Prut Antlaşması Nedir?
Prut Antlaşması, 1710-1711 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında Prut Savaşı’nın sona ermesi üzerine Prut nehri kenarında imzalanan barış antlaşmasıdır.
Karlofça barışının sonunda Karadeniz’deki üstünlüğünü kaybeden Osmanlı Devleti’nin, Prut antlaşması ile kaybettiği yerleri geri kazanması açısından tarihteki önemli yerini hala korumaktadır.
Prut Antlaşması Nedir?
Karlofça barışının yapılmasından sonra kaybedilen yerlerin geri alınması anlamında önem taşıyan Prut Antlaşması Osmanlılar ile Ruslar arasında Prut nehri kenarında 1711’de yapılan savaştan sonra imzalandı.
Antlaşmanın imzalandığı tarihte Lale Devrini yaşanan Osmanlı İmparatorluğu Sultan III. Ahmed Han (1703-1730) tarafından yönetilmekteydi.
Rusya Çarlığının başında ise “Deli Petro” lakaplı Çar Büyük Petro vardı. Antlaşmanın yapıldığı tarihte ordusuyla beraber Osmanlı İmparatorluğuna sığınan İsveç’in başında ise “Demirbaş Şarl” lakaplı XII. Şarl bulunuyordu.
Osmanlı ordusu Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa komutanlığında Prut savaşına katılmış bulunuyordu, 1710 tarihinde Prut Savaşı veya Prut Seferi adı verilen savaşta Prut Nehri’nin kıyısında Rusya ile amansız mücadele etti.
Osmanlı İmparatorluğu’na Kırım Hanı Devlet Giray’da da destek verdi. Ruslar, nehir kıyısında Osmanlı ordusu tarafından sıkıştırıldı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Rus ordusunu yok etme tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığı Rus ordusu komutanı Deli Petro, Katerina aracılığı ile Osmanlı İmparatorluğu’na barış antlaşması teklif etmiştir.
21 Temmuz 1711 tarihinde Prut nehir kenarında yapılan antlaşmaya Osmanlı Sadrazamı Baltacı Mehmet Paşa ve Rus Çarı Petro imza attı.
Prut Antlaşması’nın Nedenleri
Prut Antlaşması’nın nedenlerini anlayabilmemiz için öncelikle Rusya’nın bölgedeki siyasi ve ekonomik politikalarını bilmemiz gerekir.
Rus Çarlığı’nın başına Çar Büyük Petro geçtikten sonra, Rusya’ların en büyük amaçı sıcak denizlere açılmak olmuştur.
Ruslar’ın sıcak denizlere inebilmeleri için yapabilecekleri iki yol vardı. Kuzeyde İsveç, güneyde Osmanlı Devleti tarafından kapatılmış olan Baltık ve Karadeniz. İsveç ile yapılacak mücadele sonunda sıcak denizlere daha rahat ulaşabileceklerini anlayan Rusya, İsveç ile (1700-1721) Büyük Kuzey Savaşlarını yapmıştır.
Her iki ülkenin arasında zorlu mücadelelere sebebiyet veren Büyük Kuzey Savaşları sırasında, İsveç Kralı XII. Şarl’ın orduları Poltava bölgesinde Petro’nun ordusuna mağlup olmuştur.
Osmanlı sınırının yakınlarında gerçekleşen Poltava Savaşı sonrası, İsveç Kralı yaralı şekilde kaçıp Osmanlı topraklarına sığınmayı başarmıştır.
Sultan III. Ahmed yönetimindeki Osmanlı İmparatorluğu ise, İsveç Kralı Şarl’ın güvenli bir şekilde ülkesine gidebilmesini istiyordu.
O dönemde Rusya’nın Eflak ve Boğdan Beylik’lerini, Osmanlı Devletine karşı kışkırtması ve aynı zamanda Rusya’nın antlaşma şartlarına uygun hareket etmemesi de Osmanlı İmparatorluğu’nda huzursuzluk yaratmış durumdaydı.
1696 tarihinde Rusya’ların ele geçirdiği Azak Kalesini geri almak ve Kırım’ı tehdit eden Rus kalelerinin yıkılması fikri ortaya çıkmıştı.
Osmanlı İmparatorluğu’nda oluşan fikirlerin yanında Rusya’nın da bölgedeki yayılmacı ve işgalci politikaları Osmanlı İmparatorluğu’nu Rusya ile savaşa zorladı.
Rusya’nın sıcak denizlere inebilmek için Osmanlı topraklarında gözü vardı. Ruslar bu emellerinden dolayı Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan Ortodoks toplumlarını kışkırtmaya başladı.
Rusya, Ortodoks dünyasının liderliğini ele geçirebildiği. takdirde Osmanlı İmparatorluğu’nu zayıflatmayı ve savaşlarla daha önce kaybettiği toprakları geri almayı hedefledi.
Ayrıca, Kral Şarl’ın Osmanlı İmparatorluğu’na sığınması diplomatik sorun haline geldi ve bu durum Rusya ile Osmanlı karşı karşıya getirdi.
Rus askerleri, İsveç Kralı’nın peşinden Osmanlı topraklarına çeşitli seferler düzenledi. İsveç Kralı, Bender’de mülteci konumunda bulunuyordu.
Osmanlı Padişahına sürekli mektuplar yazan İsveç Kralı, Osmanlı İmparatorluğu’nu sürekli olarak Ruslara karşı kışkırttı.
Baltacı Mehmed Paşa, 18 Ağustos 1710’da Köprülüzade Damat Numan Paşa’nın azledilmesinden sonra 2. kez sadrazam oldu.
Kırım Hanı II. Devlet Giray olmak üzere önde gelen devlet adamlarının Rusya ile savaşa karar vermiş olduklarını gördü ve sarayda yapılan büyük toplantı sonrasında Sultan III. Ahmet 1711’de Rusya’ya karşı savaş ilan etti ve Prut Savaşı başlamış oldu.
Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri, 120.000 kişilik kuvvetiyle Tuna’yı geçerek Eflak’a yol alırken, Osmanlı donanması da Karadeniz’e açıldı.
Osmanlı kuvvetleri, Kırım Ordusunun da desteği ile Rus birliklerini Prut Nehri kıyısında Stanileşti kasabası yakınında çember içine aldılar.
Ordusu çembere alındığı için, Osmanlı ordusuyla savaşma imkanı bulunmayan Rus Çarı Petro, Moskova’ya bir mektup yazarak içinde bulunduğu durumun çaresizliğini anlattı. Çariçe I. Katerina araya girerek Osmanlı Devleti’ne acil bir şekilde barış teklifinde bulundu.
Kırım Hanı II. Devlet Giray, hem de İsveç Kralı Demirbaş Şarl Rus ordusuna karşı saldırıya geçilip yok edilmesini savunuyorlardı.
Ancak Baltacı Mehmed Paşa, Deli Petro’nun ordusunun etrafını çevirip sıkıştırmışken, yapılacak bir saldırıda Yeniçerilere güvenmemesi nedeniyle teklif edilen barışı kabul etme durumunda kalmıştır.
Kuşatma sırasında Hristiyan dünyasının oluşturulabileceği ittifak düşüncesine sahip olan ve ordusunun çok yıpranacağı endişesini taşıyan Baltacı Mehmet Paşa barış yapılmasını kabul etti.
Rusya, Prut Savaşı ile Osmanlı Devleti ile mücadelesinde kazançlı çıkmak istiyordu. Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan Hristiyan Ortodoks toplumları, Osmanlı İmparatorluğuna karşı kışkırtarak zayıflatacak ve yapacağı savaşlarda daha önce kaybettiği toprakları geri alacaktı.
Prut Antlaşmasının Maddeleri Nelerdir?
Prut Savaşı sonunda Ruslar, Kırım’ı ele geçirip Karadeniz’deki üstünlüğünü arttırmayı ve Osmanlı Devleti’nden mali kapitülasyonlar alarak ticari nüfuz alanlarını genişletmeyi planlıyorlardı.
Savaş sırasında işler I. Petro’nun istediği gibi gitmediği gibi Rus ordusu da yok olmaktan son anda diplomatik yollarla kurtarabilmiştir.
“İşte şimdi Şarl’ın Poltova’da uğradığı felaketten daha büyük bir duruma yakalandım” I. Çar Petro
Prut Antlaşması’nın maddeleri aşağıdaki gibidir;
- Azak Kalesi arazi ve savaş gereçleri ile Osmanlı İmparatorluğu’na teslim edilecek. Osmanlı sınırında bulunan Taygan, Kamenka ve Samara kaleler yıkılacak. Kamenka şehrinde bulunan top ve askeri cephane teslim edilecek ve bu vilayetlerde hiç kimse tarafından kale inşaatı yapılmayacak.
- Lehistan içişlerinde bağımsızlığına karışılmayacak. Lehistan ve Kırım’a bağlı bulunan Kazaklar’a karışma olmayacak.
- Rus Çarlığı hiç bir şekilde başkent İstanbul’da elçilik görevlisi bulunduramayacak. İstanbul’a kara ve deniz yoluyla Rus tüccarlar gelip gidebilecek.
- Daha önce yapılan savaşlarda esir olan Osmanlı askerleri serbest bırakılacak.
- İsveç Kralı Şarl, kendi ülkesine hiçbir müdahaleye maruz kalmadan güvenli bir şekilde gidebilecek.
- Her iki devlet bu antlaşmanın ardından vatandaşlara kötü müdahalede bulunmayacak.
- İleri bir tarihte asıl barış antlaşması İstanbul’da taraflarca yapılacaktır.
Prut Antlaşmasının imzalanmasından sonra, Rus ordusunun güvenli şekilde Çarlık Rusya’ya dönebileceği ve yol boyunca imzalanan bu antlaşmadan memnun olmayan Tatar askerleri ile İsveç askerlerinin olası saldırılarından korunacakları, konusunda sözü verildikten sonra Rus ordu komutanları Şafirov ve Şeremetyev’in rehin olmak üzere gönderilmesi ve antlaşma şartlarına uyulduktan sonra bunların güvenli şekilde ülkelerine gidebileceği garanti verilmekteydi.
Prut Savaşından resmen yok olmaktan kurtulan Rus’lar için oldukça iyi bir antlaşma olmasına rağmen, Osmanlı Devleti eline geçen bu kazançlı fırsatı antlaşmanın imza aşamasında istediği gibi kullanamıştır.
Ruslar ile yapılan barış görüşmelerinde önceden kararlaştırılan hususlar antlaşma maddelerine maalesef girmemiştir.
Prut Antlaşması’nın Sonuçları Nelerdir?
Prut Antlaşması, Rus tarafının isteği sonucunda imza altına alındığı için bu antlaşmadan kazançlı çıkan tarafın Osmanlı Devleti olması gerekliydi.
Prut Antlaşmasından daha fazla kazançlı çıkan taraf Ruslar olmuştur. Ruslar hem mağlup olmuşlar, hemde Prut antlaşmasından kazançlı çıkmışlardır.
Rus Çarı’nın esir alınabileceği bir savaşta Çar Petro ülkesine dönmeyi başarabilmiştir. Bu Rusların elde ettiği en büyük kazanç olarak görülmektedir.
Antlaşmanın imzalandığı dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun başında bulunan padişah III. Ahmet barış antlaşmadan memnun kalsada, Rus tarafının barış antlaşmasında yerine getirmesi gerekenleri yapmaması sonucu sarayda Sadrazama karşı bir muhalefet grubu oluşmuştur.
Prut Anlaşması’nın taraflarca imzalanmasından bir müddet sonra, Rus tarafı antlaşma maddelerine itirazda bulunup yeni bir antlaşma yapılması gerektiğini bildirmiştir.
Ruslar ticari konularda Osmanlı Devletinden ayrıcalık istemişlerdir. Rus Çar’ı Petro’dan gelen bu talep üzerine, Osmanlı Devletine verilen sözlerin bir değerinin olmadığı anlaşılmış oldu.
Petro’ya yapmış olduğu antlaşma maddelerine uyması için, Osmanlı İmparatorluğu tarafından Rusya’ya tekrar savaş açıldı. 24 Haziran 1713 Edirne Antlaşması ile Ruslar, Azak Kalesi iddalarından vazgeçmek zorunda kalmışlardır.
Prut Antlaşmasının Önemi Nedir?
Prut Savaşı sonunda, Karadeniz’deki kazanımlarını kaybeden Rusya bundan sonra sıcak denizlere ulaşmak için uzun müddet beklemek durumunda kalacaktır. Ruslar, Akdeniz üzerinden ticaret yapma düşüncelerinden vazgeçmek zorunda kalmışlardır.
Prut Antlaşması sonucu, Osmanlı İmparatorluğu, Karlofça Antlaşması ile kaybetmiş olduğu yerleri geri alabileceği inancına kavuşmuştur. Azak Kalesi’nin tekrar geri alınmasıyla Karadeniz yeniden Türk gölü haline gelmiştir.