30 Ağustos Zafer Bayramının Türk Tarihindeki Önemi
30 Ağustos Zafer Bayramı, Ege Bölgesinin doğusunda yer alan Dumlupınar bölgesinde, Mustafa Kemal Paşa’nın bizzat Başkumandanlığında yapılan ve kesin başarıyla sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın (30 Ağustos 1922) her yıl Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 30 Ağustos günü kutlanan ulusal bir bayramdır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bizzat sevk ve idare edildiği için adına Başkumandan Muharebesi adı da verilen Büyük Taarruz’un sonunda Yunan orduları net bir yenilgiye uğratılarak imha edilmiş ve bunun sonunda Türk Ordusu, Anadolu topraklarını Yunan işgalinden kurtarmayı başarmıştır.
İşgal devletleri Türk topraklarını daha sonra terk edecek olsalarda, 30 Ağustos 1922 zaferi Türk Milleti’nce her yer coşkuyla kutlanmaya devam etmektedir.
Neyimiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyorsak, hepsini 30 Ağustos Zaferine borçluyuz. Falih Rıfkı Atay
Büyük Taarruz Öncesi Yaşanan Olaylar
Büyük Taarruz öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sert tartışmalar yaşanmaktadır. Sakarya Meydan Muharebesi Savaşından sonra, Meclis ordunun neden savunmada kaldığını ve niçin saldırıya geçmediği konusunda sert muhalefet oluşturmuştu.
Mustafa Kemal Paşa’nın aklından geçen ise ordunun tamamen hazır hale gelmeden yapılacak bir saldırı planının işe yaramayacağı yönündeydi.
Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle yapılacak saldırı, hiç saldırı yapmamaktan çok daha kötüdür Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Paşa’ya göre önce ordunun tüm hazırlıkları tamamlanması ve onun ardından tam bağımsızlık için, düşmanla bütün varlığımızla savaşarak onu kesin bir yenilgiye uğratmak gerekliydi.
1922 senesinin Ağustos ayında hala Batı ülkeleri ile ciddi manada ilişki kurulamamıştı. Mustafa Kemal Paşa, ülkemizde bulunan düşman kuvvetlerinin silah zoruyla ülke dışına atılmadıkça ve ulusal bağımsızlığımız tanınmadıkça diplomasi alanında bir ümide kapılmanın gerçekçi olmayacağını biliyordu.
Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk, Büyük Taarruz öncesinde Batı devletlerinin nabzını tutmak üzere Paris ve Londra’ya gitmiş ama burada Fransa ve İngiltere’nin haklı Türk davasını anlamadıklarını gözlemlemişti.
İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanları Konferansı (22 Mart 1922)
Yusuf Kemal Bey Anadolu’ya dönmeden İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanları Konferansı, 22 Mart 1922 tarihinde Türk ve Yunan Hükümetlerine ateşkes çağrısında bulunmuştu. Ateşkesin koşulları şöyledir:
- İki tarafın kıtaları arasında askerden arındırılmış bir alan oluşturulacak.
- Kıtalar insan ve mühimmat olarak takviye edilmeyecek.
- Malzemeler dahi bir yerden bir yere taşınmayacak.
- Türk ordusu ve askeri gücü, yabancı devletlerin oluşturmuş olduğu komisyonlar tarafından denetime açılacak.
- Savaşa üç ay süreyle ara verilecek ve barış görüşmeleri kabul edilinceye kadar süre otomatik uzatılacak.
- Taraflaradan birisi harekete geçmek isterse, ateşkes süresinin sona ermesinden on beş gün önce İtilaf Devletlerini ve diğer tarafı bilgilendirecek.
İtilaf Devletleri tarafından yapılan bu ateşkes önerisini Yunan Hükümeti hemen kabul etmişti, zaten Sakarya Savaşında oldukça yıpranan Yunan kuvvetleri için böyle bir ateşkes önerisi bulunmaz bir nimet anlamına gelmekteydi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, ateşkes ile birlikte düşman kuvvetlerinin ülkeden hemen tahliyesini istemiş ama kuvvet arttırmama ve denetleme şartlarınıda kabul etmemiştir.
26 Mart 1922’de İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanları Konferansı ikinci barış planını iletti. Yapılması istenen barış antlaşmasında gene Sevr Antlaşmasının şartlarını esas alıyorlardı. Yapılması istenen antlaşmanın şartları şöyleydi:
- Doğu’da bir Ermeni yurdunun kurulması ve ve bunun takibinin Milletler Cemiyeti tarafından yapılması.
- Türkiye ve Yunanistan’da azınlıkların haklarının savunulmasında ve denetlenmesinde Miletler Cemiyeti’nin görevlendirilmesi.
- Boğazların güvenliği için , Gelibolu Yarımadasında ve Boğazlar bölgesinde askerden arındırılmış bir bölge oluşturulması.
- Trakya sınırının Tekirdağ tarafı Türklere, Babaeski, Kırklareli ve Edirne Yunanlılara bırakılıyordu.
- İzmir’de ki Rumlara ve Edirne’de kalacak olan Türklere şehrin yönetimine katılabilmeleri için uygun kararların alınması.
- Barış yapıldıktan sonra İtilaf devletlerinin İstanbul’u boşaltması.
- Sevr Antlaşmasında sayısı belirlenen Türk Ordusu elli bin kişiden seksen beş bine çıkarılması ve Türk askerlerinin paralı asker olması.
- Adli ve ekonomik kapitülasyonlarda değişiklik yapılabilmesi için komisyonların kurulması.
- Sevr antlaşmasında belirtilen mali kapitülasyonların kaldırılması ama Düyun-u Umumiye’nin korunması.
- Türk Devleti’ne yüklenecek savaş tazminatının, Türk egemenliği ile bağdaşabilmesi için belli kararların alınması.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 5 Nisan 1922 tarihinde verdiği cevap ile ateşkesi kabul etmekle beraber, ateşkes ile birlikte derhal Türk topraklarının boşaltılmasını talep ediyordu.
Geri kalan şartları Meclis kabul etmemişti, barış şartları Misak-ı Milliye göre düzenlenmeliydi. İtilaf devletleri, Ankara Hükümeti’nin verdiği bu notayı kabul etmemiş bulunmakla artık Büyük Taarruz hazırlıkları başlamıştı.
Başkomutanlık Kanunun 3. Kez Uzatılması ve Büyük Taarruz
Mustafa Kemal Paşa Kurtuluş Savaşı boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisinden üç defa Başkomutanlık yetkisi almış ve en son 20 Temmuz 1922 tarihinde Meclis, kendisine Başkumandanlık yetkilerinin süresiz verilmesini karara bağlamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Başkumandanlık yetkileri aldığı tarihler şöyledir:
- 31 Ekim 1921
- 4 Şubat 1922
- 6 Mayıs 1922
- 20 Temmuz1922 (Meclis süresiz olarak vermiştir)
Meclis’te muhaliler Sakarya Meydan Savaşından sonra Türk Ordusu’nun sadece savunma yapabildiğine, hücum etme gücünün bulunmadığı için Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlıkta bulunmaması gerektiğine inanmaktadırlar.
Sakarya Savaşı’ndan çok uzun bir süre geçmesine rağmen ordunun neden hala hücuma geçmediğini soruyorlardı. Tüm bu sorulan sorulara Meclise gelerek cevap veren Mustafa Kemal Paşa, muhalefete rağmen orduyu komutansız bırakmayacağı açıklamış ve Mecliste yapılan oylama sonucu başkomutanlık yetkilerini 6 Mayıs 1922 tekrar almıştır.
Büyük Taarruz Hazırlıkları
Sakarya Savaşı’ndan sonra Büyük Taarruza geçilmesi düşünülmüş ama mevsimsel sebebler ile ertelenmişti. Aslında kış bastırmadan düşmana karşı taarruza geçebilmek için önceden hazırlanmış olan bir hârekat planımız daha vardı.
Bu planın adı “Sad Harekâtı” olarak bilinmektedir. Gerekli hazırlıkların tamamlanamamış olmasından dolayı bu plandan vazgeçilmiştir.
Ülkede 14-15 Eylül 1921 tarihinde genel seferberlik ilan edilmesi üzerine Başkomutanlık Savaşının hazırlıkları başlamış oluyordu. Buna göre;
- Doğu ve Güney cephesindeki birlikler Batı Cephesine kaydırıldı.
- 16. Tümen ve 17.Tümen Batı Cephesinin emrine verildi.
- İstanbul’daki cephane ve silah depolarındaki malzeme ve gereçler Anadolu’ya kaçırıldı.
- Rusya’dan, İtalya’dan ve Fransa’dan silahlar alındı.
- Hindistan Müslümanlarının yollamış olduğu paralarla ve yeni konulan vergilerle Türk Ordusu’nun araç, gereç, malzeme, kıyafet, yiyecek, silah ihtiyaçları karşılanmaya çalışıldı.
- Geceli gündüzlü çalışılarak elde edilebilen her türlü demir malzemeleri süngü ve kama olarak kullanıma elverişli hale getirilmeye çalışıldı.
- Yurt genelinde, Büyük Taarruz’da kullanılmak üzere toplanan malzemeler Türk Kadının kahramanlığı sayesinde kağnılar ile cephelere aktarıldı.
Türk Ordusu kendi içinde de hazırlıklara devam etmekteydi. Batı Cephesi Komutanlığı ayrı iki ordu olacak şekilde teşkilatlandırıldı. Nurettin Paşa (Sakallı) komutasındaki 1. Ordu batı kanadına, Yakup Şevki Paşa (Subaşı) komutasındaki 2. Ordu Akarçay’ın kuzeyine birliklerini yerleştirdi.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 16 Haziran 1922’de tarihinde Büyük Taarruza karar vermiştir. Mustafa Kemal Paşa, Taarruz ile ilgili kararını İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve Kâzım Özalp ile paylaşmıştır.
Yapılacak olan taarruz planı, Yunan Ordusu’nu tamamen imha etme planıydı ve bu imha planı için askeri hazırlıkların son derece sessiz ve gizli şekilde gerçekleşmesi gerekiyordu. Bu amaçla komutanlarla buluşmak üzere Akşehir’de bir toplantı düzenlendi.
Akşehir Toplantısı
Batı Cephesinin karargâhının Akşehir’de bulunmasından dolayı 27 Temmuz’da Mustafa Kemal Paşa ve ordu komutanları Akşehir’de bir toplantın düzenlemişlerdir.Yapılan bu toplantıda 15 Ağustos’a kadar ordunun bütün hazırlıklarının tamamlanmasına karar verildi.
Toplantıdan bir gün sonra ordu takımları arası futbol turnuvasını izlemek bahanesi ile diğer komutanlarda davet edilmiş ve komutanlar arası toplantılara devam etmişlerdir.
Savaş hazırlıkları son derece gizli yürütülürken Mustafa Kemal Paşa son olarak barış görüşmeleri için Fethi Okyar’ı Avrupa’ya göndermiş ve burada temaslarda bulunmasını istemiştir.
Yurtdışında oldukça soğuk karşılanan Fethi Bey hükümete askeri faaliyet dışında bir çözüm olmadığını rapor etmiştir.
“Tarihe karşı bütün sorumluluğu ben kendi üstüme alıyorum” Mustafa Kemal Atatürk
Gizli Gerçekleştirlen Büyük Taarruz Planı
Akşehir’de ordu komutanları ile yapılan toplantını ardından Ankara’ya dönen Mustafa Kemal Paşa, 4 Ağustos 1922 tarihinde almış olduğu kararını hükümete bildirmiştir.
Artık Milletvekillerin onayı alınmış ve Meclis’te bulunan muhaliflerin ordu kıpırdamıyor yönündeki ters muhalefetinin önüne geçilmiş olunuyordu.
6 Ağustos 1922’de İsmet İnönü, ordularına çok gizli olmak kaydıyla taarruz hazırlık emrini verdi. Taarruz hazırlıkları tam anlamıyla karartma şeklinde devam etmekteydi.
14 Ağustos 1922’de ordu birlikleri güneye intikale başlamışlardı. Bu kadar geniş çaplı bir intikal çok çok gizli şekilde yürütülmekteydi, yaklaşık 100.000 kişinin gizlilik içinde yer değiştirmesi sırasında Yunanlıların bundan haberi bile olmamıştır.
Mustafa Kemal Paşa gizli bir şekilde Ankara’dan ayrılıp arabasıyla Konya’ya ulaşmıştı. Herkes, Mustafa Kemal Paşa’yı Ankara’da toplantıda olduğunu bildiği dönem kendisi Akşehir Batı Cephesi karargâhında komutanlar ile harita üzerinde taaruz planlarını konuşmaktaydı.
Büyük Taarruz taktik bir baskın şeklinde olacak ve aynı zamanda gizli şekilde idare edilecekti. Akşamları harekât edilecek, gündüzleri dinlenilecekti.
25 Ağustos akşamından itibaren Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği emir ile , Anadolu’nun İstanbul ve dış dünya ile olan tüm haberleşmesi kesildi, sınırlar tamamen kapatıldı. 26 Ağustos sabahı taarruza geçileceği tüm birliklere ilan edildi.
26 Ağustos 1922 ve Büyük Taarruz’a Doğru Türk Ordusu
26 Ağustos 1922, Cumartesi sabah saat 04:00’de Mustafa Kemal Paşa atıyla beraber Kocatepe’nin zirvesine ulaştı sırada Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve Nurettin Paşa da Kocatepe’deydi.
Türk topçusunun ateşiyle Türk Taarruzu başlamıştır. Bu sırada avcı hatları karanlık boyunca ilerleyip Yunan mevzilerine dayanmışlardı.
Sırasıyla Tınaztepe, Toklutepe, Kaleciksivrisi, Belentepe ele geçirildi. Fahrettin Altay komutasındaki ordu birlikleri Sincanlı Ovasına girip Dumlupınara doğru ilerlemeye başlamışlardı. Artık İzmir-Afyon demiryolu tahrip edilmişti.
27 Ağustos günü sabahı 04:00 Kurtkayatepesi, saat 08:00 civarında Erkementepe ele geçirilmiş ama Çiğiltepe o gün saat 17:30 civarında ele geçirilebilmiştir. Afyon cephesi yarılmış ve Afyon Şehrimiz düşmandan kurtarılmıştır.
“Kumandalarımızın, sevk ve idarede düşman kumanda heyetine üstünlüğü bariz bir surette görünmektedir” Mustafa Kemal Atatürk
28 Ağustos’ta Yunan ordusunun esas cephesi yarılmıştı, ancak Eskişehir’de bulunan Yunan kuvvetleri hâla yerine duruyorlardı. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın verdiği emirle düşmanın mutlak surette savaşa mecbur edilmesi gerektiği bildirilmiştir.
Amaç Yunan ordusun kesin bir şekilde imhasının gerçekleşmesiydi.
29 Ağustos 1922 tarihinde Yunan Kolorduları azala azala Dumlupınar’a çekilmeye başlamıştı. Türk Kolorduları, Yunan birliklerini her alanda ezmeye devam ederek düşmanı tamamen kuşatmak istiyordu.
Başkomutanlık Meydan Muharebesi (30 Ağustos 1922)
İsmet Paşa, 30 Ağustos günü ordu birliklerine verdiği emirle düşmanın kaçma yollarının tamamen kesilmesi, aralıksız takibi, durmaksızın muharebenin devamı ve en sonunda Yunan ordusunun tamamen sarılması suretiyle imhasının gerçekleşmesiyle Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin kazanılması.
30 Ağustos 1922’de düşmanın beş tümeni Türk Ordusu tarafından kuşatılmıştı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 30 Ağustos saat 14:00 de başlayan savaşı Zafertepe’den şahsen yürütmekteydi. Yunan Ordusunu süratle takip eden Türk Birlikleri, 30 Ağustos günü Kütahya’yı da kurtarmış ve en sonunda 26 Ağustos sabaha karşı başlayan 5 gün 5 gece aralıksız devam eden meydan muharebesi Türk Ordusunun kesin zaferi ile sona ermiş Yunan kuvvetleri tamamen imha edilmişti.
31 Ağustos 1922 günü Türk orduları esas kuvvetleri ile İzmir yönünde doğru ilerlemeye başlamış, diğer kuvvetlerde Eskişehir ile kuzeyde bulunan düşman kuvvetlerini yenilgiye uğratmak üzere harekete geçmiş bulunuyordu. 19 Mayıs 1919 Atatürk’ün Samsuna Çıkışı tarihinde başlayan Milli Mücadele, 30 Ağustos 1922 senesinde Türk Milletinin zaferi ile sonuçlanmıştır.
“Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri” Mustafa Kemal Paşa
Kaynaklar
- Hüner Tuncer, Mustafa Kemal’in Savaşları
- Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi
- Sinan Meydan, Yüzyılın Kitabı
- Can Osman Aksoy, 30 Ağustos Zafer Bayramı Özel Videosu