Osmanlı Başkentinde Ramazan Ayında Değişen Hayatlar
Osmanlı İstanbul’un da Ramazan Ayı
Osmanlı başkentinde Ramazan ayının gelmesi sabırsızlıkla beklenirdi. Osmanlı İstanbul’unda insanların Ramazan ayı gelenekleri nasıldı? Ramazan ayının öncesinde ve Ramazan ayındaki yaşam nasıldı? İşte, Osmanlı’nın İstanbul’unda Ramazan gelenekleri…
İstanbul, Ramazan ayında bambaşka bir havaya bürünürdü. Şehir adeta değişime uğrar, gündelik yaşam tamamen altüst olurdu. Kentin dış görünüşü farklılaşır, şehir adeta kabuk değiştirirdi.
Ramazan ayında insanların davranışlarında da farklılık göze çarpardı. Dini cemaatler arasındaki ilişkilerde dahi Ramazan ayı kendisini hissettirdi.
İstanbul Halkının Ramazan Ayı Hazırlıkları
İstanbul halkının günlük yaşamı Ramazan ayının yaklaşması ile birlikte tamamen farklılaşırdı. Önceki aylarda görülen hareketli yaşam ve mücadele, Ramazan’da olabildiğince yavaşlardı.
Osmanlı başkentinde Ramazan ayı öncesi ilk olarak temizlik hazırlıklarına başlanırdı. Saraydan başlayan temizliğe, devletin kurumları ile evlerde temizliğe devam edilirdi. İstanbul’u o dönem görenler şehrin adeta arınmaya çalıştığını ifade etmiştir.
Hazırlıklar sadece temizlikten ibaret değildir. Ramazan ayı, aynı zamanda gıda tüketiminin çoğaldığı bir aydır. İstanbul halkı, yiyecek hazırlıklarına, Ramazan ayından önce başlardı. Halkın tercih ettiği erzaklar:
- Un
- Şeker
- Pastırma
- Zeytin
- Zeytinyağı
- Peynir
- Reçel
- Sucuk
- Patates
- Soğan vb.
Ramazan ayının kış mevsimine denk gelmesi, evlerde daha çok zaman geçirilceğine bir işaretti. Bu yüzden evlerin daha sıcak tutulması düşünülür, kömür ve odun tedariğine dikkat edilirdi.
Ayrıca camilere aydınlatmada kullanmaları içinde mum ve yağ dağıtılırdı. Minareler arasına mahya kurarken kullanacakları ipler çekilmeye başlanır. Ramazan ayı öncesinde yapılan bu hazırlıklar yoğun ve telaşlı çalışmalarla geçerdi.
Ramazan Ayında Osmanlı İstanbul’un da Günlük Yaşam
Ramazan ayı, ilk hilalin görülmesi ile başlar. Yirmi dokuz veya otuz gün sürecek olan Ramazan İstanbul’da böylece başlamış olurdu. Güneşin doğuşundan yaklaşık bir saat önce davulun sesi ile güne sabah öğünüyle başlanırdı. İmsak vaktiyle oruç başlar ve bu orucun başladığı atılan top sesleri ile haber verilirdi.
Sabah saatlerinde İstanbul şehri hayalet şehir gibidir. Birçok işyeri genellikle geç açılır, devlet kurumları ve okullar yavaş çalışırdı. Şehir hayatı öğlen zamanı canlanır, daha sonra herkes kendi çalışmasına dönerdi. İnsanlar ikindi namazına kadar çalışırlardı. Daha sonra memurlar kurulmuş olan pazar tezgahlarını ve sergileri dolaşırlardı.
Kahveye giden erkekler, evde eksik olan malzemeleri alırlar, evlere götürülecek olan pide ve simitler satın alınırdı. Yapılan son alışverişin ardından evlere dönme telaşı başlardı. Yoksul olanlar, paşaların kapılarında toplanıp, verilecek olan iftar yemeğinden almak isterlerdi.
İstanbul kenti iftara az bir zaman kala dakikalar içinde boşalırdı. Ev halkı oruçlarını açmak için atılacak olan top sesini beklemeye başlardı. İftara çok az kala herkes sofranın etrafında toplanır, yere büyük bir tepsi konulurdu.
Aslında iftar iki kademelidir. İnsanlar oruçlarını önce atıştırmalıklarla açardı. Ardından çorbalar, et ve sebze yemeklerinden, hoşaf ve meyvelerden oluşan ana yemek yenirdi.
Yemekten sonra yatsı namazı, daha sonra da Ramazan ayına özgü olan Teravih namazı kılınır. Teravih namazı evde kılınabileceği gibi isteyenler camiye de giderlerdi. Sohbetleri, oyunları eğlenceleri, gösterileri görmek ya da izlemek daha sonraya kalırdı. En sonunda davulcular insanlara evlere dönme zamanını hatırlatırlar, meydanlar boşalırdı.
Ramazan Ayı İle Aydınlanan Bir Şehir
İnsanların sabırsızlıkla beklediği Ramazan ayı boyunca şehir görünümü değişirdi. Ramazan ayı dışında İstanbul gece olunca tamamen karanlığa gömülürken, bu ay boyunca ışıl ışıl aydınlanırdı. Ramazan’ın başlamasından bir önceki akşamla beraber kutsal mekanlar ışıklarla donatılırdı.
Camiler Ramazan ayında bir ay boyunca aydınlanırdı. Geceleri “Hoşgeldin Ramazan”, bayram yaklaştığı zamanda “Elveda ey Mübarek Ramazan” yazıları görülürdü. İnsanların en çok hoşlandıkları, oruç açıldıktan sonra, camilerdeki aydınlatmaları izlemeye gitmeleriydi.
Osmanlı başkentinde Ramazan ayında sadece camilerden yansıyan ışıklar görülmez, karanlık içindeki şehride aydınlanırdı. Sokaklar meşaleler ve kandillerle gündüz gibi aydınlatılırdı. Sokağa fenersiz çıkmak yasak olduğundan, sokaklar aynı dönemde fenerlerle de aydınlanırdı. Ayrıca dükkanlar, kahve önleri ve bazen de evlerin önlerinde ışıklar bulunurdu.
Normal aylarda yangınların önlenmesi amacıyla evlerin mum ve lamba ile aydınlatılması yasaktır. Fakat Ramazan ayında bu kural esnetilmiştir. Dolayısıyla Osmanlı başkentinde Ramazan ayı ışıl ışıl bir havaya sahiptir.
19. yüzyılın son dönemine kadar İstanbul güneşin batması ile birlikte karanlığa gömülen bir şehirdi. Yatsı namazından sonra Müslümanların uykuya çekilmeleri adeta bir gelenek gibiydi. Şehrin açık alanları önce gazyağı ile sonradan da, hava gazıyla aydınlanmaya başlatılmıştı.
İstanbul’un geri kalan bölümü ancak 19. yüzyılın sonlarında gazlı sokak lambaları ile tanışmıştır. Galata’da bulunan meyhaneler ve Büyük Pera Caddesi gibi sokak dışında o dönemde İstanbul’un gece hayatı yoktu. Bunun tek istisnası, kahvelerin sabaha kadar açık bulunduğu Ramazan dönemiydi. Bunun anlamı, Ramazan ayının karanlığın karşısında aydınlanmasıydı.
Top Sesleri İle Başlayan Ramazan Ayı
İstanbul halkı Ramazan Ayını sadece şehrin aydınlatılması ile karşılamazdı. Ramazan’ın doğasına uygun sesler ve gürültüler de bu ayın habercisi olurdu.
Selimiye Kışlası’ndan atılan top sesleri ile Ramazan Ayının geldiği haber verilirdi. İftar ve sahur zamanının geldiği yine atılan üç pare top ateşi ile şehir sakinlerine ilan edilirdi. Geceleri sokaklardan gelen davul sesleri insanlara sahur saatinin yaklaştığını ilan ederdi.
Müezzinlerin sesleri minarelerden daha çok duyulurdu. İstanbul halkı, Ramazan Ayına özgü olan teravih namazına davet edilirdi. Camilerden, mescitlerden Kuran okuyan hafızların sesleri yükselirdi. Yeniçeri ocağının kapatılmasından önce çeşitli alanlarda mehteran sesleri işitilirdi.
Ramazan Ayı ile beraber canlanan mahallerde ses kaynakları arasında yer alırdı. Karagöz gösterileri ile halkın kahkaha sesleri sokakları canlandırırdı.
Tüm bu ses ve eğlenceli saatlere karşı, şehrin sessizliğe gömüldüğü zamanlarda mevcuttu. Şehir sabah saatlerinde hiçte alışık olmadığı şekilde sessizliğe gömülürdü. Buna sabah saatlerinde uykuda olan başkent halkının sessizliği neden olurdu.
Sabah saatlerinde sokak aralarında bağırarak dolaşan satıcıların sesleri, Ramazan’da duyulmazdı. Ayrıca sokakların kokusu da değişir; çorba, güllaç ve fırınlardan gelen pide kokuları şehrin her tarafından hissedilirdi.
Ramazanla Beraber Değişime Uğrayan Mahalleler
Osmanlı başkentinde Ramazan ayı ile birlikte mahalle yaşamlarında da değişimler meydana gelirdi. Sabah olması ile birlikte hareketli olan mahallelerin sessiz olduğu görülürken, bazı yerlerde tam tersi görülürdü. Toplumsal yaşam zenginleşir, eğlence sayılarında artış görülür.
20. yüzyılın başına kadar, canlılık, Beyoğlu’ndan İstanbul’a geçer. Ramazan eğlenceleri çoğunlukla Eski İstanbul’da gerçekleşir. En çok tercih edilen yerler şunlardır:
- Atmeydanı
- Gedikpaşa
- Beyazıt
- Laleli
- Aksaray
Ramazan kalabalıkları, şehrin alışveriş semtlerinde yoğunlaşırdı. İnsanlar bu alanlara gelerek hem zaman geçirirler ve mağazaları dolaşırdı. Tanzimat dönemi başlarında en çok tercih edilen yer Aksaray Caddesiydi. Aksaray Caddesinde dükkanlar ve kahveler yer almaktadır. Bunların en ünlüleri Koska ve Tulumba kahveleriydi.
Havaların müsait olduğu dönemlerde buraların balkonları dolup taşardı. Perdeler kurulur, hikayeciler müşterileri eğlendirmek için Karagöz oynatılırdı.
İlerleyen yıllarda Gedikpaşa ve Beyazıt semtleri halkın gözdesi arasındadır. Yeniçeri Ocağının kapatılmasından sonra Beyazıd Meydanı büyütülmüştür. 1860’lı yıllardan sonra Divanyolu’nun II. Mahmut türbesi ile Atmeydanı’na kadar olan kısmı tercih edilmekteydi. Burada birçok mekan açılmıştı. Bunların en ünlüsü Arif’in Yeri olarak bilinen kahvedir.
Aynı zamanda bir okuma yeri olan Arif’in Kahvesi, özellikle gazetecilerin favori mekanıydı. Yaklaşık 20 sene sonra, Ramazan’ın merkezi Şehzadebaşı Cami’ne doğru kayar.
Ramazan yaz dönemine denk gelirse gün içinde halkın tercih ettiği mesire alanlarıda bulunmaktadır. En çok tercih edilen mesire alanları şunlardı:
- Üsküdar’daki çeşitli alanlar
- Küçüksu ve Göksu’dan denize kadar uzanan çınarlarla kaplı yeşil alanlar
- Kalender Bahçesi
- Maslak
- Veliefendi
- Kağıthane Vadisi
Ramazan Bayramı geldiğinde halkın kutlamalar için ayrılan alanlar da çoğalırdı. Halk bayram alanlarında toplanır ve bayramlaşılırdı. Bayram geçtikten sonra İstanbul her zamanki bilindik coğrafyasına geri dönerdi.
Osmanlı Halkının Ramazan Ayı Yaşantısı
Ramazan ayı tüm Müslümanları birbirine bağlayan, cemaat temelinde yaşanan bir aydır. Fakat bu ayı Müslümanlar aynı şekilde mi yaşarlar? Zenginler ile fakirlerin Ramazan ayı içinde yaşantıları nasıldır? Kadınlar ve erkekler veya gençler, yaşlılar ve çocuklar için ayrım var mıdır? Osmanlı başkentinde Ramazan ayı birçok farklı etkenlere bağlı olarak yaşanmıştır.
Mevsimlerin Ramazan Ayına Olan Etkisi
İstanbul bütün mevsimleri yaşayan bir şehirdir. Hava şartları her zaman kararsız ve değişkendir. Mevsim koşullarına dikkat alınırsa yaz ve kış Ramazanlarından bahsedilebilir. Hava şartları Ramazan ayının tüm etkinliklerini etkileyebilir.
Yaz döneminde İstanbul’da hava oldukça sıcak ve uzundur. Yaz döneminde gündüz süresi ondört saati geçer. İstanbul’un kışları çok soğuk olduğundan, yağmur ve kar yağışı normaldir.
Hava şartlarının sert olması en çok arabacıları ve şemsiyecileri mutlu eder. O yılların kış şartlarında İstanbul’da ulaşım zorlaşır. Sokaklarda yürümek çoğu zaman güçleşir. Dönemin gazetelerinde Ramazan ayındaki hava durumuna dair haberlerin arttığını görürüz. İbadet vakitlerinde camilere gidecek olan insanlara hava durumunun iletilmesi önemlidir.
Ramazan Ayının Ekonomiye Etkisi
Osmanlı başkentinde Ramazan ayı ekonomik hayatıda değiştirir. Ticari hayatın akışı ve hacmi diğer aylardaki gibi değildir.
Ramazan ayının yaklaşması ile beraber tüketimde de artış görülür. Esnaf ve bazı zanaatkarların işlerinde yoğunlaşma göze çarpar. Bazı sektörler talep artışı ile karşılaşır. Örnek olarak:
- Gıda sektörü
- Baharatçılar
- Şekerlemeciler
- Giyim sektörü
- Oyuncakçılar talep artışı ile karşılaşırlar.
Bunun yanında üretim ve çalışma kapasitesinde azalma da görülür. Bu durum işyerlerini oruç tuttuğu için geç açan esnafların işlerini etkiler.
Ramazan Ayında İnsanlar Arasında Yaşanan Eşitlik
Ramazan ayının gelmesiyle birlikte, toplumsal birlik en üst seviyede yaşanıyordu. Yabancı gözlemciler bunu hayretle izlediklerini açıklarlar. Toplumsal birliktelik sadece bu aya özel olmasa da, Ramazan içinde yaşanan beraberlik en üst düzeyde yaşanmıştır.
Tüm toplum bu ayda temas içindedir. Toplumun tüm kesimleri fakir zengin ayrımı olmadan aynı yerde buluşur.
Aslında bu eşitlik sadece görüntüden ibarettir. Zenginlerin Ramazan’ı ile fakirlerin Ramazan’ı farklıdır. İkisi arasındaki farkı anlamak için sofralarına bakılması yeterlidir.
Zenginlerin sofralarındaki çeşit ve bolluk hemen dikkat çeker. Durumu daha zor olan insanların daha sade yemeklerle yetinmek zorunda kalırlardı. Zengin kişiler günün büyük bölümünü evlerinde uykuda geçirme şansına sahiplerken, çalışmak zorunda olanlar için Ramazan zor bir aydır.
Ramazan Ayında Müslüman Olmayanların Yaşamı
19. yüzyılda Osmanlı başkentinin çoğunluğu Müslümanlar değildir. Böyle bir toplumda, Ramazan ayı boyunca Müslüman olmayanların yaşantısı da önemlidir.
Osmanlı başkentinde Ramazan ayı, Pera’da, Tophane’de, Galata’da da kendini gösterirdi. Ramazan’ın kendine özgü doğasından, gayrimüslimler de etkilenir. Müslümanların Ramazan telaşına aktif şekilde katıldıkları izlenir.
Ermeni ve Yahudi müzisyenler, tiyatrocular seferber olurlar. Oyunlardaki kadın rolleri gayrimüslimler tarafından oynanır. Kısacası Müslüman olmayanlar da Ramazan ayında, toplumsal yaşamın bir parçası haline gelmektedirler.
19. yüzyılın sonunda padişah dini cemaat liderlerini iftara davet eder. Müslüman olmayanlar Ramazan boyunca ekonomik yaşamada aktif şekilde katılırlar.
Rum, Ermeni ve Yahudi tüccarlar artan tüketim nedeniyle ekonomik fayda elde ederler. Normalde yabancıların geceleri İstanbul’da kalması yasaktır. Ama Osmanlı başkentinde Ramazan boyunca bu kural yumuşatılmıştır. Kısacası Osmanlı başkentinde Ramazan ayı dini uygulamların ve çoşkunun arttığı bir aydır.
- Osmanlıdan Cumhuriyete İstanbul’da Ramazan – François Georgeon