fbpx
Osmanlı Tarihi

Osmanlı İmparatorluğun Avrupa İlişkileri

Bugün kime sorsak Osmanlı imparatorluğunda yaşayan yabancı milletlere gavur diye isim verirler.

Acaba imparatorluk sadece Türklerin cihan devletimiydi. Bunu bize şimdiye kadar net açıklayan kaynaklar azdır. O halde bu yazımızda size örnekler ile iki toplumun ilişkilerini  açıklayalım.

Osmanlı İmparatorluğu acaba Türklerin İmparatorluğu muydu?

Osmanlı imparatorluğu Balkan ülkelerini fethetmiş bile olsa, kutsal dinlere saygılı bir imparatorluk idi.

Osmanlı İmparatorluğu zamanın Japonya ve Çin imparatorluklarının aksine içine kapanık bir imparatorluk değildi.

Topraklarında yaşayan milletlere sırtını dönerek değil, aksine onları kapsayarak yaşamını sürdürdü. Kozmopolit bie şekilde yaşamları sürdürdüler.

Ortodoks Rumlar, Yahudi Dönmeler ve Venedikliler dinsel özgürlük sahibiydi. Şimdi bu milletlere kısaca baklalım.

Ortodoks Rumlar

Tarihi doğru okumak sizlere çok keyif verebilir. İstanbul fethedildiği zaman Konstantinopolis’deki Pantokrator Manastırında görevli olan Gennadios bir yeniçeri tarafından yaka paça tutulduğu yerden çıkartılmıştı.

Belki Gennadios Başının kesileceğini sanmış olabilir. (Ben öyle hissederdim) Yeniçeri tarafından Edirne tarafında bir zengin Türk’e satılmıştı bu önemli keşiş.

Keşişi mülkünde çalıştıran sahibi onun farklı özelliklerini anlamış ve ona saygı duymuştu. Bir müddet sonra Fatih’in adamalarının Gennadoios‘u aradıklarını öğrendi.

Bu keşiş sıradan bir bir insan değildi. Zamanının Ortodoks Kilisesinde söz sahibi olan önemli bir şahsiyetti.

Ama Bu Gennadios neden Fatih için önemliydi? İstanbul fethedilmişti ve başkent olacaktı. Kiliseler Camii olacaktı ve ezan sesleri yükselecekti. Ortodoks dünyası için Fatih’in planı ne idi ?

Osmanlıda rum ilişkileri

 

Pantokrator kilisesi

Şimdi geçmişe gidince anlıyoruz. Fatih Sultan Mehmet’in amacı Gennadios ile İstanbulda’ki Rumların dinlerinin korunması, serbest şekilde ibadet özgürlüğünün sağlanması idi.

Fatih buna karar vermişti .Bu cemaatin başınada Gennadios’u getirmişti. Bundan sonra Bu cemaat Rum milleti olarak anılacaktı. Katolik dünyasında bu durum skandal olarak görülmüştür o dönemde.

Fatih ise Rum asıllı Ortodoksları Osmanlı tebaası altında birleştirmeyi başarmıştı. Bunun başlıca üç sebebi vardı;

  • KATOLİK DÜNYA İLE ORTODOKS DÜNYAYI BÖLMEK
  • TİCARETTE BAŞARILI RUMLARI İSTANBUL’DA TUTMAK VE TİCARETİ GELİŞTİRMEK
  • RUMLAR SAYESİNDE İSTANBUL’UN İSKANINI SAĞLAMAK

Bu durum bizlere Fatih Sultan Mehmet’in ileri görüşlüğünü göstermesi açısından önmeli bir örnektir.

Bununla ilgili bir başka lider olan Çar Petro’nun ileri görüşlülüğü hakkında yazdığım yazıya bakmanızı mutlaka isterim.

Yahudi Giacomo

Fatih yakın çevresine sadece Rum Ortodoksları değil başka gayrimüslimleri de alıyordu. Bunlardan bir taneside Venedik asıllı olan Giacomo Di Gaeta idi.

Babası Venedikli olup kendisi Musevi dinine mensuptu. Musevi olması Fatih tarafından hiç önemli değildi.

Kendisini Sultanın hekimi olması için saraya çağırtırmış ve saltanatı boyunca orada kalmıştır Giacomo.

Fatih Sultan Mehmet’in danışmanlığınıda yapmıştır. Pera da yaşayan bu kişi saraya da çok rahat girip çıkabiliyordu.

İlerleyen dönemler de Müslüman olan ve Yakup Paşa adını alan bu kişi öldüğünde hem yahudi hemde müslüman aile bırakmıştı geride.

Venedikli Alvise Gritti (1480-1534)

Venedik balyosu ile Rum bir annenin oğlu olarak Venedik Kariyer yapmasına izin vermemiştir. O yüzden eğitimini tamamlayıp gayrimeşru çocuk olup olmadığına bakmayan İstanbul’a gelmiştir.

Venedikliler gibi ticarette çok başarılı idi. Kısa sürede çok zengin olabilmiştir. Osmanlı ve Venedik arasında kriz varken bile Venedik ile ticaret yapmıştır.

Kanuni’nin mücevheratçısı olmayı başarmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın mücevher tutkusunu elbette biliyordu.

Aynı zamanda Sadrazam İbrahim Paşa ile çok yakın ilişkiler kurmayı başarmıştı. Kendisini sırdaşı olduğu gösteriyor tarih bize.

Pera’da oturduğu zamanlarda Kanuni’yi ağırlaması inanılmaz bir olaydı.

Babası Venedik Doçu seçilince kendisine ”Bey Oğlu” denmeye başlanmıştır. Oturduğu semtin adı da Beyoğlu olarak günümüze kadar gelmiştir.

Sonuç olarak Osmanlı Sultanlarının gözünde Ortodoks Rum veya Yahudi bir tüccar Önemli değildi. Köken, din bakımında farklı kimlikler Osmanlı’nın hiç bir zaman ulus devlet modelini benimsemediğini gösterir bize.

Bir sonraki yazımızda Hristiyan gençlerin sultana hizmetleri hakkında yazım ile sizlerle birlikte olacağım.

Bana sormak istedikleriz ile benimle iletişime geçerseniz çok sevinirim.

[wpforms id=”446″]

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu
Instagram Hesabımı Takip Et, Yeni İçerikleri Kaçırma