İttihat ve Terakki Cemiyeti (Muhalefetin Doğuşu)
İttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nda İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesinde öne çıkan, 21 Mayıs 1889’da kurulmuş olan siyasi harekettir.
Öncelikle ülkenin anayasal düzene tekrar kavuşması ve Meclisin tekrar açılmasını hedefleyen gizli bir cemiyet olarak kurulmuştur. Meşrutiyetin ilanından sonra iktidarı denetleyen bir kurum haline gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1913 tarihinden sonra yönetime egemen olmuştur.
İttihat ve Terakki Cemiyeti Ne Zaman Kuruldu?
İleride İttihat ve Terakki, ismini alacak cemiyetin kuruluşu 1889 tarihindedir. O döneme kadar, görülen belli başlı muhalefet hareketleri şu şekildedir:
- Mithat Paşa’nın görevine son verilmesi üzerine üç harbiyeli öğrencinin kurdukları fakat hakkında çok az şey bilinen gizli örgüt.
- Çırağan olayı (20 Mayıs 1878)
- Cleanthi Scalieri ve Aziz Bey Komitesi (Temmuz 1878)
- Ali Şefkati Bey’in Avrupa’da yayınladığı “İstiklal” gazetesi.
Osmanlılar arasında ortaya çıkan bu dağınık, hürriyet ve düşünce hareketlerini, siyasi bir organ olarak temsil etmeye başlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti olmuştur. Cemiyetin kuruluş tarihi net olarak bilinmemektedir.
İttihat ve Terakki Cemiyeti Neden Kuruldu?
Batı dünyasında hayata ve kurumlara giren, Fransız İhtilali ile bütün insanlığa da aşılanmak istenen hürriyet, eşitlik, adalet düşüncelerinin etkisi Osmanlı Devleti’ni de etkilemiştir. Devletin dağılmaya doğru gittiğini gören düşünürler bu fikirleri topluma da benimsetmek, Avrupa’da olduğu gibi örgütlemek istemişlerdir.
Medeni dünyanın her alanda ilerleyerek hürriyet ve refaha doğru gittiğini gören gençler, meşruti idareyi kurmak ve onun koruyucusu olmak için “İttihad-ı Osmani” adındaki cemiyeti kurmuşlardır. Daha sonraları İttihat ve Terakki adını alacak olan bu oluşum halka doğru yol göstermesine rağmen ilk kurulduğu dönem başarılı olamamıştır.
Osmanlı camiasından ayrılan milletler yabancı devletlerin de sayesinde ordularını modernleştirdikleri halde Türk milleti ezilip geri gidiyordu. Duyun-ı Umumiye ve Kapitülasyonlar gibi iktisadi ve mali zincirlerle ezilen Türk milleti, gelişmekten mahrum kalıyor ve Avrupa’nın ilerleme hızını yakalayamıyordu.
İşte bu dağılma tehlikesine karşı vatanseverlerin yıllardan içine işlemiş olan hürriyet duyguları bir ideal halinde yeniden ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda milleti de birbirine bağlayarak dağılma tehlikesinin karşısına çıkmalarına neden olmuştur.
Bu durum karşısında ülkenin gerçek sahibinin millet olduğunu ispat etmek amacıyla kurulan cemiyet İttihat ve Terakki Cemiyeti’dir.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Amacı Nedir?
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin amacı ile ilgili bazı maddeler ilk olarak 1895 yılında yayınlanmıştır. 1902’de de Mısır’da yayınlanmaya başlayan Şurayı Ümmet gazetesi tarafından cemiyetin programı şu şekilde belirtilmiştir:
- Osmanlı devletinin siyasi bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü her türlü yabancı müdahalesine karşı korumak.
- İstibdadı yıkmak, meşrutiyeti gerçekleştirmek ve 1876 Kanuni Esasi hükümlerini uygulamak.
- Kurtuluş ve mutluluk Osmanlılıkta olduğundan bütün Osmanlıların birliğini sağlamak.
- Hükümette yer alanları dönemin ihtiyaçları ve ilerleyişi hakkında bilgilendirmek ve göreve davet etmek.
- Islahat düşüncesini, Osmanlı kişi ve toplulukları arasında yaymak.
- Osmanlıların gelişmiş ülkelerle aynı noktaya gelebilme becerisinden yoksun olmadıklarını yabancı devletler karşısında ispat etmeye çalışmak.
- Osmanlı hanedanı ve hilafet makamını, devlete faydalı olabilecek şekilde güçlendirmek.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni Kim Kurdu?
Cemiyet, gizli şekilde meydana getirilmiş ve zaman içinde gelişmiştir. Cemiyetin ilk kurucuları şu kişilerdir:
- Ohrili İbrahim Ethem Temo
- Arapkirli Abdullah Cevdet
- Kafkasyalı Mehmet Reşit
- Hüseyinzade Ali
- Diyarbakırlı İshak Sükuti
Cemiyetin ilk adı “Cemiyet-i Osmaniye İttihat ve Terakki” olarak belirlenmişken kısa zaman sonra “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti olarak değiştirilmiştir. Cemiyete ilk katılanlar arasında Asaf Derviş, Süleyman Emin, İsmail Safa Bey, Naci Paşa gibi kimseler olmuştur.
Genç öğrencileri bir araya getiren, devletin yaşamış olduğu bunalım ve II. Abdülhamid yönetimine duyulan hoşnutsuzluktu. Kurtuluş için acil olarak Meşrutiyet yönetiminin kurulması, Abdülhamid yönetiminin yıkılması gerektiği düşünenen gençler, bu konuda propaganda yapmak üzere örgütlendiler.
İttihat ve Terakki Cemiyeti Özellikleri ?
Cemiyet gizli şekilde kurulmuş ve zamanla gelişmiştir. İttihad-ı Osmani, Askeri Tıp Okulundaki kuruluşundan sonra bu ve benzeri okullarda yayılmaya devam etmiştir. Abdülhamit döneminde böyle bir muhalefet örgütü ancak gizli olabilirdi.
Nitekim dernek, İtalyan Carborani örgütünden ilham alarak, hücreler halinde örgütlenmiştir. Örgüt uzun zaman kendi içinde toplantılar yapmakla yetinmiş, propagandaya geçme konusunda çok aceleci olmamıştır.
Ayrıca Makedonya’da Türklere karşı savaşmakta olan Balkan cemiyetlerinin de örgütlerini incelemişlerdir.Bütün kaynaklardan edindikleri bilgi ve deneyimlerle cemiyetin gizlilik, disiplin ve ülkücülük temeli üzerine kurulduğu anlaşılmıştır.
Cemiyetin üyeleri ve şubeleri birer numara ile gösterilmiştir. Derneğe giriş için kabul edilmiş olan yemin metninde komite kurallarına uyulması, üye olmayanlara cemiyet ile ilgili konuların bildirilmemesi gibi tedbirler alınmıştır.
İttihat ve Terakki Cemiyeti ilk önce İstanbul’da hızlıca büyümüştür. Başta Askeri Tıp Okulu olmak üzere bütün yüksek okullarda gençler arasında üye kabul etmeye başlamıştır. İzmir ve Şam’da cemiyetin fikirlerini yaymak için propagandaya başlanılmıştır.
Yapılan bu çalışmalar, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin varlığını ortaya çıkarmış ve saray tarafından soruşturma başlatılmıştır. Doktor Abdullah Cevdet ve Tıp öğrencilerinden bazıları Trablusgarp, Şam ve Manastır’a gönderildiler.
Cemiyetin önde gelen kişileri ile cemiyet içinde olmayan fakat liberal fikirlere sahip olan Mizan gazetesi sahibi Murat Bey ülke dışına kaçtılar. Bu şekilde İttihat ve Terakki’nin İstanbul teşkilatı, geçici bir süre için tasfiye oldu ve cemiyet teşkilatlanmasını ülke dışına taşımış oldu.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Yurt Dışı Çalışmaları
Ülke dışına geçen İttihat ve Terakki Cemiyeti, çalışmalarını ağırlıklı olarak dört merkezden yürütmeye başlamıştır. Bu merkezler şunlardır:
- Bükreş
- Paris
- Cenevre
- Kahire
Bükreş’teki faaliyetleri cemiyetin kurucularından İbrahim Temo yürümüştür. İbrahim Temo’nun çalışmaları ağırlıklı olarak Balkan ülkelerindeki Türkler arasında şubeler açmak şeklinde gelişmiştir.
Paris’te cemiyetin sorumluluğunu Ahmet Rıza üstlenmiştir. Ahmet Rıza, daha önce İttihat ve Terakki’nin Avrupa temsilcisi olarak seçilmiş, 1895’ten Meşveret gazetesini çıkarmaya başlamıştır. Bu nedenle de İstanbul’da, İttihat ve Terakki Cemiyeti yıkılınca, cemiyetin fiili başkanı durumunda kalmıştır.
Cenevre ve Kahire merkezlerinde kuvvetli bir örgütlenme sağlanamamıştır. Tunalı Hilmi, İshak Sükuti ve Mizancı Murat Beyler ve diğerleri İttihat ve Terakki adına yayım yapmakla çalışmalarda bulunmuşlardır.
İttihat ve Terakki’de Üyeler Arasında Yaşanan Problemler
Üyelerin yurt dışındaki çalışmaları yeteri kadar sistemli ve uyumlu olmamıştır. Olumlu bir sonuca ulaşılmasını engelleyen nedenle şunlardır:
- Üyeler arasında yaşanan felsefi görüş ayrılıkları.
- Cemiyetin hedefi ile bunu gerçekleştirmek üzere izlenecek yol hakkında fikir ayrılığı yaşanması.
- II. Abdülhamit’in cemiyeti tasfiye etmek için çalışmalarda bulunması.
Felsefi görüş ayrılığı özellikle din konusu üzerinde yaşanmıştır. Ahmet Rıza’nın pozitivist oluşu üyeler arasında dinsiz olarak görülmesine neden olmuştur. Bu durum teşkilatın kuvvetlenmesine engel yaratmıştır.
İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri arasında anlaşmazlık nedenlerinden ikincisi istibdat idaresini yıkmak için izlenecek yol konusunda anlaşamamaları olmuştur. Üyelerden Ahmet Rıza Bey ve bazı arkadaşları “Düzen ve İlerleme” kuralına taraftardı.
Diğer üyeler ise baskı ve şiddet yolu ile II. Abdülhamit dönemine son vermek düşüncesi içinde bulunuyorlardı. Bu düşünce içinde olanların arasında bile görüş farklıkları vardır.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’ndeki anlaşmazlıklar II. Abdülhamit’in, cemiyet çalışmalarını engellemek için girişimlerini kolaylaştırmıştır. Bunlardan birisi, cemiyet üyelerinin bulundukları ülkelerdeki hükümetlerine baskı yapmak olmuştur.
Meşveret Gazetesi’ne Yapılan Baskılar
1896’da Fransa hükümeti nezdindeki girişimleri ile, Ahmet Rıza’nın çıkartmış olduğu Meşveret gazetesini kapattırmıştı. Fakat Fransız gazetelerinin, basın özgürlüğü adına buna karşı çıkmaları sonucunda, sadece Meşveret’in Türkçe yayınlanması yasaklanmıştır.
Ahmet Rıza Bey, bunun üzerine Meşveret gazetesinin Türkçe baskısını Cenevre’de yayınlamaya başlamış, orada da sıkıntı yaşaması üzerine, Brüksel’e nakletmiştir. Meşveret’in yaşadığı bu sıkıntılar Avrupa’da kamuoyunun II. Abdülhamit aleyhine dönmesine neden olmuş ve İttihat ve Terakki Cemiyeti devrimci bir yola yönelmiştir.
1897’de, İttihat ve Terakki ile anlaşmaya varılması için II. Abdülhamit, Avrupa’ya Celaleddin Paşa’yı göndermiştir. Paşa, üyelerle temas kurarak şu tekliflerde bulunmuştur:
- İttihat ve Terakki’nin yayınlarını sonlandırması karşılığında Abdülhamit’in genel af ilan edecek.
- Avrupa’dan ve sürgünden ülkeye dönecek olanlara yeteneklerine göre görevler verilecek.
- Hükümet yavaş yavaş ıslahatlara başlayacak.
- Paris’te bulunan öğrencilere eğitimlerine devam etmeleri için maaş bağlanacak.
- Avrupa’da kalmak isteyen aydınlar da elçiliklerde görevlere atanacak.
- Yapılan bu teklifler kabul edilmediği takdirde ise, Padişah ve hükümete karşı çalışmaya devam edenler, Osmanlı vatandaşlığından çıkarılacak.
Mizancı Murat Bey’in İstanbul’a Dönüşü
1896 yılının Temmuz ayında tekrar Paris’e giden Mehmet Murat Bey, Kasım 1896’da yapılan kongrede Ahmet Rıza karşıtlarının desteğiyle İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin başına geçmişti. Bu dönem cemiyetin başında bulunan Murat Bey, teklifleri kabul ederek İstanbul’a dönmüştür.
Bunun ardından üyelerin çoğunluğu da kendilerine verilen sözler karşılığında Türkiye’ye dönmüşler veya çalışmalarını bırakmışlardır. Murat Bey’in yaptığı anlaşma İttihat ve Terakki’yi bağlamamakla birlikte cemiyette büyük çözülmeye neden oldu.
Hikmet, Rahmi, Süleyman Nazif, Binbaşı Ahmet, Dr. Hasan, Haşim Beyler İstanbul’a dönenler arasındaydı. Diğerleri öğrenimlerine devam etme kararı aldılar. Üçüncü bir kesim ise İshak Sükuti, Dr. Abdullah Cevdet, Tunalı Hilmi, Çürüksulu Ahmet gibi etkili kişiler elçiliklerde görevler aldılar.
II. Abdülhamit’e güvenmeyenlerden de Ahmet Rıza, Doktor Nazım ve Hoca Kadri Paris’te kalıp çalışmalarına devam etmişlerdir. Abdülhamit bu çalışmaları ile İttihat ve Terakki’yi bölmeyi başarmıştır.
Fakat İttihat ve Terakki’nin kuruluşuna neden olan sebepler ortadan kalkmadığı için cemiyetin yeniden kuvvetlenmesi engellenememiştir. Ayrıca Teşebbüsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet adında yeni bir cemiyetin kurulmasına da neden olunmuştur.
Teşebbüsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet Cemiyeti
II. Abdülhamit’e karşı, İttihat ve Terakki gibi mücadele verecek olan bu cemiyet, Damat Mahmut Paşa ile oğulları Prens Sabahattin ve Lütfullah Bey’in Avrupa’ya kaçması ile alakalıdır. Mahmut Paşa, II. Abdülhamit’in kızkardeşi Seniha Sultan ile evlenmiştir.
Bu evlilikten dolayı Mahmut Paşa, padişahın özel danışmanlığına getirilmiştir. İkinci Çırağan olayında eşinin bağlantısı olması, gözden düşmesine neden olmuştur.
Almanların Bağdat demiryolu tasarısına karşı rakip çıkan İngiliz sermayesinden yana ağırlığını koymak istemiştir. Almanların ön imtiyazı almaları sonucu duyduğu öfkeyle, Mahmut Paşa Jön Türk olmaya karar vererek, iki oğlunu da yanına alarak Fransa’ya kaçmıştır.
II. Abdülhamit, Paşa’nın geri dönmesi için yoğun bir çalışma başlatmıştı. Mahmut Paşa, Abdülhamit’in kendisine yaptığı anlaşma tekliflerini kabul etmek için birtakım şartlar öne sürmüştür. Öne sürmüş olduğu şartlar arasında Meclisin de toplanmasını teklif etmiştir. Bundan dolayı her türlü anlaşma imkansız hale gelmiştir.
Mahmut Paşa ve oğulları İttihat ve Terakki ile anlaşamamışlardır. Sahip oldukları ünvanların verdiği güç ile Genç Türklerin lideri olmak istemişlerdi. Oysa, İttihat ve Terakki Cemiyeti, yaşadığı tüm zorluklara rağmen bir teşkilata sahipti. İstanbul ve sürgünden dönenlerle beraber yeniden mücadeleye başlanılmıştı.
Tüm bu nedenlerden dolayı, 1889’dan sonra ülke dışındaki Jön Türklerin, bir kısmı Ahmet Rıza yanında diğer bir kısmı da Prens Sabahattin yanında toplanmaya başladı. Paşa’nın oğulları “Umum Osmanlı Vatandaşlarımıza” diye başlayan ve Jön Türk kongresi öneren iki bildirge yayınladı.
Birinci Jön Türk Kongresi
Sabahattin ve Lütfullah Beylerin çağrısı üzerine, Paris’te 4 Şubat 1902′ kongre toplandı ve 9 Şubat’a kadar devam etti. Kongreye katılan delege sayısını 47 ile 70 arasında olduğunu ileri süren kaynaklar vardır.
Toplantıya çağrılan ve isimleri meşrutiyet hareketlerine karışmış olan başlıca kişiler şunlardı:
- Prens Sabahattin
- Ahmet Rıza
- İsmail Kemal
- İsmail Hakkı Paşa
- Hoca Kadri
- Halil Ganem
- Mahir Sait
- Yusuf Akçura
- Ferit Bey
- Ali Haydar
- Hüseyin Siret
- İbrahim Temo
- Doktor Nazım
- Doktor Refik Nevzat
Kongreye Ermeniler ve Rumlar adına da bazı kimseler katılmışlardır. Kongre çalışmalarını iki problem üzerine taşımıştır. Çalışmalar sırasında iki farklı tez ortaya konulmuştu. Birincisine göre sadece propaganda ve yayınla çalışma yapılamazdı. Bunun için askeri kuvvetlerinde çalışmalara katılması gerekliydi.
İkinci görüş, ihtilali başarmak için yabancı hükümetlerin müdahalesini sağlayarak ıslahatların yapılmasını gerçekleştirmekti. Rum ve Ermeni delegeler, Prens Sabahattin, İsmail Kemal ve bunlara katılanlar bu ikinci teklifi kabul etti.
Ahmet Rıza, Doktor Nazım, Hoca Kadri ise yabancı müdahalesinin karşısında yer aldılar. Böylece ortaya ikilik meydana çıkmış oldu. Azınlıkta kalmış olan İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri, Ahmet Rıza yanında birleşerek cemiyetin adını “Terakki ve İttihat olarak değiştirdi.
İttihat ve Terakki üyeleri Paris’te Meşveret’i çıkarmaya devam ederken, Mısır’da Şurayı Ümmet gazetesini kurmuşlardır. Prens Sabahattin ve arkadaşları da Terakki gazetesini çıkarmaya başladılar.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin Düşünsel Çalışmaları
Cemiyetin çalışmaları, gazete ve kitap yayınlamak şekliyle gerçekleşmiştir. Yaptıkları etki açısından başlıca gazeteler, Meşveret gazetesi ile Şurayı Ümmet gazetesidir.
Diğer yayınlar da, çeşitli dillerde, bazıları yazarların isimleri açıklanarak bazılarında yazar adı belirtilmeden yayınlanmıştır. Bunlar yazılış amaçları ve taşıdıkları düşüncelere göre şu bölümlere ayrılmıştır:
- Islahat konuları üzerine, padişaha veya sadrazama verilenler.
- Genç Osmanlıların, hürriyet ve meşrutiyet düşüncelerini yansıtanlar.
- Halifelik ve din konuları üzerine yazılanlar.
- Bütün Osmanlıları birlik olmaya davet edenler.
- Anadolu’daki Türkler için hazırlanmış olanlar.
Tüm bu yayınlar, ülkeye gizlice sokulmuş, halkın anlayabilmesi için sade bir dil kullanılmaya dikkat edilmiştir. Yayınlarda II. Abdülhamit’in istibdat idaresinin zararları, Osmanlıların istibdatı yıkmak için birleşmeleri gerektiği belirtilmiştir.
Osmanlı Hürriyet Cemiyeti İle İttihat ve Terakkinin Birleşmesi
1906 yılının Eylül ayında Selanik’te on arkadaş Mithat Şükrü’nün (Bleda) evinde yapılan toplantı sonucunda Osmanlı Hürriyet Cemiyetini kurdular. Cemiyetin kurucuları arasında şu kişiler vardı:
- Bursalı Tahir
- Naki Yücekök
- Talat Bey
- Mithat Şükrü (Bleda)
- Rahmi Bey
- Ömer Naci
- Kazım Nami Duru
- İsmail Canpolat
- Hakkı Baha
- Edip Servet Tör
Osmanlı Hürriyet Cemiyeti, Rumeli’deki karışıklıklardan da yararlanarak gizlilik içinde ve hücre biçiminde örgütlenerek büyümeye başladı. Cemiyetten bir üye, üye yapılabilecek bir kişiye rastlarsa, onu dikkatli inceledikten sonra cemiyete alınmasını teklif ediyordu.
Cemiyet 2. ve 3. ordular arasında hızlıca yayıldı. Manastır, Bursalı Tahir, Binbaşı Süleyman Askeri, Teğmen Atıf kişilerin liderliğinde önemli bir merkez haline geldi. Bu faaliyetleri İstanbul haber almış Mart 1907’de Talat, Ömer Naci ve Hüsrev Sami Beyin tutuklanması için gizli emir gönderilmişti. Bunun üzerine bu kişiler yurtdışına kaçmışlardı.
Yurtdışına çıkmadan önce, kendilerine Ahmet Rıza ya da Sabahattin Bey gruplarından biriyle birleşme üzere bunları inceleme görevi verildi. Bu kişiler İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin programını kendilerine daha uygun bularak, Şurayı Ümmet’te yazılar yazmaya başladılar.
Uzun tartışmalardan sonra Terakki ve İttihat ile Osmanlı Hürriyet Cemiyetinin birleştirilmesi konusunda anlaşmaya varıldı. Bu arada birleşen örgütlerin Terakki ve İttihat adını benimsemeleri de bu adın geleneği dolayısıyla kabul edildi.
Bu birleşme ile İttihat ve Terakki siyasi niteliğinin yanı sıra askeri bir nitelik de kazandı.
İkinci Jön Türk Kongresi
Kongre İçin Paris’te Sabahattin Bey’in işyerinde bir hazırlık komitesi toplandı. 27 Aralık 1807 günü Kongre A. Rıza, Sabahattin ve Malumyan’ın ortak başkanlığı altında açıldı. 29 Aralık 1907’de çalışmalarını tamamlayan Kongre, uzun bir bildirge açıkladı. Bildirgeye imza atan örgütler:
- Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti
- Teşebbüsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet
- Ahd-ı Osmani Cemiyeti
- Londra’da Arapça ve Türkçe çıkan Hilafet’in yazı kurulu
- Taşnaksutyon
- Mısır Cemiyeti İsraliyesi
- Ermeni yayınları yöneticileri
Kongre bildirgesinde, Osmanlı Devletini oluşturan milletlerin birlik olmayı başardıklarını ve çabalarını birleştirerek amaca ulaşıncaya kadar ihtilal yolunda ısrar edeceklerini duyuruyordu. Amaç, Abdülhamit’i tahttan indirmeye zorlamak ve parlamenter düzenin kurulmasıydı.
Atatürk İle İttihat ve Terakki Cemiyeti İlişkisi
Mustafa Kemal (Atatürk) bu partinin kurucusu değildir. Kurucu liderlerden çok daha sonra cemiyete katılmıştır. En başından itibaren İttihat ve Terakki’nin iç ve dış politikasını eleştirmiş ve reddetmiştir.
Dikkatini çekmeye çalıştığı liderlerin bu uyarılara aldırış etmemesi üzerine de bunlara karşı, Ali Fethi (Okyar) ile muhalefet kanadı oluşturmuştur. İttihat ve Terakki kadrosunun yurt dışına çıktıktan sonra Milli Mücadele liderliğini ele geçirme girişimlerine karşı da mücadele etmiştir.
Mustafa Kemal ve Müfit Özdeş 1905 tarihinde, “Vatan” adlı gizli ihtilal komitesine katılmışlardır. Başlangıçta cemiyetin yönetimini Lütfi Bey, mali konuları Dr. Mustafa, eğitim ve teşkilatlanma konularına da Mustafa Kemal Paşa üstlenmişlerdir.
Kısa zamanda “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”ne dönüştürdüğü gizli örgütün çeşitli şubeleri açılmıştır. 1906’da Selanik’e giden Mustafa Kemal Paşa, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin Selanik şubesini kurmuştur.
Kendisine yeminle söz veren arkadaşları cemiyetin Selanik şubesini kuran arkadaşları, daha sonra İttihat ve Terakki’ye katılarak ilk üyeleri olmuşlardır. Daha sonra İttihat ve Terakki’ye, 29 Ekim 1907’de, 322 üye numarası ile girişi, arkadaşı Ali Fethi’nin daveti üzerine olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa, kurmaya çalıştıkları Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nde tasarladıkları birçok konunun, İttihat ve Terakki’de gerçekleşmeyeceğini anlamıştır.
Mustafa Kemal Paşa İle İttihat Terakki Cemiyeti Arasında Yaşanan Fikir Ayrılıkları
En başından itibaren İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yönetici kadrosu ile anlaşamayan Mustafa Kemal Paşa, cemiyet içinde merkez çevreden uzak kalmaya dikkat etmiştir.
Ordu siyasete karışmamalıdır. Ordu kışlasına dönmelidir ve politikacı da siyaset meydanında kalmalıdır savını her alanda açıkça savunması, kendisine karşı olumsuz hava doğmasına neden olmuştur.
İttihat ve Terakki içinde Mustafa Kemal Paşa ile Enver Paşa’nın anlaşamadıkları en önemli konu, askerlerin politikadan uzaklaştırılması meselesi olmuştur. O dönem kongreleri gizli yapılmaktadır. Toplantı yerleri sürekli değişmekte ve her toplantıya sıra ile delegelerden birisi başkanlık etmektedir.
Bu toplantılardan birisine başkanlık eden Mustafa Kemal Paşa, ordu ile İttihat ve Terakki arasındaki ilişkilerini ele alarak şunları belirtmiştir:
Ordu üyeleri cemiyet içinde bulundukça millete dayanan bir parti kuramayız. Orduyu da zaafa uğratırız. Bugün üyelerinin çoğu İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin üyesi olan 3. Ordu esas itibariyle modern bir ordu sayılmaz. Ordu ile cemiyeti ayıralım. Cemiyet, tam anlamıyla siyasi bir parti halinde milletin bünyesine kök salsın. Ordu da asli görevi ile uğraşsın. Bunun için Cemiyet’İn muhtaç olduğu subayları, istifa suretiyle Ordu’dan çıkaralım. Daha sonra askerlerin herhangi bir partiye, siyasi bir teşekküle girmelerini öneleyecek kanuni yaptırımlar koyalım. Mustafa Kemal Paşa (Atatürk)
- İttihat ve Terakki – Vikipedi
- İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918) – Enver Ziya KARAL
- Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri 1876-1907 – Enver Ziya KARAL
- Jön Türkler ve İttihat Terakki – Sina AKŞİN
- Atatürk – İttihat ve Terakki – Dr. Fethi TEVETOĞLU