Tunus’un Fransa Tarafından İşgali (12 Mayıs 1881)
Tunus’un Fransa tarafından işgal edileceğinin ilk işaretini, Berlin kongresinden eli boş dönmek durumunda kalan Fransa’ya, Alman Şansölyesi Bismarck ifade etmiştir.
Fransa yaşadığı iç karışıklıklar nedeni ile Tunus konusunda harekete geçememiş, bunun yanında 1881 tarihinde de İtalyan’ların Tunus üzerindeki işgal niyetlerinin ortaya çıkması sonucu, Fransız hükümeti Tunus’u işgal edebilmek için Cezayir ile olan sınır anlaşmazlıklarını bahane ederek Tunus’u 12 Mayıs 1881’de işgal etmiştir.
Tunus’un Osmanlı İmparatorluğundaki Durumu
Tunus, Berlin kongresinin öncesinde Osmanlı devletinin egemenliğinde olan bir Beylik idi. Tunus, 1571’de Osmanlı devleti tarafından sahip olunmuştu.
İlk dönemlerinde bir eyalet olarak Osmanlı İmparatorluğu’na katılmış ve idaresi de Vezir rütbesinde bir paşaya verilmiştir. Tunus’ta çıkan yeniçeri ayaklanmaları sonucu, Paşa’yı devirmeleri ve yerine bir Bey seçmeleri üzerine, Tunus seçim usulüne dayanan bir Beylik haline gelmiştir.
Tunus’un İstanbul ile olan mesafe uzaklığı ve Osmanlı devletinin siyasi ve askeri faaliyetlerini Avusturya ve Macaristan üzerine yoğunlaştırması sonucu kendi haline terk edilmiş ve bu bölgede karışıklıklar başlamıştı.
1705’de Giritli Hüseyin, Tunus’ta seçim dayalı Beylik düzenine son vererek kendi ailesinde olmak üzere veraset usulüne dayanan Beylik dönemini başlatmıştı.
Osmanlı hükümeti bu olayı onaylamak istememiş ise de kabul etmek zorunda kalmıştı. Giritli Hüseyin döneminde, Tunus’da refah dönemi yaşanmış olsa da ölümünden sonra bölgede karışıklıklar çıkmaya başlamıştır.
Tunus Beyleri’nin başlıca gelir kaynaklarını korsanlıklar ve esir ticareti oluşturmakta idi. XIX. yüz yılın ilk dönemlerinde, Akdeniz’de güvenliğin sağlanması ve esir ticaretinden vazgeçilmesi üzerine Bey’lerin bu elde ettiği gelirlerde azalmalar olmuştur.
Gelir kaynaklarının azalması sonucu Tunus Bey’i, Avrupa’dan borçlanmaya başlamış ve XIX. yüz yılın ikinci yarısından itibaren de İngilizlere ve Fransız’lara ekonomik ve mali imtiyazlar verilmeye başlanmıştır.
İmtiyazlar sonucunda, Tunus’ta yabancı sermaye ve yabancı nüfuz yerleşmeye başlamıştı. Berlin kongresi sırasında Tunus’ta etkili olan ülkeler, Fransa, İngiltere ve İtalya idi.
Tunus’a Avrupalı Devletlerin İlgisi
Tunus Beyliği’nde, İngiltere şirketleri, demiryolu, hava gazı, ve su işleri tesisleri imtiyazları elde etmişlerdi. Fransız şirketleri ise, kredi kuruluşları oluşturmuşlar, Tunus Beyi’ne borç para veren ülkelerin başında Fransa gelmekte idi.
İtalyan’lar da işçi ve tarım işçisi olarak Tunus’a yerleşmişlerdi. Tunus Bey’i yanındaki İngiliz, Fransız ve İtalyan Konsoloslukları, vatandaşlarının haklarını korumanın dışında, Tunus Beyine yardımcı oldukları için Tunus’ta yabancı devletlerin müdahelesi başlamıştı. Bu devletlerin esas amacı Tunus’u kendi ülkelerine kazandırmak idi.
İngiltere, Tunus’u işgal etmeyi düşünmüyor ve İngiltere hükümeti bu konuda da istekli davranmıyordu.
Tunus Beyi’nin yanında bulunan İngiliz Konsolosu, Malta Adası’nın Tunus’a yakınlığını da öne sürerek Tunus’un İngiltere için stratejik önemini bildirmek sureti ile Londra hükümetini Tunus ile ilgilenmesini istemiş idi.
İngiliz hükümeti, Tunus’u işgal ettiği takdirde, Akdeniz’de Fransa ile İtalya’yı darıltacağını bu durumda da bu iki devletin kendisine karşı ittifak kurabileceğini hesaplıyordu. Böyle bir ittifakın önüne geçmek ve Akdeniz’de ki denge siyasetini bozmak istememesi sebebi ile İngiltere Tunus konusu hakkında tarafsız olmaya dikkat ediyordu.
İtalya milli birliğini tamamladıktan sonra sömürgeleri olan diğer Avrupa devletleri gibi sömürge imparatorluğunu kurma çalışmalarına başlayınca gözünü bir anda Tunus Beyliğine çevirmiştir.
Tunus bir dönem Roma egemenliğinde Afrika Eyaleti olarak yönetilmiştir. Coğrafi açıdan da İtalya’ya çok yakın olması işgal edilmesi fikrini kuvvetlendirmiştir.
İtalya’da nüfuzun çok hızlı artması bu nüfusun bir kısmı Amerika’ya gidip yerleşmekte idi. Tunus, artan İtalyan nüfuzu içinde elverişli bir yerleşim bölgesi idi. Viyana kongresi sırasında Tunus’ta 2000 Fransız vatandaşına karşılık 10.000 İtalyan vatandaşı yaşamakta idi. İtalya hükümeti kendine göre bu haklı sebebler yüzünden Tunus’u ele geçirmeyi planlıyordu.
Fransa için Akdeniz’de sömürge İmparatorluğu kurmak çok eskilere dayanıyordu. Bu amaç ile Napolyon Bonapart İyonya adaları ile Mısır’ı işgal etmişti. Fakat bu girişimi, işgal ettiği yerlerden çıkmak zorunda kaldığı için sömürge İmparatorluğu düşüncesi başarısız olmuştu.
1830’da Cezayir’i işgal eden Fransa Tunus’a komşu olmuştu, buna rağmen Cezayir’de zaman zaman çıkan isyanlar sebebi ile dikkatini Tunus’a verememişti.
1856 Paris kongresinde Osmanlı devletinin toprak bütünlüğü prensibi kabul edildiği için III. Napolyon, sömürgeler elde etmek için Asya ve Amerika’da çalışmalara başlamıştır. Meksika’da sömürge kurmak için verdiği mücadele sonunda felaket ile sonuçlandığı için, Fransa kamuoyu sömürge siyasetine karşı çıkıyordu. Bu sebeble Tunus üzerine gitme ve işgal etme girişimi yapılamamıştır.
Osmanlı Devleti’nin Tunus Üzerindeki Nüfuzunu Kuvvetlendirme Çalışmaları
Tunus ile daha yakından ilgilenmesi gerektiğini Osmanlı devleti, Paris antlaşmasından sonra anlamıştı. Paris kongresine, Karadağ eyaletinin diplomatik yoldan uyarı göndererek kendisinin bağımsız olduğunu bildirmesi, Osmanlı hükümetini gelecek açısından da düşündürmüştü.
Tunus’da ileride böyle bir iddada bulunabilir veyahut aynı iddalar Tunus ile alakalı olan Avrupa devletleri tarafından ileri sürülebilirdi.
Bu sebebler yüzünden Osmanlı devleti Tunus üzerindeki haklarını belirtmek amacı ile çalışmalara başladı. 1859’da vefat eden Mahmut Paşa bin Ayyad’ın yerine Mehmet Sadık Paşa geçince, Tunus eyaletini kendisine vezir rütbesi ile yönetmesi için görevlendirildiğine dair bir padişah emri gönderildi.
Mehmet Sadık Paşa’da söz konusu devletlerin Tunus üzerindeki nüfuzlarını dengede tutmak için Osmanlı hükümetinin ihtiyacını istiyordu.
Mehmet Sadık Paşa, Tunus üzerindeki durumunu kuvvetlendirmek için ve Osmanlı hükümeti ile olan ilişkilerini sıkı tutabilmek için Beyliğin kendisine veraset yolu ile verilmesini talep etti. Osmanlı hükümetide 23 Ekim 1871’de bu yoldan bir emri düzenleyerek kendisine gönderdi.
Mehmet Sadık Paşa’ya gönderilen veraset fermanı, Osmanlı devletinin Tunus üzerinde geçmişte ve gelecekteki haklarını belirlediği gibi Tunus Beyliği’nin Osmanlı İmparatorluğundaki konumunu ve idaresini de şu şekilde belirtiyordu;
- Tunus Beyliği, Osmanlı İmparatorluğu’na dahildir.
- Tunus’un idaresi Osmanlı hükümeti tarafından önceki Beylere verilmiş olduğu gibi Mehmet Sadık Paşa’ya da veraset ile verilmiştir.
- Tunus Beyi’nin görevi, eyaletin güvenliğini ve refahını sağlamak .
- Osmanlı hükümeti, bu sonucun alınması için Tunus üzerindeki hakim hakları için gerekli olan her şeyi yapacaktır.
Mehmet Sadık Paşa’ya veraset aşağıdaki şartlar ile verilmiştir.
- Tunus, Osmanlı hükümetine her yıl belli bir oranda vergi verecektir.
- Eskiden olduğu gibi hutbede Padişahın ismi söylenecektir.
- Parada Padişahın tuğrası bulunacaktır.
- Bayrak aynı şekil ve rengini koruyacaktır.
- Osmanlı devleti herhangi bir devlet ile savaşa girecek olur ise, Tunus bu savaş döneminde imkanı oranında askeri kuvvet gönderecektir.
- Bu hükümlere uymak şartı ile Tunus Beyleri, idari, askeri ve adli çalışanlarını atamak ve görevden almak yetkisine sahip olacaklardır.
- Dost devletler ile siyasi anlaşmalar yapmak savaş ve barış gibi maddelerde karar verme yetkisi Osmanlı hükümetine ait olan haklardır.
- Tunus beyleri eskiden olduğu gibi yabancı devletler ile ilişki kurabileceklerdir.
- Mareşal rütbesine sahip olan Tunus beyinin ölmesi durumunda beylik ailenin büyüğüne geçer.
Berlin Kongresi Döneminde Tunus Hakkında Verilen Karar
Osmanlı devletinin 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında mağlup olması ve Rus askerlerinin İstanbul kapılarına kadar gelmeleri ile Osmanlı devletinin dünya devletleri arasındaki itibarını oldukça sarsmış bulunmaktaydı. Ayastefanos Antlaşması ve ardından yapılan Berlin Antlaşması ile Osmanlı devletinin toprakları, sömürgeci devletler tarafından bölüşülmesi kararının verilmesine neden olmuştur.
Bu ortaya çıkan sıkıntı durum sebebi ile de İstanbul’un Tunus üzerinde etkisini kuvvetlendirmek planınıda suya düşürmüştü.
Bu durumdan İtalyan’lar Tunus’u ele geçirme planları yapmaya başlamış ve Roma’da Tunus’un işgalinin yakın zamanda gerçekleşeceği söylenmeye de başlanmıştır.
Tunus’ta bulunan İtalyan Konsolosu konuyu gündeme getirmiş olsa da, Berlin kongresinde gelişen olaylar Tunus meselesini farklı bir noktaya getirmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun, büyük devletler arasında büyük ölçüde, çeşitli planlar altında taksimine girişildiği zaman Fransa, kendisine bu topraklardan pay verilmediğini görünce protestoda bulunmuştur.
Bismarck, Fransa’ya Alsas-Loren yenilgisinin acısını unutturmak için, Fransa’yı sömürge teşebbüslerine sürükleyip Avrupa dışı faaliyetleri vaat etmek ve özellikle İtalya ile anlaşmazlığa düşürmek için Fransız delegesine “Fransa’nın Tunus’u işgal ederek oraya yerleşmesine Almanya’nın karşı çıkmayacağını” gizli olarak bildirmiştir.
İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury’de aynı güvenceyi İngiltere adına verince, Osmanlı delegeleri Karadağ’da bir limanı Osmanlı ülkesine kazandırmak için çalıştıkları bir dönemde Tunus eyaleti Fransa’ya verilmiş oldu.
Tunus’un Fransız Askerleri Tarafından İşgal Edilmesi
Berlin Antlaşmasının uygulanmasına geçilmesi üzerine Rusya, İngiltere, Avusturya ve Balkan devletleri, Osmanlı ülkesinin savaşla kaybettiği veya isyanlar sonucunda elinden çıkmış olan topraklara yerleşmeye başlayınca, İtalya ile Fransa’nın da Tunus ile ilgili arzuları bir kez daha ortaya çıktı.
Berlin’de yapılan gizli pazarlıktan haberi olmayan İtalyan hükümeti, Tunus’u çok rahat şekilde işgal edeceğinin planlarını hazırlamak ve askeri hazırlıklarını bitirmek için çok da hızlı hareket etmiyordu.
Roma hükümetinin 1881’de Tunus üzerindeki niyetlerini ortaya çıkınca bu durum Fransız hükümetini harekete geçirdi. Tunus’a karşı Fransa’nın harekete geçmesi için geçerli olan sebeb, Tunus ile Cezayir arasında ki sınır anlaşmazlıkları bulunmakta idi. Bu durumdan Fransa faydalanmaya çalışmıştır.
Fransız Başbakanı Jules Ferry, Krumir kabilesinin, Cezayir’e saldırdığını bahane ederek 4 Nisan 1881’de 20.000 kişilik bir ordu ile sınır güvenliğini sağlamaya çalıştı.
“Sınır güvenliği” formülü yapılmakta olan işgali küçük göstermek ve ilgili devletlerin tepkisini azaltmaya yönelikti. Fransız askeri birlikleri, küçük çaplı mücadelelerden sonra Tunus topraklarında rahatça hareket ederek ilerlemeye başladılar.
Tunus Bey’i Muhammet Sadık 12 Mayıs 1881’de Fransa ile Bardo antlaşması imzalayarak Fransız devletinin himayesini tanımak zorunda kaldı.
Tunus’un İşgal Edilmesine Osmanlı Devleti’nin Tepkisi
Osmanlı hükümeti, Tunus’u İmparatorluğunun bir parçası olduğunu kabul etmekle birlikte, Tunus’ta meydana gelen Fransız saldırısına ve işgaline karşı askeri kuvvet kullanabilecek bir durumda değildi. Avrupa’da kendisinin yanında bir dost ülkeye de sahip olmadığı ve Avrupa’nın güçlü devletlerinin gözünde siyasi kredisi de olmadığı için Tunus’u kurtarması mümkün değildi.
Bu yüzden Fransa’nın Tunus’u işgal hareketini hukuksal açıdan çürütmek yoluna gidebildi. 16 Mayıs’ta yabancı ülkelerde bulunan elçilerine gönderdiği bir telgraf ile Berlin antlaşmasının ihlal edilmiş olduğunu bildirmelerini istedi.
Bunun dışında Fransa hükümeti tarafından Tunus’un Osmanlı egemenliğinde bulunmadığı konusunda öne sürdüğü iddaları şu şekilde belirterek cevap vererek yanıtladı;
- Tunus, 117 yıldan beri yayınlanmış olan ve bütün dünya tarafından kabul doğru bir kaynak olarak kabul edilen Gotta kitabında 1570 senesinden beri, Türk egemenliğinde gösterilmektedir.
- En son olarak 1871 senesinde padişahın yayınlamış olduğu emiri ile Tunus’un Osmanlı devleti ile bağlantısı belirtilmiştir.
- Bu fermana göre Tunus valisi eyaletin içişleri dışında hiçbir hareket ve taahhütte bulunamaz.
- Tunus’un Osmanlı egemenliğinde olduğunu gösteren bir kaynakta devletlerin, Tunus’a gönderecekleri konsolosla için Osmanlı hükümetinden konsolosluk izni istemeleridir.
Bütün bu delillere dayanarak Osmanlı hükümeti Tunus Bey’i ile Fransa arasında imzalanmış olan antlaşmayı geçersiz saymaktadır diye işgale olan tepkisini bildirmiştir.
Bir devlet hakkını kuvvetle savunmak gücünü elinde bulundurduğu oranda haklarına saygı gösterilmekte idi. Osmanlı devleti, o yıllarda yukarıda da yazıldığı gibi eski gücünde değildi.
Tunus’u sadece hukuksal açıdan savunmaya çalışmak, Fransız işgali ile ortaya çıkan durumun statüsünü değiştirmeye yeterli gelemezdi.
Tunus eyaleti artık elden çıkmış ve Fransız sömürgesi durumuna gelmişti. Bu olay ile İmparatorluğun, müslümanların yaşadığı topraklarının da elden çıkması ilkesini ortaya çıkarmıştı.
Osmanlı hükümeti Tunus olayı ile uğraşmaktan alıkoyan yeni ve daha büyük bir problem ortaya çıkmakta idi. İngiltere Mısır’a yerleşmek hazırlık yapmaya başlamıştı.
- Musul Sorunu: Lozan Antlaşmasının En Büyük Pürüzü
- 1924 Anayasası: Barış ve Kalkınma Dönemi
- Sivas Kongresi Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey
- 9 Adımda Halifeliğin Kaldırılması Ve İlginç Detaylar
- İzmir Suikastı: Atatürk’e Kurulan Tuzak