fbpx
Türk Tarihi

1937 Sadabat Paktı’na Giden Süreçte Yaşananlar

1937 Sadabat Paktı; Türkiye, Irak, İran ve Afganistan arasında 8 Temmuz 1937 tarihinde imzalanmış, dörtlü bölgesel bir anlaşmadır.

1930 yılından itibaren etkin bir dış politika izlemeye başlayan Türkiye, sınırlarını güvence altına almak için diğer ülkelerle olan ilişkilerini barışçıl bir zemine oturtmak istemiştir. Bu doğrultuda Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleri ile olan ilişkileri önem göstermiştir.

Doğu ülkeleri ile olan sınır sorunlarına çözüm bulmak isteyen Türkiye, ülke topraklarını güvenceye almak için Ortadoğu’daki devletlerle bir pakt imzalamayı amaçlayan bir siyaset izlemiştir.

Uluslararası alanda yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin bu bölgede daha etkili bir politika izlemesini sağlamış ve bunun sonunda 1937 yılında, Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabad Paktı imzalanmıştır.

sadabat paktına üye olan devletler
1937 senesinde Sadabat Paktı’na üye olan devletler

Sadabat Paktı Nedir?

1932 senesi öncesi dönemde, Türkiye’nin Ortadoğu’ya yönelik politikası, Lozan Antlaşması’nın getirmiş olduğu yükümlülükler çerçevesinde şekillenmiştir. Bu bağlamda Türkiye’yi en çok meşgul eden konu, sınır sorunları olmuştur.

1932 yılından itibaren etkili bir dış politika izlemeye başlayan Türkiye Yurtta sulh, cihanda sulh, ilkesi ile hareket etmiştir. Dolayısıyla ülke güvenliğinin sağlanmasını, girdiği bölgesel paktlar aracılığıyla sağlamaya çalışmıştır.

Bu politika sonucunda Türkiye’nin, Atatürk dönemindeki Ortadoğu’ya yönelik barışçıl girişimlerinden birisi olan Sadabat Paktı, İran, Irak ve Afganistan’da katılması ile imzalanmıştır.

Sadabat Paktı, üye olan ülkeler arasında dostluk ve saldırmazlık anlaşması kapsamında olmasının yanında, 1935 sonrası İtalya’nın yayılmacı politikası karşısında bölgede bir birlik kurma olarak da görülebilir. Türkiye’nin paktın imzalama sürecinde göstermiş olduğu lider konumu, bölgesinde lider bir ülke olma isteğinin de göstergesi olmuştur.

Pakt, Birinci Dünya Savaşı sonunda yeniden düzenlenen Ortadoğu ülkelerinin gerçekleştirmiş olduğu ilk işbirliği olma özelliğini de taşımaktadır. Türkiye, izlediği barış yanlısı politikasının sonucunu bölge ülkeleri ile imzaladığı Sadabat Paktı ile almıştır.

Sadabat Paktı ile taraflar birbirine saldırıdan, kışkırtmalardan kaçınmayı ve bölgede barışı korumak üzere, aralarında danışmalar yapılmasını yükümlenmiştir. Bu sadece bir saldırmazlık ve iyi komşuluk paktıdır, savunma için yardımlaşma paktı değildir.

Sadabat Paktı Amacı

1932 senesine kadar Lozan’dan kalma sorunlara çözüm getiren Türkiye, bu tarihten sonra dış politikada daha aktif rol almayı hedeflemiştir. Türkiye’nin amacı, Atatürk’ün “Yurtta sulh Cihanda sulh” ilkesi doğrultusunda komşuları ile daha iyi ilişkiler kurmak ve uluslarası alanda kararlar alarak dünya barışına katkıda bulunmak olmuştur.

Bu amaçla ortak bir barış anlayışını kabul eden Türkiye, Ortadoğu ülkeleri ile sosyal, siyasi, ekonomik ilişkilerini geliştirmeye yönelik bir politika izlemiştir. Türkiye karar vermiş olduğu bu dış politikası ile öncelikli olarak sınırlarını güvence altına almayı istemiştir.

Almanya’da yaşanan gelişmeler ve İtalya’nın Balkanlar da meydan getirdiği tehlike Türkiye’yi harekete geçirmiş ve 1934 yılında,  batı sınırlarının güvenliğini sağlamak için Balkan Antantı’nı imzalamıştır.

Balkan Antantı ile batı sınırlarının güvenliğini sağlayan Türkiye, 1937 senesinde imzaladığı Sadabat Paktı ile de doğu sınırlarını güvence altına almayı hedeflemiştir. 

1937 sadabat paktına üye olan ülkeler
1937 Sadabat Paktı’na üye olan ülkeler

Sadabat Paktı’na Giden Süreç

15 Haziran 1928 tarihinde Tahran’da toplanan Türkiye, İran ve Afganistan aralarındaki iki antlaşmalara yeni protokoller ilave etmişlerdir. Söz konusu devletlerin yaptığı bu görüşmelerin sonucunda bölgesel işbirliğine yönelik önemli bir adım atılmıştır.

Ancak bu işbirliğinin tam olarak gerçekleşmesi sınır sorunlarının çözüme kavuşturulması ile gerçekleşmiştir.

İran İle Sınır Sorunlarının Çözülmesi

Türkiye, 1932 yılında İran ile imzaladığı antlaşma sonucundan bu devlet ile olan sınır problemlerini sonuçlandırmıştır. İran ile Türkiye arasında hareketli durumda bulunan Kürt aşiretlerinin faaliyetleri iki ülke ilişkilerini olumsuz etkilemekteydi.

Bu nedenle iki devlet arasında Nisan 1926’da Dostluk ve Güvenlik Antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma ile devletler sınırlarının güvenliği konusunda ortak işbirliği yapma kararı almışlardır. Türkiye ve İran sınır bölgelerindeki güvenliği arttırmak amacı ile 1928 yılında bir kez daha bir araya gelmişlerdir.

Taraflar arasında ek bir protokol yapılmış ancak bu sorunları çözme konusunda yeterli olmamıştır. Ocak 1932’de İran ile Türkiye arasında yapılan bir antlaşma ile iki devlet arasında sınır sorunları çözüme kavuşturulmuş ve ilişkiler hız kazanmıştır.

İki ülke arasında ilişkilerin ileri seviyeye taşınması ise İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Türkiye’ye ziyareti ile sağlanmıştır. İki devlet arasında yaşanan bu olumlu gelişmeler Milletler Cemiyeti Konsey seçimlerine de yansımıştır. 1934 yılında Konseye aday olan İran, Türkiye’nin de aday olması nedeni ile Türkiye lehine adaylıktan çekilmiştir.

Irak İle Sınır Sorunlarının Çözüme Kavuşturulması

Lozan Barış Konferansı’nda çözümlenemeyen konulardan biri İngiltere’nin mandasındaki Irak ile olan sınır konusuydu. Bu sorunun nedeni de Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırları içinde bulunan Musul’dan kaynaklanmaktaydı.

Lozan Konferansı sonunda konu, Milletler Cemiyeti’ne havale edilmiş ve cemiyet de Musul’un, Irak sınırları içinde kalması yönünde karar vermişti. 1926 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul’un Irak’a bırakılmasına, Türkiye’nin de Musul petrollerini 25 yıl süreyle yüzde 10’unu alması kararlaştırılmıştı.

Ankara hükümeti bu hakkından 500.000 İngiliz sterlini karşılığında vazgeçmiştir.

Musul sorunun çözümünün ardından, Türkiye ile Irak arasındaki ilişkiler dostluk seviyesinde devam etmiştir. Türkiye’nin Musul sorununu tekrar gündeme taşımaması iki ülke arasındaki ilişkilerin iyi şekilde devam etmesine katkı yapmıştır.

10 Ocak 1932 tarihinde Türkiye ve Irak arasında, ticaretin geliştirilmesi amacı ile Ankara Ticaret Antlaşması imzalanmıştır.

Afganistan ve Türkiye İlişkileri

Türkiye ile Afganistan arasındaki ilişkiler Nadir Hah’ın Şah olması olumlu yönde seyretmeye başlamıştır. Nadir Şah, Türkiye’nin tavsiyelerini dinleyerek ülkesini modernize etmeye çalışmıştır. 1933 senesinde Nadir Şah’ın yerine Muhammed Zahir Şah geçmiş ve ilişkiler daha üst seviyeye taşınmıştır.

Afganistan ile Türkiye arasında yaşanan iyi ilişki ve güven ortamı, Afganistan-İran ilişkilerine de olumlu yansımıştır. İki ülke arasında uzun süredir devam eden sınır probleminin çözülmesinde taraflar Türkiye’den hakemlik yapmalarını istemiştir.

Türkiye, barış politikaları doğrultusunda komşuları ile yaşadığı sorunları çözerken, diğer ülkeler arasındaki sorunların çözümünde de bölgesinde lider ülke olduğunu göstermiştir.

Sadabat Paktı Ne Zaman İmzalandı?

İran ile Irak arasındaki sınır problemi, Türkiye’nin göstermiş olduğu çabalar sonucunda 4 Temmuz 1937 tarihinde çözülmüştür.  Türkiye-Irak-İran ve Afganistan arasındaki sorunların çözüme kavuşmasının ardından bir saldırmazlık paktı imzalanması için herhangi bir engel kalmamıştır.

Atatürk’ün, Türkiye’nin sınırlarını güvence altına almaya yönelik çalışmaları sonuç vermiş ve Ortadoğu’da barışa katkı sağlaması amacıyla 8 Temmuz 1937’de Sadabat Paktı imzalanmıştır. Beş yıl için imzalanacak olan bu pakt Türkiye, İran, Irak ve Afganistan devletleri arasında imza altına alınmıştır.

14 Ocak 1938 tarihinde TBMM’de onaylanan Sadabat Paktı diğer ülkeler tarafından da onaylandıktan sonra 25 Haziran 1938’de yürürlüğe girmiştir.

sadabat sarayı
Tahran’daki Sadabat Sarayı

Sadabat Paktı’nın İmzalanması

Türkiye, Ortadoğu Paktı düşüncesini 1933 yılında İngiltere’ye bildirmiş ancak 1934 tarihinde İngiltere’den olumsuz bir cevap almıştı. İngiltere, Milletler Cemiyeti yasası ve Kellog Paktı dururken böyle bir şeye ihtiyaç duymadığını belirmiş ve bu teklifi kabul etmemişti.

Ancak 1933’den sonra ortaya çıkan gelişmeler İngiltere’nin bu tutumunda değişikliğe gitmesine yol açmıştır. Almanya ve İtalya’nın Birinci Dünya Savaşı sonrası mevcut durumu değiştirme amaçlı politikaları, İngiltere’yi statükoyu korumaya yöneltmiştir.

Bu doğrultuda İngiltere, Ortadoğu’da kurulacak olan pakt konusunda Türkiye’ye destek sağlamıştır. İngiltere’nin, bu paktı destekleyerek İtalyan politikasının etkisini azaltmayı hedeflemiş olma ihtimali yüksektir.

Türkiye ile Sadabat Paktı konusunda sık görüşmelerde bulunan İngiltere, Türkiye’yi desteklerken, paktın içinde değil ancak arka planda kalmayı hedeflemiştir.  İngiltere paktı desteklerken Sovyetler Birliğini’de göz önünde bulundurmuştur. Bölgedeki Rus etkisini azaltmayı amaçlamıştır.

1935 sonrası İngiltere ile Türkiye’nin yakınlaşması, Sovyetler Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkileri de etkilemiştir. Buna rağmen Türkiye, Sovyetlet Birliği’ni dost olarak görmeyi sürdürmüştür. Dolayısıyla Türkiye için bir tehdit olarak görülmeyen Sovyetler Birliği’ne karşı bir pakt oluşturulmasını gerektiren neden bulunmamamaktadır.

Sadabat Paktı’nda yer alan İran ve Afganistan gibi İngiliz-Rus mücadelesinden etkilenmiş ülkeler bu iki büyük devlete karşı, Türkiye ve Irak ile bölgesel bir pakt içinde bulunarak, denge kurmaya çalışmışlardır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğu’da uygulamış olduğu barışçıl ve çözüm odaklı politikalarının çözümü sonucunda Sadabat Paktı imzalanmıştır.

Sadabat Paktı Üyeleri

8 Temmuz 1937 tarihinde dört devlet arasında Tahran’da Şah’ın yazlık sarayı olarak kullanılan Sadabat Sarayında imzalanmıştır. Pakta katılan devletler şu şekildedir:

  • Türkiye
  • İran
  • Irak
  • Afganistan
Türkiye açısından Pakt Atatürk’ün barışçı dış politikasını ve ülkenin etrafında dostluk çemberi kurmayı amaçlıyordu.

Sadabat Paktı Maddeleri

  • Taraflar birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kesinlikle kaçınma siyaseti izlemeyi kabul ederler.
  • Anlaşmanın tarafları, ortak sınırlarının dokunulmazlığına saygılı olmayı kabul ederler.
  • Taraflar ortak çıkarlarını ilgilendiren uluslararası nitelikte her türlü uyuşmazlıklarda, birbirleri ile danışmalarda bulunmak konusunda anlaşmışlardır.
  • Taraflardan her biri, hiç bir durumda, gerek yalnız olarak, gerek bir ya da bir kaç devletle birlikte, içlerinden herhangi birine karşı hiç bir saldırı eylemine başvurmamayı kabul ederler.
  • Taraflardan biri, bu antlaşmanın 4. maddesinin bozulduğu ya da bozulmak üzere olduğu kanısına varırsa, sorunu geciktirmeden Milletler Cemiyeti Konseyine sunacaktır. 
  • Taraf devletlerden birisi, bir üçüncü devlete karşı saldırıya geçerse, diğer taraf bildirimde bulunmadan antlaşmaya son verebilecektir.
  • Taraflardan her biri, kendi sınırları içinde öteki tarafların kurumlarını yıkmak, düzen ve güvenliğini sarsmak ya da hükümet rejimini bozmak amacı ile silahlı çeteler, birlikler ya da örgütlerin kurulmasını ve eyleme geçmelerini engellemeyi kabul ederler. 
  • Taraflar, kendi aralarında çıkabilecek, nitelik ve kaynağı ne olursa olsun, tüm uyuşmazlıkların, çözülmesi olanığının ancak barışçı yollardan aranması gerektiğini kabul ederler.
  • Bu antlaşmanın hiç bir maddesi, Milletler Cemiyeti Yasası uyarınca, taraflardan her birisince üstlenilen yükümleri, her ne konuda olursa olsun, kısıtlar nitelikte sayılamaz.
  • Bu antlaşma birer örneği taraflarca alınmış olduğundan beş yıllık süre için yapılmıştır. 
Pakt Batıda olumlu karşılanmıştır. Ayrıca, Ortadoğu’nun o dönemde az çok bağımsız devleti olan Mısır, Suudi Arabistan ve Yemen’de de Müslüman dünyasının uyanışı ve dayanışması olarak yorumlanmıştır.
1937 sadabat paktı önemi
1937 Sadabat Paktı önemi

Sadabat Paktı Önemi

Bölgede imzalanan ilk dayanışma antlaşması olan bu pakt ile barış ve dostluk bölgesi oluşturulmuştur. İslam Dünyası ile de ilişkiler sağlamlaştırılmıştır. Balkan Antantı ve Sadabat Paktı ile Balkanlar ve Ortadoğu’da söz sahibi olmaya başlayan Türkiye uluslarası alanda güç kazanmıştır.

Türkiye, gerek Milletler Cemiyeti toplantılarında gerekse daha sonra yaptığı anlaşmalarda olsun, bu paktların avantajlarından yararlanmasını bilmiştir. Türkiye’nin doğu ve güney doğu sınırında olan izinsiz geçişler ve güvenlik problemlerinin önüne geçilmiştir.

Böyle bir pakta Türkiye’nin öncülük yapması ve İran-Irak ile İran-Afganistan arasındaki sınır sorunlarını çözmesi, Arap toplumu arasında olumlu puan almasına neden olmuştur.

Sadabat Paktı’nın Dağılma Sebebi

Anlaşmaya bağlı taraflardan hiç biri Pakttan ayrılmak istediği bildirmediğine göre, anlaşmanın İkinci Dünya Savaşından sonra da, hukuksal bakımdan yürürlükte kaldığı düşünülebilir. Ancak Pakt 1939’da II. Dünya Savaşı başlayınca önemini kaybetmeye başlamıştır.

II. Dünya Savaşı döneminde İngiltere Irak’ı kontrolü altında tutmuştu. İran ise Sovyetler Birliği ve İngiltere’nin işgaline girmişti. II. Dünya Savaşından sonra durum normale dönünce, İran 1948’de Paktın yeniden canlandırılmasını, hatta bu Pakta Pakistan’ın da alınmasını önermişti.

Savaş sonrasında, Sovyet tehditlerine karşı Ortadoğu’da 1955 tarihinde Bağdat Paktı kurulunca Sadabat Paktı önemini kaybetmiş ve 1980’de Irak-İran savaşının çıkması ile artık varoluş nedenini de kaybederek, tarihe karışmıştır.

BU YAZILARIMA DA GÖZ ATMAK İSTER MİSİNİZ?
YARARLANDIĞIM KAYNAKLAR

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu
Instagram Hesabımı Takip Et, Yeni İçerikleri Kaçırma