Dömeke Savaşı (1897 Osmanlı-Yunan Savaşı)
1897 Osmanlı-Yunan Savaşı, (diğer adıyla Otuz Gün Savaşı) 1897 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile Yunanistan Krallığı arasında meydana gelen savaştır. Dömeke Savaşı ilan edilmesinden bir gün sonra 18 Nisan 1897’de başlamış, 20 Mayıs 1897’de Osmanlı Devleti’nin galibiyeti ile sona ermiştir.
Dömeke Savaşı Nedenleri
Yunanistan sınırları 1830’da Londra Antlaşması ile kesin olarak tespit edilmişti. İlerleyen dönemde Yunalılar bu sınırları genişletme çalışmalarına başlamışlardı. Milliyetçilik fikirlerine dayanarak, Yunanlıların ikamet ettiği yerlerin Yunanistan’a katılması konusunda “Büyük Ülkü” adını verdiklerini bir tezi savunmaya başladılar.
Bununla birlikte Osmanlı-Rus Savaşının (1877-1878) başlangıcında Yunanistan, Rusya’nın Slavlar hakkındaki düşüncesinden ve Osmanlı donanmasından çekindiği için tarafsız kalmıştı. Rusya’nın Edirne’yi işgal etmesi üzerine Balkan statüsünün değişeceğini düşünerek, Yunan hükümeti Yanya vilayetini işgal etmeye hazırlandı.
Yunanistan’ın bu hazırlıklarına Avrupalı devletler müdahalede bulunmuş, İngiltere’nin de aracılığıyla Sadrazam Sadık Paşa’dan, ileride Yunanistan lehine sınır düzenlemeleri yapılacağı konusunda sözlü bir vaat elde ederek, Atina hükümetini durdurmayı başardı.
Berlin Kongresi toplandığı zaman, Yunanistan’ın kongreye katılması konusundaki isteği İngiltere tarafından desteklenmekle birlikte, diğer devletler tarafında kabul edilmedi. Bunun yanında, Yunanistan’a komşu olan Osmanlı vilayetlerinin geleceği görüşüldüğü sırada Yunan temsilcisinin dinlenmesine karar verildi.
Yunan temsilcisi, prensip olarak Yunanlılar ile meskun bütün toprakların Yunanistan’a verilmesi gerektiğini belirtmekle beraber, hükümeti adına, Teselya, Epir ve Girit’i istemekle yetindi. Ancak, Yunan temsilcisinin bu isteklerine, Osmanlı temsilcileri tamamına, İngiltere’de Girit ile ilgili olanına itiraz ettiler.
Bunun üzerine Yunanistan’ı bir dereceye kadar tatmin etmek düşüncesi ile, kongrenin 13. protokolüne bir kayıt düşüldü.
Sınır Düzenlenmesi İçin Görüşmeler ve Antlaşma
Berlin Antlaşmasından sonra Yunan hükümeti, Osmanlı Hükümetine bir nota vererek sınır düzeltmeleri konusunda görüşmelere başlanılmasını istedi. İngiltere ve Fransa’nın tavsiyesi üzerine, Şubat 1879’da Osmanlı ve Yunan delegeleri Preveze’de buluştular.
Yunan delegeleri, Berlin protokolunda gösterilen sınırın, görüşme şartı olarak kabul edilmesinde ısrar etmişlerse de, Osmanlı delegeleri ise bunun bir temenniden ibaret olduğunda ısrar edince bir sonuca varılamadan görüşmeler sonlandı.
Ağustos 1879’da iki devletin delegeleri arasında İstanbul’da bir konferans gerçekleşmişse de, aynı sebepler yüzünden sonuç alınamadı. Bundan dolayı, Berlin Antlaşması devletleri Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasındaki sorunu çözmek için Berlin’de bir konferans düzenlenmesine karar verdiler.
16 Nisan 1880 tarihinde Berlin’de düzenlenen konferansta, Osmanlı Hükümeti’nin Yunanistan lehinde sınır düzenlemesi yapması gerektiği kararına vardılar. Bu karar, büyük devletlerin İstanbul’daki elçileri aracılığıyla Osmanlı Dışişleri Bakanlığına verildi.
Karara göre, İstanbul’da toplanacak olan yeni bir konferans aracılığıyla söz konusu sınır düzeltilmesi kesin olarak tespit edilecekti. Osmanlı Hükümeti ve diğer devlet yetkilileri, bu karar karşısında, oyalama siyasetinde daha da ileri gidemeyeceklerini anlamış ve bırakılacak bölgenin incelenmesine başlamışlardır.
Devlet adamlarının çoğunluğu, Girit, Sisam ve İpsara adalarının Yunanistan’a verilmesini uygun bulmuşlardır. Bunun sebebi olarak da, bu adalarda yaşayan halkın çoğunluğunun Hristiyan olması, gelirlerinin de fazla olmaması, Osmanlı Devleti’ne sürekli sorun çıkartması olarak açıklamışlardır.
En sonunda, Mart 1881’de İstanbul’da toplanan elçiler konferansı, Tesalya’yı Yunanistan’a, Epir’i de Osmanlı Devletine bırakacak şekilde sınır düzenlemesi yaptı. 24 Temmuz’da Osmanlı Hükümeti ile Yunanistan arasında bu anlaşma imzalanarak sorun geçici olarak çözülmüş oldu.
Doğu Rumeli Sorunun Osmanlı-Yunan İlişkilerine Etkisi
Büyük ülküye bağlı kalan Yunanlılar, Berlin Antlaşması ile kendilerine söz verilmiş olan sınırı elde etmek için çalışmalarına devam ettiler. Doğu Rumeli sorununun gelişmesi ve Bulgar-Sırp savaşının başlaması üzerine bu fırsatın da ortaya çıktığını düşündüler.
Bu amaçla, Yunan kabinesi Epir ve Güney Makedonya’yı ele geçirmek üzere hazırlıklara başlamıştı. Bunun üzerine, Osmanlı Devleti’de karşı tedbirler almaya başladı. Büyük devletler bu sırada, Balkan yarımadasında barışın korunmasını gerekli gördükleri için Yunan hükümetine baskı yapma kararı aldılar.
Atina hükümetine bir nota vererek, askeri hazırlıklara bir son vermesi gerektiğini bildirdiler. Yunan hükümetinin bu isteği reddetmesi üzerine İngiltere, Avusturya, Almanya, İtalya ve Rusya Yunan sularına donanma gönderip Yunanistan’ı kuşatma altına aldılar.
Avrupalı devletler, Yunan ordusunun terhis edilmesinde ısrar etmişlerse de, ültimatom yerine getirilmediği için, devletler elçilerini Atina’dan çektiler. Yunanistan, ne olursa olsun şansını denemek için çalışmaya devam etmek istiyordu.
Yunan kabinesinin emri üzerine Yunan kuvvetleri, Tesalya’da Osmanlı sınırını geçmeye çalışmışlarsa da, Ahmet Eyüp Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri tarafından geri atılmışlardır. Yunan askeri kuvvetlerinin başarısızlığı üzerine, Yunan hükümeti istifa etti.
Yunanlılar, kuşatma yüzünden hayatlarına devam edemedikleri için ticaretleri kesilmiş ve bazı bölgelerde kıtlık bile başlamıştı. Kamuoyu, suçu Yunan hükümetine yüklemeye başladığı için yeni başvekil Trikupis askeri terhis etmeye başladı.
Yunanlılar isteklerini elde edemediler, fakat Etniki Eterya Cemiyeti ile yeni fırsatlar kollamaya devam ve hatta yaratmaya devam ettiler.
Etniki Eterya Cemiyetinin Faaliyetleri
Bunun için de, Yunanistan’ın bağımsızlık kazanmasında büyük rolü olan Etniki Eterya Cemiyetini yeniden örgütlediler. Bu cemiyetin hedefi Epir’i, Makedonya’yı ve Girit’i Yunanistan’a kazandırmaktı.
Cemiyetin amacını gerçekleştirmek için izlediği yöntem de, yabancı devletlerin Yunanistan’ın içişlerine karışmalarına engel olmak, Yunan ordusunun kuvvetlendirilmesi, Avrupa’da “Yunanistan dostları” cemiyetlerinin kurulmasını sağlamaktan ibaretti.
Etniki Eterya’nın 1894’den itibaren çalışmaları Avrupa’da kamuoyunu Yunanlıların yanına çekmeyi başardı. Avrupa’da halk çeşitli yollarla Yunanistan’a sempati duymaya başladılar. Örneğin, İngiltere’de parlamentosundan 100 kadar vekil, Yunanistan’ı Osmanlı Devleti karşısında destekleyeceklerini belirten bir mesaj yayınladılar.
Bu dönemde Girit’in Yunanistan’a katılması için Atina’da çalışmalarda bulunan Giritlilerden oluşan bir cemiyet de Etniki Eterya ile işbirliği yapmaya başlamıştı. Yabancı kamuoyunun yardımlarına güvenen Girit halkının 1896’da isyan etmesi, Yunan hükümetini Osmanlıya karşı düşmanca hareket etmesine yol açmıştır.
Dömeke Savaşı Önemi
Yunan halkı, Girit’in işgali için hükümetin kuvvet kullanmasını istiyordu. Avrupalı devletler böyle bir hareketin, Osmanlı ile Yunanlılar arasında bir savaşa sebep olacağını düşündükleri için müdahale etmeye karar verdiler.
Osmanlı hükümetine, Girit’e özerklik hakkı vermesini teklif etmişler, Yunanlıların’da adayı ele geçirmelerine engel olmaları için donanmalarını göndermişlerdir. Buna karşın, Yunan hükümeti bir filonun korumasında birkaç tabur askerden oluşan bir kuvveti, Girit’i işgal amacıyla adaya göndermiştir.
Avrupalı devletler bu olayı kabul etmeyerek amirallerine adaya çıkarma yapma yetkisini verdiler. Yunan hükümeti, bunun üzerine dikkatleri Balkanlar üzerine çekmeye karar verdi.
Etniki Eterya’nın oluşturmuş olduğu milis kuvvetleri, 9 Nisan’dan itibaren Teselya sınırında ve Makedonya’daki Osmanlılara karşı saldırmaya başlar. Böylelikle, Osmanlı Hükümeti’de 17 Nisan 1897’de Yunanistan’a Dömeke Savaşını ilan etmiştir.
Yunanistan, Avrupalı devletlerin uyarılarına kulak tıkayarak barışı bozmuş bulunuyordu. Aslında Osmanlı Devleti, Dömeke Savaşı için taraftar değildi. Fakat Yunanlıların saldırılarına karşı koymadığı takdirde, prestij kaybına uğrayacaktı ve bu durumda da II. Abdülhamit’in sarsılmış olan kredisinin kaybı anlamına gelecekti.
Savaş Teselya’da, Epir’de ve denizlerde yapıldı. Teselya’da ve Epir’de mevcut Osmanlı kuvvetleri Müşir Ethem Paşa komutası altında bulunmaktaydı. Osmanlı ordusu, General Baron Von der Goltz emri altında bulunan Alman subayları tarafından yeniden teşkilatlanmıştı.
Yunanistan Kralı I. Yorgi’nin veliahdı Konstantin’in kumanda ettiği Yunan ordusu ise 75.000 kişilik bir kuvvetten meydana geliyordu.
İki tarafın kuvvetleri arasında çok büyük bir fark bulunmamasına rağmen Yunanlıların engebeli arazilerde Osmanlı ordusuna sorun çıkaracağı düşünülmekteydi. Aksine savaş art arta meydana gelen Osmanlı ordusunun zaferi sonucunda üç haftada sona ermiştir.
Savaşın Gelişimi
Müşir Ethem Paşa’nın komutasındaki kuvvetler savaş ilan edilmesinden bir gün sonra 18 Nisan 1897’de Milona savaşını kazandılar. Yunanlıların karşı koymasına rağmen 25 Nisan 1897’de Yenişehir, 26 Nisan’da Tırhal’ı ele geçirerek Yunan kuvvetleri Varda’ya çekilmeye zorlandı.
14 Mayıs 1897’de Ethem Paşa, Epir ordusu komutanlığına atandı. Yunan Başkomutanlığı esas kuvvetlerini Dömeke müstahkem mevkiinde toplamış olduğundan dolayı savaşın geleceği bu yer için yapılacak savaşın sonucuna bağlıydı.
17 Mayıs 1897’de Yunanlıların karşı koymasına rağmen Ethem Paşa’nın Kurmay Başkanı Seyfullah Paşa’nın başarılı harekatı sonucunda Dömeke bölgesi ele geçirilmiştir.
Bunun sonucunda, Teselya ve Epir ordularının bağlantısı sağlandığı gibi, Atina yolu da açılmış oldu. Yunanlıların mağlubiyeti, Atina’da büyük tepki yaratmış, halk mağlubiyetten kralı sorumlu tutmuştur.
Osmanlı ordusunun Atina’ya girmesine karşı koyacak ciddi bir engel bulunmamasına rağmen, Rus Çarı’nın araya girmesiyle Osmanlı kuvvetleri ilerlemelerini durdurma kararı almıştır. Diğer devletlerin de Osmanlı Hükümeti’ne başvurması sonucunda, 20 Mayıs 1897’de ateşkes ilan edilmiştir.
Dömeke Savaşı Sonuçları
Avrupalı Devletler, Osmanlı Hükümeti ile Yunanistan’ı Dömeke Savaşı konusunda baş başa bıraktıları halde barış şartlarının belirlenmesi için uluslararası bir konferansın toplanmasını istediler. Bu amaçla toplanan İstanbul Konferansı (18 Eylül 1897) ile bir anlaşmaya vardılar.
Teselya sınırındaki önemli bazı bölgeler Türklere bırakılmak şartıyla Dömeke Savaşı’ndan önceki duruma geri dönülmüştür. Kesin barış ancak 4 Aralık 1897’de imzalanmıştır. Yunanistan ayrıca Osmanlı Devleti’ne tazminat ödemeyi üstlenmiştir.
Bu şekilde Yunanistan’a karşı kazanılmış olan askeri zafer, kazanımlı bir barış getirmemiştir. Bununla beraber Osmanlı Devleti’nin ve ordusunun saygınlığı arttığı gibi, II. Abdülhamit’in de kuvveti çoğalmıştı.
Ayrıca Osmanlı ordusu, Alman askeri heyeti tarafından yeniden teşkilatlandırıldığı için, Alman etkisinin Osmanlı Devleti’nde yayılmasına ve kökleşmesine yardım etmiştir.
Yunanistan’da, yönetim güven kaybetmiş, Yunan ordusunun ve donanmasının zayıflığı ortaya çıkmıştır. Yunan hükümeti, savaş tazminatı ödemek zorunda kaldığı için kötü durumda olan ekonomisi daha da zayıflamıştır.
Buna rağmen Yunanlılar, Avrupalı Devlet’lerin işgali altında bulunan Girit Adası’nın kendilerine verilmesini istemeye devam etmişlerdir.
- Osmanlı-Yunan Savaşı (1897) – Vikipedi
- Osmanlı Tarihi VIII. Cilt Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri 1876-1907 Enver Ziya Karal
- Türk İnkilap Tarihi Cilt: I – Kısım: I Yusuf Hikmet Bayur – Türk Tarih Kurumu