerinde ayrıntılı bir denetim kuruluyor ve bu şekilde gelirleri doğrudan alacaklılara aktarımı sağlanıyordu.
Düyunu Umumiye’nin Osmanlı Ekonomisi Üzerindeki Etkileri
Düyunu Umumiye İdaresi’nin kurulmasından Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan süre Osmanlı dış borçlanmasında ikinci dönemi oluşturur. Bu dönemde de Osmanlı Devleti Avrupa para piyasalarında tahvil satarak borç almaya devam etmiştir.
Düyunu Umumiye’nin Osmanlı maliyesi üzerindeki en olumlu katkısı, Osmanlı maliyesi üzerine kurduğu ayrıntılı ve etkin denetim nedeniyle Osmanlı tahvillerinin riskinin azalması oldu. Bu nedenle, Avrupa para piyasalarında daha uygun koşullarla, daha az faiz ödeyerek borç sağlanabilmiştir.
Avrupalı alacaklılar, bu idare sayesinde borç ödemelerini zamanında ve eksiksiz şekilde almayı sağladılar. Ek olarak, bu dönemde askeri harcamaların ve bütçe açıklarının sınırlı kalması sayesinde borçlanma ihtiyacı da azalmıştı. Bu nedenle, 1881’den sonra Osmanlı Devleti’nin anapara ve faiz ödemeleri, alınan yeni borçların üzerinde seyretmiştir.
Düyunu Umumiye İdaresi görünürde Osmanlı İmparatorluğu’nun bir kurumu, gerçekte ise hükümet yerine yalnızca alacaklılara karşı sorumluğu bulunan bir yapılanmaydı. Bu nedenle, Osmanlı ekonomisi denetleyen ikinci bir maliye durumuna geldi.
Sonuç olarak, 20. yüzyılın başından itibaren Osmanlı Devleti tekrar dış borç almaya başladı. 1914 senesinde, Osmanlı Devleti’nin dış borçları 160 milyon İngiliz sterlinine yaklaşmıştır. Ekonomik bunalım giderek ağırlaşmış bu yüzden, eski borçların anapara ve faizlerini ödemek içim daha fazla miktarda yeni borç bulma zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Devlet yöneticileri Avrupa piyasalarından borç temin etmek için, uluslararası rekabetten yararlanmaya çalışmışlardır. Ancak, her yeni borçlanma için Avrupalı devletlere yeni ödünler vermek zorunda kalmışlardır.
- Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi – Şevket Pamuk – Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- Osmanlı İmparatorluğu Tarihi – Robert Mantran – Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri – Enver Ziya Karal – Türk Tarih Kurumu
- Muharrem Kararnamesi – Vikipedi